MUHAMMED ALİ URFALI
Köşe Yazarı
MUHAMMED ALİ URFALI
 

URFA'NIN BİTMEK BİLMEYEN ARAZİ KAVGALARI

Tarla ve su paylaşım kavgaları Urfa'daki kan davası cinayetleri normalin çok ötesine geçmiştir, bir sosyal felakete dönüşmüştür.  Urfa derhal sosyal afet bölgesi ilan edilmeli, gerçek akil adamlar seferber edilmeli ve bu kültür, medeniyet şehrine yakışmayan bu cinnet hali durdurmalıdır.  Urfa'daki aşiret çatışmaları ve kan davaları had safhaya ulaşmış durumda.  Türkiye'de Urfa aşiret kavgası olarak anılmakta. Arazi, aşiret kavgaların haberlerini gördüğümde, bir Urfalı olarak ziyadesiyle üzülüyorum.  Medeniyetin beşiği, Peygamberler şehri Urfa böyle anılmamalı, kavgaların, acıların ve ölümlerin artık son bulmasını istiyoruz.  Son yıllarda yaşanan ölümlü olayların çoğunlukla arazi sınırları ve sulama sorunlarından kaynaklandığını hepimiz biliyoruz. Devlet su getirmiş al istediğiniz gibi kullanın der gibi, takip etmemektedir.  Bazı zorbalarda su hepsi benimdir deyip komşu tarlaya su vermemektedir. Buda kavgaya neden olmaktadır.  Kavgaların çoğu devlete ait hazine araziler ve meralar üzerinden çıkıyor.  Devletin sahip çıkmadığı bu yerleri sahiplenenler daha sonra devletin malı üzerinden, sen daha çok aldın, ben daha az aldım, diye kavga ediyorlar.  Hazine arazisi diyoruz ama bu hazine arazileri nasıl hazine arazisi oldu biliyor musunuz?  1974 yılından kalma bir toprak kanunu verdiği sorundur.  Arazi sınırları ve mera kullanımları konusunda ihtiyaca cevap vermeyen kanunlar,  Şu an uğruna cinayetlerin işlendiği hazine arazileri çoğu 1949 yılında tapu olan arazilerdir.  1974 yılında kadastro tapuları yenilemek için köylere çıktığında bir çok arazi sahiplerinin haberi bile olmadığı ve 15 gün süre verildi ve bu süre içinde gelmeleri için muhtarı bilgilendirdi.  Muhtarda bu araziler hazineye devredilirse bana da bir şeyler düşer diye köylülere bu tebligatı iletmedi ve dönemin Hakimi tapusu olan bütün arazileri hazineye devretti.  Bu sorun vatandaşın arasında bir ölüm fitnesi olarak bırakılmıştır.  Kim güçlüyse kaba kuvvete başvuruyor.  Sonuçta burada herkesin kendince bir çevresi ve gücü var.  Basit bir tartışma büyüyerek yüzlerce kişinin katıldığı kavkaya dönüşüyor ve taşlar, sopalar sonra da silahlar çekiliyor artık kaç kişinin ölümüyle sonuçlanır bilinmez.  Bu yılın ilk 6 ayında yaşanan 40 farklı kavgada en az 18 kişinin hayatını kaybettiği, 112 kişinin de yaralandığı bilğiler arasındadır.  Olay bittikten sonra jandarma gelip bir tarafa zabıt, bir tarafa da tabut işlemini yapıyor.  Geride kalan acı ve gözyaşı.  Ne acı bir tablo değil mi? Bunun önlemi yok mudur?  Sanki Urfa'nın kaderiymiş gibi özellikle devlet büyükleri sessiz kalmaktadır.  Devlet el atıp bu konuyu çözmeli. Özellikle bireysel silahlandırmaya artık son verilmeli. Urfa arazi ve aşiret kavgaları artık anılmasını istemiyoruz.  Yüzlerce koyunun kesip, devlet büyükleri ve kanaat önderlerin sofranın baş ucunda oturup kalabalık bir barış yemeğinde barışı sağladik deyip bir başarı elde etmiş gibi bir görüntü verselerde bu bir  başarı değildir  Önemli olan barış'tan önce kavga ve ölümleri önlemektir.  Güçlünün güçsüze zulüm ettiği, acı ve gözyaşının tamamen ortada kalkmalı.  Artık Sözde değil özde bir çözüm olmalı.
Ekleme Tarihi: 01 Eylül 2023 - Cuma

URFA'NIN BİTMEK BİLMEYEN ARAZİ KAVGALARI

Tarla ve su paylaşım kavgaları Urfa'daki kan davası cinayetleri normalin çok ötesine geçmiştir, bir sosyal felakete dönüşmüştür. 

Urfa derhal sosyal afet bölgesi ilan edilmeli, gerçek akil adamlar seferber edilmeli ve bu kültür, medeniyet şehrine yakışmayan bu cinnet hali durdurmalıdır. 

Urfa'daki aşiret çatışmaları ve kan davaları had safhaya ulaşmış durumda. 

Türkiye'de Urfa aşiret kavgası olarak anılmakta.
Arazi, aşiret kavgaların haberlerini gördüğümde, bir Urfalı olarak ziyadesiyle üzülüyorum. 

Medeniyetin beşiği, Peygamberler şehri Urfa böyle anılmamalı, kavgaların, acıların ve ölümlerin artık son bulmasını istiyoruz. 

Son yıllarda yaşanan ölümlü olayların çoğunlukla arazi sınırları ve sulama sorunlarından kaynaklandığını hepimiz biliyoruz.

Devlet su getirmiş al istediğiniz gibi kullanın der gibi, takip etmemektedir. 

Bazı zorbalarda su hepsi benimdir deyip komşu tarlaya su vermemektedir. Buda kavgaya neden olmaktadır. 

Kavgaların çoğu devlete ait hazine araziler ve meralar üzerinden çıkıyor. 

Devletin sahip çıkmadığı bu yerleri sahiplenenler daha sonra devletin malı üzerinden, sen daha çok aldın, ben daha az aldım, diye kavga ediyorlar. 

Hazine arazisi diyoruz ama bu hazine arazileri nasıl hazine arazisi oldu biliyor musunuz? 

1974 yılından kalma bir toprak kanunu verdiği sorundur. 

Arazi sınırları ve mera kullanımları konusunda ihtiyaca cevap vermeyen kanunlar, 

Şu an uğruna cinayetlerin işlendiği hazine arazileri çoğu 1949 yılında tapu olan arazilerdir. 

1974 yılında kadastro tapuları yenilemek için köylere çıktığında bir çok arazi sahiplerinin haberi bile olmadığı ve 15 gün süre verildi ve bu süre içinde gelmeleri için muhtarı bilgilendirdi. 

Muhtarda bu araziler hazineye devredilirse bana da bir şeyler düşer diye köylülere bu tebligatı iletmedi ve dönemin Hakimi tapusu olan bütün arazileri hazineye devretti. 

Bu sorun vatandaşın arasında bir ölüm fitnesi olarak bırakılmıştır. 

Kim güçlüyse kaba kuvvete başvuruyor. 

Sonuçta burada herkesin kendince bir çevresi ve gücü var. 

Basit bir tartışma büyüyerek
yüzlerce kişinin katıldığı kavkaya dönüşüyor ve taşlar, sopalar sonra da silahlar çekiliyor artık kaç kişinin ölümüyle sonuçlanır bilinmez. 

Bu yılın ilk 6 ayında yaşanan 40 farklı kavgada en az 18 kişinin hayatını kaybettiği, 112 kişinin de yaralandığı
bilğiler arasındadır. 

Olay bittikten sonra jandarma gelip bir tarafa zabıt, bir tarafa da tabut işlemini yapıyor. 

Geride kalan acı ve gözyaşı. 

Ne acı bir tablo değil mi?
Bunun önlemi yok mudur? 

Sanki Urfa'nın kaderiymiş gibi özellikle devlet büyükleri sessiz kalmaktadır. 

Devlet el atıp bu konuyu çözmeli. Özellikle bireysel silahlandırmaya artık son verilmeli.
Urfa arazi ve aşiret kavgaları artık anılmasını istemiyoruz. 

Yüzlerce koyunun kesip, devlet büyükleri ve kanaat önderlerin sofranın baş ucunda oturup kalabalık bir barış yemeğinde barışı sağladik deyip bir başarı elde etmiş gibi bir görüntü verselerde bu bir  başarı değildir 

Önemli olan barış'tan önce kavga ve ölümleri önlemektir. 

Güçlünün güçsüze zulüm ettiği, acı ve gözyaşının tamamen ortada kalkmalı. 

Artık Sözde değil özde bir çözüm olmalı.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.