Dünya sağlık örgütü VHO, sağlık hizmetleri, dil, din, ırk, sınıf, ayrımı yapmadan yerine getirilmesi gereken temel bir insan hakkıdır, der. Devletler, halkın sağlık hizmetlerinden yaralanmasının koşullarını yerine getirir, Maddi durumu yetersiz vatandaşlarının sağlık hizmetlerini yerine getirmekle yükümlüdür, anlamına gelecek maddeleri vardır. Hipokrat yemini etmiş hekimler sağlık konusunda gerekli duyarlığı, ayrım yapmadan, hastalarını özenle muayene ve tedavi etmek, kendilerinin asli görevleridir. Bu konuda bir sorun yok.
Dünya sağlık örgütüne göre, "Sağlığın ana belirleyıcileri, fiziksel çevre ve kişinin bireysel özeliklerini ve davranışlarını içerir." Yine dünya sağlık örgütü (DSÖ) sağlık tanımı "Sadece hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, ruhsal, ve sosyal yönden tam bir iyilik hali" olarak tanımlar.
Demek oluyor ki sağlıklı insan sağlıklı toplum için, salt sağlık hizmetleri yeterli olmuyor. Eğitimli, ekonomik sorunları olmayan bireyler ve toplumlar açısından sağlık sorunu asgari olur, fazla olmaz. Zira sağlığın ekonomi ve bilgiyle yakın ilişkisi vardır. Ekonomik durumu ve bilgi düzeyı yeterli bireyler gerekli gıdalarını aşırıya kaçmadan, ölçülü alsalar sağlık konusunda fazla sorunları olmaz. Doktorların öncüsü Hipokrat "yiyeceğiniz ilacınız olsun" der.
Örneğin bilimsel verilere göre 80 kilo bir insanın günlük protein ihtiyacı 80 gramdır, bu protein'in %80'ı bitkisel, %20'sı ancak hayvansal proteindir. Kalori, karbon hidrat'ın yine belli ölçüleri vardır. Normal olarak sağlık kurallarına uyanların istisna dışında fazla sağlık sorunları olmaz.
Nitekim araştırmalara göre, gelişmiş ülkelerde sağlık sorunları, gelişmemiş ülkelere göre fazla yoktur. Ülkemiz maalesef önemli bazı yönleriyle, bunlar, ekonomik, okuma, bilgi yönünden, ileri değildir. Bundan dolayı yırdumuzda devamlı, kronik hale gelmiş sağlık sorunları azalacağına, durmadan çoğalıyor. Bundan dolayı en basit durumda bir sağlık kurumuna gidiliyor. Aile kurumu hekimlerin ifadesine göre gelen kişilerin çoğunun önemli bir rahatsızlığı yoktur. Bu kişiler, lüzumlu lüzumsuz sürekli ilaç yazdıriyorlar. En kötüsü sağlığa yararı olduğu kadar, yan etkileri zararı daha fazla olan antibiyotik ilaç alma merakı vardır. Bu durum Avrupa ülkeleri kıyas edilirse ülkemiz birinci sıradadır. Oysa bu önemli ihtiyaç doğru kullanılırsa hayati derece de önemlidir. Gereksiz kullanılırsa aynı derece de zararlı oluyor.
Türkiye bu anlamda genelleme yapmadan dersek fazla sağlıklı bir toplum değildir. Ülkemizde sağlık hizmetleri Ak Parti İktidara geldiği tarih olan 2002'den beri nicelik olarak elbette farklı olmuştur. Ama nitelik olarak modern tıb cihazları dışında aynıdır demek, mümkün.
AKP iktidara geldiği ilk yıllarda, geçmiş iktidarların, sağlık sistemini sürekli eleştiriyordu. Bir, iki dönem sağlık hizmetlerinde iyileşme oldu.Ancak son yıllarda bu zorunlu hizmet, objektif olarak demek gerekirse, eski dönemleri aratır hale geldi. Çünkü muayene olmak için, eskiden sabah erken gidilip sıra alınırken, şimdi, telefonla günler sonraya sıra veriliyor. Hastanelerde, hastaların zorunlu, tıbbi tetkikleri için ayları bulan tarih veriliyor. Bunun dışında bir hekim günde 150- 200 hasta muayene etmek zorunda kalıyor. Eğer buna muayene denilirse.
Sağlık hizmetleri büyük ölçüde paralı hale getirildi. Parası olan özel hastanelerde, özel odalarda tedavi görüyorlar. Parası olmayanlar bu hizmetlerden, gerekli şekilde yararlanamiyorlar. Asgari ücretin ve emeklilerin düşük ücretle bu imkanlardan yararlanmaları zaten mümkün olmuyor. Sağlık hizmetleri sosyal devlet anlayışından uzaklaşmıştır. Bunu biz demiyoruz, bizzat prof. düzeyinde, aydın, vicdanlı hekimler diyor.
DSÖ'ye göre tüm dünyada ve ülkemizde sağlık sistemi başlıca üç aşamadan oluşuyor. A. Aile hekimliği. B. Uzman hekimlik. C. Hastane hasta yatışı. Sıradan anlaşıldığı gibi, en son hastaneye yatış oluyor. Sağlık hizmetlerinde aile hekimlerinin yüzde seksen belki yüzde doksan payı vardır. En ufak bir rahatsızlık hiseden aile hekimlerine koşuyor. Gereksiz başvurular, sorun oluşturuyor. Geçen gün ziyaret ettiğim bir aile hekimi akrabam, bazı sosyolojik analizler yaptı. Şöyle dedi, Sabah saat 11'e kadar nerdeyse hiç hasta gelmiyor, sonra yığılma başlıyor, çoğuda gereksiz geliyor, gerçek hasta olana zaman ayıramıyorum, yararlı olamıyorum diye üzüntüsünü belirti. Takdir ettim. Bu durum yanız burada mı soruma nerdeyse her aile kurumunda aynı durum dedi. Demek eğitim, duyarlık, farkındalık çok önemli. Ayrıca aile hekimlerinde yığılmanın bir nedeni de Raporlu ilaçları almak için olduğunu söyledi. Bu değerli hekimin önerisi,
hastalar aile hekimlerine gelmeden eczanelerin ilaçları vermesi halinde hekimler boşuna uğraşmaz, zaman kaybetmez dedi, haklı.
Sonuç olarak, anlaşıldığı üzere, ülkemizde sağlık hizmetlerinin iyileşmesi için, sosyal ekonomik iyileşme kadar, bazı önlemler gerekiyor. Nüfus artış hızının durması. Çalışan hekimlerin tam gün çalışma süreleri sorunları azaltacağına çoğalttı. Eski Sağlık bakanı Recep Akdağ'ın marifetiyle çıkan bu uygulama derhal durdurulmalıdır. Çalışan uzman hekimler, özel muayene açmalıdır. En önemlisi de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uzman doktorların bazı haklı taleplerine karşıı, ülke dışına giderlerse gitsinler söylemi yanlış olmuştur. Binlerce çok değerli uzman doktor yurt dışına gitmiştir. Sağlık sorunlarının çoğalmasında bunun da etkisi olmuştur. Eğer mümkün olursa, Yurt dışına giden uzman doktorların yurda dönmesi için bir çalışma yapılmalıdır. Bilelim ki sorunsuz bir yaşam yoktur. Gayret edilirse, çalışılırsa her sorunun bir çözümü çaresi vardır.