Murat TOPRAK
Köşe Yazarı
Murat TOPRAK
 

2023 DEPREMİ

Deprem, doğal afettir. Deprem öldürmez; çürük bina, kuralına göre yapılmayan yapı insanlara mezar olur. Hepimizin aslında ev almadığını, çoğu zaman paramızla kendimize mezar aldığımız gerçeği gün gibi ortaya çıkmıştır.  6.Şubat.2023 günü meydana gelen ve 11 ilin büyük oranda yıkımını meydana getiren deprem, 50 bine yakın insanın ölmesi, 100 binlerce insanın yaralanması, şehirlerin adeta savaş yaşamış gibi enkaza dönmesi hepimiz için üzücü ve ciddi dersler ortaya koymuştur. Türkiye’de artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır. İnsanımızın bakış açısından, şehirlerin imarına, bina ve yapı kurallarından, belediye ve şehirciliğin tüm mevzuatlarına kadar yeni bir bakış açısı ile değerlendirme, değiştirme ve yeniden düzenleme yapılması zaruridir. 6 Şubat 2023 günü bir milat olmalıdır. Yani 6 Şubat öncesi ve sonrası diye bir silkelenme, yeniden yapılanma şarttır. Bunun yapılmaması halinde, yani eskiden olduğu gibi toplumumuz yine balık hafızalığına devam ederse, 2 ay ya da 3 ay sonra bugün yaşadığımız felaketi unutur, köklü değişim ve dönüşüm sürecini başlatmaz ise deprem ülkesi olan Türkiye’de bu felaketleri yaşamaya devam ederiz.  Bireyler, toplumun tamamı ve devlet kurum ve kuruluşları ile birlikte bir zihniyet devrimine, bir uyanışa ihtiyacımız var. Coğrafyasının neredeyse %85’in fay kırığı, yani deprem riski olan bu ülkede, deprem riskine karşı topyekun bir planlama yapılmalı, ciddi master planları hazırlanmalı, her an her dakika deprem olacakmış gibi yurttaşlarımız, toplumumuz ve tüm devlet kurumları hazır olmalı, hazırlık yapmalıdır. Türkiye 100 yıllık Cumhuriyet süresince ciddi depremler yaşamıştır. Erzincan Depremi, Yalova Depremi, Elazığ depremi, İzmir Depremi ve daha bir sürü irili ufaklı deprem yaşamıştır. Son yaşadığımız Maraş merkezli depremde izlediğimiz manzara, önceki depremlerde yeterince ders almadığımız, hazırlık yapmadığımız görülmüştür. Depreme hazırlık için önce bireyleri eğitmeliyiz. İnsanımızın deprem öncesi, deprem sırasında ve deprem sonrası ne yapması gerektiği, nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda öncelikle ve ivedilikle eğitim verilmelidir. İkinci aşamada kurumlar; belediyeler, tüm devlet kurumları deprem plan ve projeleri yaparak hazırlıklarını yapmalıdır. Deprem riskine göre imar ve kentleşme yerleri belirlenmeli, bina ve yapı mevzuatında deprem kuralları katıksız uygulanmalıdır. Olası bir depremde lazım olan tüm ihtiyaçlar için Devlet Malzeme Ofisinin depoları doldurulmalıdır. Peki depremin ne zaman olacağını kimse tespit edemediğine göre ne yapılmalıdır. Birey, toplum ve devlet olarak yapılması gerekenlere sıralayabiliriz. Tüm bunları projelendirilmesi, hazırlıkların yapılması, meydana gelen 2023 depreminde sorumluluğu olanların hukuk önünden hesap vermesini engellememelidir. Bu depremde yıkılan çürük binaların altında vefat eden binlerce insanımızın hesabı, sadece müteahhitlerden sorulması yetmez. Bir binanın ya da diğer yapıların müteahhidinin yanında, proje mimarı, inşaat mühendisi, elektrik mühendisi, makine mühendisi, yapı denetim firması/yetkilileri, yapı ruhsatı veren belediye yetkilileri, mücavir alan dışındaki yerlerde Valilik yetkilileri, iskan izni veren belediye başkanı yahut valilerde sorumludur. Olayı sorumluluğunu, sadece projeye ya da imar mevzuatı biliminin kurallarına aykırı olarak yapı yapan müteahhit ile sınırlamak, diğer sorumluları gözden kaçırmak, şu anki hukuk kurallarımıza da aykırıdır.Yargıtay 12.Ceza Dairesi; “…Deprem neticesinde yıkılan binanın yapı ruhsatını onaylayan(belediye başkanı ve Vali) ve mühürleyen kişi olan belediye başkanı sanığın eylemi, görevin gereklerini yapmakta ihmal göstermesi nedeniyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur….”(Yargıtay 12.Ceza Dairesi 13.06.2022 T, 2022/4600 K sayılı ilamı) Yine Yargıtay 12 Ceza Dairesi; “…Kalitesiz malzeme kullanımı sebebiyle binanın depremde yıkılmasında, taahhütnameyi veren fenni mesul mühendis, inşaat ustası, bina sahibi ve müteahhit bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme suçunu işlemiştir…”(Yargıtay 12.Ceza Dairesi E.2020/12133, K.2022/10714)   Bakınız bu konuda Danıştay 11.Dairesi daha ileriye giderek; “…Depremin önlenmesi mümkün olmasa bile nerelerde deprem olabileceği öngörülerek idarece gerekli önlemler alınarak zararın minimuma indirilmesi sağlanabilir. Aksi durumda idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumluluğuna gidilecektir…”(Danıştay 11.Daire:2005/1353-Esas, 2007/6248-Karar sayılı ilamı) şeklinde verdiği içtihat ile idarelere(belediye, Valilik, Bakanlık taşra teşkilatları ve nihayetinde devlete) ciddi görev yüklemiştir. Bu görevin gereğinin yerine getirilmemesi halinde hizmet kusuru meydana gelecektir. Hizmet kusurunun idaredeki karşılığı ise kötü yönetimdir. Kötü yöneten kişiyi sorumlu tutmaz isek, kötü idare eden hukuk karşısında hesaba çekilmediği zaman deprem afetlerinin ağır sonuçlarını önleyemeyeceğimiz gibi hukuk sistemini de oturtamayız. Tarihte toplumların ve sistemlerin çürümüşlüğü, hukuk karşısında hesaplaşma, hesap sorma ile aşılmış, sağlam ve modern toplumlar doğmuştur. Yanlışı yapanın kim olduğuna bakılmaksızın hesabın sorulmadığı/sorulamadığı bir yerde enkaz altında kalmaya devam ederiz. Hareket noktamız insan ve insan yaşamı ise diğer tüm enstrümanlar buna hizmet etmelidir. Hukuk insanı korumalı, geleceğini güvenceye almalıdır. Hukuk kuralları birileri için bir muafiyet kalkanı olarak öne sürülemez. Bakın yaşadığımız afet sonrası 11 ilde bir hafta içinde tüm yapılar kontrol edilip, yapının durumu raporlaştırılabiliyor. Yapının tehlike arz etmesi halinde yapı mühürlenebilir ise neden deprem öncesi, hiç olmazsa yılda bir defa 1 hafta ya da 10 günlük periyotlarla; belediyeler, mühendis odaları, valilik, çevre şehircilik tarafından o bölgedeki yapılar kontrol edilmez. Bu yapıları kontrol etmeyen, vatandaşını adeta mezarlarda yaşamasını engellemeyen yetkililerin/kurumların başındaki kişilerin hiç sorumluluğu yok mudur. Bana soracak olursanız yapının her aşamasında görev alan, kontrol eden, izin veren, iskanı imzalayan, kontrol etmeyen yahut yeterince kontrol etmeyen, deprem bölgesi ve fay kırığı olan yerlere imar izni veren, imar mevzuatını uygulamayan herkes hukuk karşısında sorumludur. Hesap vermelidir…    
Ekleme Tarihi: 27 Şubat 2023 - Pazartesi

2023 DEPREMİ

Deprem, doğal afettir. Deprem öldürmez; çürük bina, kuralına göre yapılmayan yapı insanlara mezar olur. Hepimizin aslında ev almadığını, çoğu zaman paramızla kendimize mezar aldığımız gerçeği gün gibi ortaya çıkmıştır.  6.Şubat.2023 günü meydana gelen ve 11 ilin büyük oranda yıkımını meydana getiren deprem, 50 bine yakın insanın ölmesi, 100 binlerce insanın yaralanması, şehirlerin adeta savaş yaşamış gibi enkaza dönmesi hepimiz için üzücü ve ciddi dersler ortaya koymuştur. Türkiye’de artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır. İnsanımızın bakış açısından, şehirlerin imarına, bina ve yapı kurallarından, belediye ve şehirciliğin tüm mevzuatlarına kadar yeni bir bakış açısı ile değerlendirme, değiştirme ve yeniden düzenleme yapılması zaruridir.

6 Şubat 2023 günü bir milat olmalıdır. Yani 6 Şubat öncesi ve sonrası diye bir silkelenme, yeniden yapılanma şarttır. Bunun yapılmaması halinde, yani eskiden olduğu gibi toplumumuz yine balık hafızalığına devam ederse, 2 ay ya da 3 ay sonra bugün yaşadığımız felaketi unutur, köklü değişim ve dönüşüm sürecini başlatmaz ise deprem ülkesi olan Türkiye’de bu felaketleri yaşamaya devam ederiz.  Bireyler, toplumun tamamı ve devlet kurum ve kuruluşları ile birlikte bir zihniyet devrimine, bir uyanışa ihtiyacımız var. Coğrafyasının neredeyse %85’in fay kırığı, yani deprem riski olan bu ülkede, deprem riskine karşı topyekun bir planlama yapılmalı, ciddi master planları hazırlanmalı, her an her dakika deprem olacakmış gibi yurttaşlarımız, toplumumuz ve tüm devlet kurumları hazır olmalı, hazırlık yapmalıdır.

Türkiye 100 yıllık Cumhuriyet süresince ciddi depremler yaşamıştır. Erzincan Depremi, Yalova Depremi, Elazığ depremi, İzmir Depremi ve daha bir sürü irili ufaklı deprem yaşamıştır. Son yaşadığımız Maraş merkezli depremde izlediğimiz manzara, önceki depremlerde yeterince ders almadığımız, hazırlık yapmadığımız görülmüştür. Depreme hazırlık için önce bireyleri eğitmeliyiz. İnsanımızın deprem öncesi, deprem sırasında ve deprem sonrası ne yapması gerektiği, nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda öncelikle ve ivedilikle eğitim verilmelidir. İkinci aşamada kurumlar; belediyeler, tüm devlet kurumları deprem plan ve projeleri yaparak hazırlıklarını yapmalıdır. Deprem riskine göre imar ve kentleşme yerleri belirlenmeli, bina ve yapı mevzuatında deprem kuralları katıksız uygulanmalıdır. Olası bir depremde lazım olan tüm ihtiyaçlar için Devlet Malzeme Ofisinin depoları doldurulmalıdır.

Peki depremin ne zaman olacağını kimse tespit edemediğine göre ne yapılmalıdır. Birey, toplum ve devlet olarak yapılması gerekenlere sıralayabiliriz. Tüm bunları projelendirilmesi, hazırlıkların yapılması, meydana gelen 2023 depreminde sorumluluğu olanların hukuk önünden hesap vermesini engellememelidir. Bu depremde yıkılan çürük binaların altında vefat eden binlerce insanımızın hesabı, sadece müteahhitlerden sorulması yetmez. Bir binanın ya da diğer yapıların müteahhidinin yanında, proje mimarı, inşaat mühendisi, elektrik mühendisi, makine mühendisi, yapı denetim firması/yetkilileri, yapı ruhsatı veren belediye yetkilileri, mücavir alan dışındaki yerlerde Valilik yetkilileri, iskan izni veren belediye başkanı yahut valilerde sorumludur. Olayı sorumluluğunu, sadece projeye ya da imar mevzuatı biliminin kurallarına aykırı olarak yapı yapan müteahhit ile sınırlamak, diğer sorumluları gözden kaçırmak, şu anki hukuk kurallarımıza da aykırıdır.Yargıtay 12.Ceza Dairesi; “…Deprem neticesinde yıkılan binanın yapı ruhsatını onaylayan(belediye başkanı ve Vali) ve mühürleyen kişi olan belediye başkanı sanığın eylemi, görevin gereklerini yapmakta ihmal göstermesi nedeniyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur….”(Yargıtay 12.Ceza Dairesi 13.06.2022 T, 2022/4600 K sayılı ilamı) Yine Yargıtay 12 Ceza Dairesi; “…Kalitesiz malzeme kullanımı sebebiyle binanın depremde yıkılmasında, taahhütnameyi veren fenni mesul mühendis, inşaat ustası, bina sahibi ve müteahhit bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme suçunu işlemiştir…”(Yargıtay 12.Ceza Dairesi E.2020/12133, K.2022/10714)

  Bakınız bu konuda Danıştay 11.Dairesi daha ileriye giderek; “…Depremin önlenmesi mümkün olmasa bile nerelerde deprem olabileceği öngörülerek idarece gerekli önlemler alınarak zararın minimuma indirilmesi sağlanabilir. Aksi durumda idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumluluğuna gidilecektir…”(Danıştay 11.Daire:2005/1353-Esas, 2007/6248-Karar sayılı ilamı) şeklinde verdiği içtihat ile idarelere(belediye, Valilik, Bakanlık taşra teşkilatları ve nihayetinde devlete) ciddi görev yüklemiştir. Bu görevin gereğinin yerine getirilmemesi halinde hizmet kusuru meydana gelecektir. Hizmet kusurunun idaredeki karşılığı ise kötü yönetimdir. Kötü yöneten kişiyi sorumlu tutmaz isek, kötü idare eden hukuk karşısında hesaba çekilmediği zaman deprem afetlerinin ağır sonuçlarını önleyemeyeceğimiz gibi hukuk sistemini de oturtamayız.

Tarihte toplumların ve sistemlerin çürümüşlüğü, hukuk karşısında hesaplaşma, hesap sorma ile aşılmış, sağlam ve modern toplumlar doğmuştur. Yanlışı yapanın kim olduğuna bakılmaksızın hesabın sorulmadığı/sorulamadığı bir yerde enkaz altında kalmaya devam ederiz. Hareket noktamız insan ve insan yaşamı ise diğer tüm enstrümanlar buna hizmet etmelidir. Hukuk insanı korumalı, geleceğini güvenceye almalıdır. Hukuk kuralları birileri için bir muafiyet kalkanı olarak öne sürülemez.

Bakın yaşadığımız afet sonrası 11 ilde bir hafta içinde tüm yapılar kontrol edilip, yapının durumu raporlaştırılabiliyor. Yapının tehlike arz etmesi halinde yapı mühürlenebilir ise neden deprem öncesi, hiç olmazsa yılda bir defa 1 hafta ya da 10 günlük periyotlarla; belediyeler, mühendis odaları, valilik, çevre şehircilik tarafından o bölgedeki yapılar kontrol edilmez. Bu yapıları kontrol etmeyen, vatandaşını adeta mezarlarda yaşamasını engellemeyen yetkililerin/kurumların başındaki kişilerin hiç sorumluluğu yok mudur. Bana soracak olursanız yapının her aşamasında görev alan, kontrol eden, izin veren, iskanı imzalayan, kontrol etmeyen yahut yeterince kontrol etmeyen, deprem bölgesi ve fay kırığı olan yerlere imar izni veren, imar mevzuatını uygulamayan herkes hukuk karşısında sorumludur. Hesap vermelidir…

   

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.