Seyfullah Hoca çok canlı ve sevecen bir arkadaş, bir hoca ve candan bir dosttu. Kendisi çocuk iken, bir devlet kuruluşunda işçi olan babası yanlışlıkla öldürülmüştü. Babasının vefatından sonra annesi evlenince Seyfullah ve küçük kız kardeşi hem yetim hem öksüz kalmışlardı. Babaannesi onları büyütmüştü. Güneydoğuda gelenekler çok sıkıdır. Bu yüzden babaanne 14 yaşına gelen kız torununu hemen evlendirdi. 16 yaşına gelen Seyfullah Hocayı da halasının kızıyla evlendirdi. Babaanne böylece torunlarına karşı görevlerini yerine getirmiş oluyordu.
Seyfullah Hoca babaannesinin teşvikiyle medreselerde okumaya başladı. Kendi köylerindeki seydadan iki üç yıl ders aldı. Sonra başka köylerdeki hocaların yanına da gitti ve oradaki medreselerde okudu. Son okuduğu köye, Seydanın izniyle ailesini de götürmüştü. Böylece akşamları evinde kalıyor, gündüzleri de seydadan ders alıyordu.
Seyfullah hoca icazet alamadı ama epey bir şeyler okumuştu. Bir gün seydasının yanına geldi ve şöyle dedi: “Seyda, babamın çalıştığı devlet dairesinin yetkilisi beni onun yerine koyabileceğini söyledi. İzin verirseniz evimi buradan alıp ilçeye taşınmak istiyorum. Orada maaşlı bir işe girmiş olacağım. Sanki hocalık yapamayacağım gibi bana geliyor. Doğrusu ailevi sıkıntılarım sebebiyle kendimi ilme tam veremedim. Artık okuduğum kadarıyla iktifa eder, dinimizi yaşarız. Hocalık da yapmayacağım.”
Seyda, “Sen bilirsin; eğer maaşlı bir işe girmek senin geleceğin için daha iyi olacaksa evini al götür; Allah sana yol açıklığı versin” dedi. Seyfullah hoca evini köyden aldı ve görev yapacağı ilçeye taşındı. Gerçekten da o devlet dairesini yetkilisi ona doğru söylemiş ve onu işe almıştı. Seyfullah artık maaşlı bir memurdu; kiralık bir evi ve birçok kimsenin gıpta ile baktığı bir hayatı vardı.
Seyfullah devlet dairesinde görev yapmaya devam etti. 25 yıl sonra da emekli. Emekli olurken oğlunu da kendi çalıştığı dairede işe koymak
için Ankara’ya gitti ve genel müdürle görüştü. Genel müdüre seçkin hediyelerle gitmişti. Durumunu anlattı; oğlunun işsizliğinden söz etti. Genel müdür oğlunu da işe koydu. Artık Seyfullah hoca ile genel müdür arasında bir tanışıklıktan öte bir dostluk meydana gelmişti. Zaman zaman Ankara’ya yolu düşüyor, elinde götürdüğü hediyelerle genel müdürü ziyaret ediyordu.
Genel müdür de emekliye ayrılmak üzereydi. Artık çalışma süresinin son aylarındaydı. Ama Seyfullah Hoca onun emekliye ayrılacağını bilmiyordu. Aralık ayının ilk haftasıydı. Bir gün genel müdür Seyfullah Hoca’ya, “Hocam, sizin oralarda işe girmek isteyenler yok mu?” dedi. Seyfullah Hoca, “Olmaz olur mu sayın genel müdürüm? Hem de çok var” dedi. Genel müdür, “Ancak bu iş çok gizli ve aramızda kalması gerekir. Biraz da paralı bir iştir. Eğer onlardan 10 bin dolar alabilirsen onları işe koyabileceğim. Parayı sadece ben yemeyeceğim, burada muhtelif yerle vermemiz gerekir” dedi. Seyfullah Hoca, “Çok değil mi? İşe isteyenler oldukça yoksul insanlardır. Onlarda bu kadar para olmaz sayın genel müdürüm” dedi.
Genel müdür, “Bak ne diyeceğim; sen onlardan 8 bin dolar al, üstü de senin olsun. Öyle ya sen bir emek vereceksin” dedi. Seyfullah Hoca bunu duyunca şeytan onu dürtmeye başladı ve dedi ki: “Aptal herif, bu cazip teklifi kabul et. İşe girmek isteyenlerden 10 bin dolar alırsın, 2 bin senin olur, gerisini de genel müdüre verirsin.” Hoca içinden gelen bu sese kulak verdi; teklifi kabul etti ve genel müdüre, “Tamam sayın genel müdürüm; ben size 10 bin dolar vereceğim. Daha fazlası benim olur. Bu miktar bin dolar olur veya 2 bin dolar olur” dedi. Genel müdür, “Anladığına sevindim. Şimdi memleketine git ve işe girmek isteyenlerle görüş. Kadrolar yılbaşından itibaren verildiği için işe girme karşılığında onlardan alacağın paraları Aralık ayının 20’sine kadar bana getir. Üstü senin olur” dedi.
Seyfullah hoca heyecan ve korku ile karışık bir ruh haliyle memlekete döndü. Çünkü yaptığı işin bir rüşvet olduğunu biliyordu ve hayatında hiç böyle bir şey yapmamıştı. İlk defa haramla tanışıyordu.
Bu yüzden bir ikilem içindeydi. Bir iki gün istirahatten sonra tanıdığı dost ve akrabalara genel müdürün teklifini anlattı. İşe girme karşılığında 10 Bin dolar istediğini onlara söyledi. Seyfullah Hoca bu kadar parayı verecek adamın az olacağını tahmin ediyordu. Ama o da ne! Onlarca insan çocuğunun işe girmesi karşılığında 10 bin dolar verebileceğini söyledi. Seyfullah Hoca bu kadar istekli insan görünce işinin, sandığından daha kolay olacağını düşündü. Bu yüzden 40 kişiden dilekçelerini, nüfus cüzdan suretlerini ve 10’ar bin doları aldı. Kimisi ineğini, kimisi davarlarını, kimisi de arsasını satarak parayı temin ettiler. İkişer bin dolardan toplam 80 bin doları cebine koydu. Geri kalan 320 bin doları da bir çantaya koyup Ankara’ya götürmek üzere yola çıktı.