Ülkemizin birçok şehrinde tarihi mekanların olduğu şehir merkezleri taşıtlara kapatılır. Yaya alanı olarak kullanılır. Bunun nedeni şehir halkının, yerli ve yabacı turistlerin tarihi eski yerlerini rahatca gezmeleri için yapılmaktadır.
Zira dışarıdan bir şehire gelen ziyaretçiler o şehrin ekonomisine önemli katkılarda bulunmaktadır.
İiımızde de çağın bir gereği olan bu projeyı uygulamak isteyen, hatta kısa bir süre uygulayan Urfa eski belediye başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba oldu.
Ama yanlış bir algı olarak düşünen yol üzerindeki esnafların diretmeleri razı olmamaları sonucunda başarılı belediye başkanı Fakıbaba ne yazık ki bu doğru projeden vazgeçmek zorunda kaldı.
Ancak şimdi gittikçe kalabalık olan nüfus, şehrin merkezine çalışan 63 nolu belediye otübüsleri her beş dakikada duraklara gelmesine rağmen neredeyse her dakika doluyor.
İnsanlar bu durumdan oldukça rahatsız oluyor. Ulaşımda yaşanan kaos ve kargaşayı önlemenin tek çaresi bence, Sarayönü ve Balıklıgöl arasını taşıt trafiğine kapatmak olmalıdır.
Bu kısa yolda aslında taşıtlara gerek te yoktur. İlla da araçlar isteniyorsa Tramvay gibi araçlar kullanılabilir.
Bir diğer önemli konu, esnaflara gelen mallar, satılan mallar küçük elektronik araçlarla taşıt merkezlerine taşınabilir. Batıda bu tür uygulamalar yapılıyor.
Yol güzergahında bulunan esnafların olacak böyle bir uygulamadan zararlı olmayacakları yararları olacacakları işi bilen yetkililer ve sivil toplum kuruluşları tarafından vatandaşlara iyice anlatılmaları sonucunda ikna olacaklarını tahmin ediyorum.
Kendim de bir esnafım. Tarihi sipahi pazarı diğer adıyla halıcı pazarında dükkanım, kardeşim oğlu ile diğer kardeşim oğlunun dükkanları vardır.
Demek istediğim böyle bir uygulamanın getirisi götürüsünü hesap ettiğim zaman getirisinin daha fazla olacağını düşünüyorum.
Zaten Sarayönü Balıklıgöl arası kısa bir mesafedir. Yapılacak önlemlerle aslında taşıtlara gerek bile yoktur. Üstelik, insanlar yürümeye alışarak daha sağlıklı olur. Doktorlar, her zaman yürümenin ilaçtan daha yararlı ve gerekli olduğunu her defasında söylerler. Yürüyüş özelikle kalp sağlığı açısından daha çok önemlidir. Yürüyüş özürlü ve tembelli olmayalım, çünkü önce sağlımız gelir.
Uzmanlar yürüyüşün ayrıca psikolojik rahatlık sağladığını belirtiyorlar. Böyle bir uygulama yapılırsa bundan hem kendimiz, hemde şehrimize gelen yerli ve yabancı turistler rahat gezerek, alış veriş yaparlar. Bundan Urfa halkı dolaylı da olsa gelir elde eder.
Ama nedense genelleme yapmadan dersem, biz Urfalılar da yürüyüş kültürü fazla gelişmemiştir. Yetkili kurumlar şehrin sorunları hakkında, sağlık konusunda halka medya yolu ile veya paneller, seminerler şeklinde programlar yaparak halkı bilinçlendirmeleri gerekiyor.
Çağımız biilinçli, duyarlı, farkındalık içerisinde yaşama çağıdır. Farkındalık deyimi aslında basit bir kelime ile kavram değildir. Önemli bir kavramdır, biz çocukken Urfa'nın tecrübeli abileri, "Ayığ" ol derlerdi, Yani şimdi kişsel gelişimde psikoloğların söylediği farkındalık, farkında olmak, olan biteni anlamak sorgulamaktır. Müsaedenizle biraz aytrıntıya girerek söylersem iyiyı kötüyü bilmektir.
He çağın bir özelliği vardır. İlk çağ, orta çağ, yakın çağ. Yaşadığımız bu çağ dünyanın ulaşım ve iletişim olarak çok küçüldüğü bir çağdır. Bu çağa Turizm çağıda rahatlıkla diyebiliriz. Zira ulaşım çok kolay ve hızlı olmuştur. Hız çağı.
Bundan dolayı ekonomik durumu iyi olan insanlar dünyanın bir ucundan dşiğer ucuna giderek tatil yapıyorlar. Farklı kültürleri görerek, yaşayarak bundan büyük bir keyif alıyorlar. Gittikleri ülkelere para akışı yaparak katkı sağlıyorlar.
Kısaca maddi durumu iyi olan insanlar için nasıl ki bir otomobil ihtiyaç olmuşsa, gezmek, tatil yapmakta bir ihtiyaç olmuştur. Bundan dolayı il yönetimi ve belediyelerin şehrimizi sosyal ekonomik olarak kalkındırack proğramlar yapıp uygulamaları gerekir.