Donald Trump’ın, bırakın ABD’nin 45. Başkanı seçilmesini, partisinden bile aday gösterileceğine ihtimal vermemiştim. Seçim çalışmaları sırasında izlediğimiz kadarıyla böylesine patavatsızca davranan birinin “dünyanın jandarması” görevini kendine vazife edinen süper güçlü bir ülkeyi yönetmesi mümkün görünmüyordu. Trump’ın ABD’nin başkanı seçilmesi, okyanusta büyük dalgalar arasında yol alan geminin acemi bir kaptana teslim edilmesine benzeyecekti. Maalesef, ABD seçmeninin yanlış tercihi dünyanın korktuğunu başına getirdi.
Fazla sürmedi de, Trump beklentileri boşa çıkarmadı ve önce ülkesinde tartışmaların odağına yerleşecek icraatlara başladı. Çıkmaza sürüklenince bu defa dikkatleri ülkesinin dışına çekerek içerideki sıkıntılardan kurtulma yolunu seçti. Ancak bu kez de devletini küçük düşürdü, tarihinde belki de ilk defa ABD yalnızları oynadı.
FİTNENİN MERKEZİ
Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak kabul edilmesi kararı ABD kongresinde taa 1995 yılında onaylanmış ancak ulusal güvenliği tehdit edeceği endişesiyle Trump öncesi başkanlar tarafından ertelenmişti. Donald Trump ise gerçekten kendine yakışanı yaptı ve Ortadoğu’nun ortasına bir fitne daha attı. Şükürler olsun ki, her şeyi parayla satın alacağını düşünen Trump efendinin fırlattığı dinamit bu kez ülkesinin kucağına düştü.
ABD, BM’de önce 14 ülke tarafından dışlanarak tokadı yedi sonrasında ise Türkiye ve Yemen’in girişimi sonucu BM Genel Kurulu’nda 128 ülkenin hışmına uğradı. İsrail dahil sadece 8 ülke ABD’nin yanında yer aldı. Öyle ki o ülkelerden bazılarının isimlerini yeni duyduk, yerlerini yeni öğrendik. ABD, kurulduğundan beri ilk kez böylesine aciz duruma düştü, karizma yerle bir oldu…
Pekiyi dünyanın efesi bir ülkenin bunu kolay hazmetmesi mümkün mü?
“ABD” denince dünyanın aklına fitne, zulüm, işgal, bölmek, karıştırmak gibi huzur bozan girişimler gelir. Sadece Ortadoğu’da mı? Elbette hayır, dünyanın her yerinde ABD’nin sömürdüğü, tabii ki sömürüye zemin hazırlamak için gerekirse darbe gerekirse işgal ettiği ülkeleri görmek mümkün…
TOKAT YEDİ
İşte bu vukuatları nedeniyle ABD, birçok ülke nezdinde güvenilmeyen bir devlet konumuna gelmişti. Buna rağmen şerrinden korkulduğu için mağdur olmalarına rağmen bazı ülkeler hak, hukuk tanımayan bu kabadayıya yan gözle bakamıyorlardı. ABD de bunu bildiği için efelendikçe efeleniyordu. Ama bıçak kemiğe dayanınca hiç ummadığı, beklemediği ülkelerden bile tokat yiyen ABD için yazımızın başlığındaki soruyu artık sorabilme vaktinin de geldiğini söyleyebiliriz. Evet, ABD için sonun başlangıcı mı?
Neden olmasın?
10 YIL ÖMÜR BİÇİLDİ
Küresel gücünün son yıllarda aşındığı aşikâr olan ABD için tabii ki hemen, yarın, seneye ya da birkaç yıl içinde “çökecek, bitecek, tarihe karışacak” iddiasında bulunamayız. Ama şu gerçek ki hiçbir devlet hiçbir imparatorluk zulümle ilelebet ayakta kalamaz, kalamamıştır da…
Ölen, yaralanan, sakatlanan, evinden, barkından, yurdundan olan milyonlarca mazlumun ahının “aheste aheste” çıkacağı günlerin çok da uzak olmadığını düşünüyoruz. Zira, bazı analistlere göre bütçe açığı ve dış borcu devasa boyutlara ulaşan ABD’nin debdebeli hayatı en fazla bir 10 yıl daha sürebilir. Analistlerin öngörüleri doğru çıkarsa 2025, 2026 yıllarından sonra dünya, kendi kabuğuna çekilmek zorunda kalacak ABD’nin şerrinden biraz daha emin olur ve haliyle biraz daha huzur bulur...