MÜSLÜM AKTÜRK
Köşe Yazarı
MÜSLÜM AKTÜRK
 

TIP FAKÜLTESİ’NDE 4 GECE

Anadolu Ajansı’nda çalıştığım yıllarda bir dönem Sağlık Bakanlığı’ndan sorumlu muhabir olarak görev yaptım. Haliyle sağlıkla ilgili çok sayıda habere imza attım, kongreler izledim, doktorların tavsiyelerini vatandaşa duyurmaya çalıştım. Dolayısıyla bunları yaparken az çok da bilgi sahibi oldum. Ancak bilgi sahibi olmak tek başına bir anlam ifade etmiyor, aslolan faydalı bilgileri sağlığınıza yatırım amaçlı uygulayabilmek… Bu konudaki ihmal davranışımızın bedelini ne yazık ki zaman zaman ödüyoruz. Aslında elimden geldiği kadar sağlığıma dikkat etmeye çalışırım ve bununla yetinmeyip çevreme de “sağlığın ihmal edilmemesi” şeklinde uyarılarda bulunurum. Buna rağmen arada sırada fatura ödemek durumunda kalıyorum. Ama geçtiğimiz günlerde öyle bir fatura geldi ki, altından kalkabilmek için SDÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 4 gece yatmak zorunda kaldım. İki defa ameliyat olmama, çeşitli zamanlarda ağrı seansları yaşamama rağmen hayatım boyunca böylesine şiddetli bir acıyla karşı karşıya kaldığımı hatırlamıyorum… Ambulansla kaldırıldığım SDÜ Tıp Fakültesi Hastanesi acilinde yapılan ilk müdahalede acılar dindirilemediği için Beyin Cerrahi Servisi’ne yatırıldım. Tavanda seyreden ağrılar yaklaşık iki gün sürdü. Üçüncü gün nefes alıp dördüncü gün taburcu olduk… RABBİM, HEM MUHTAÇ HEM DE EKSİK ETMESİN Tabii ki her hastaneye yatışımızla çıkışımızla ilgili yorum yapacak değiliz. Fakat bu dört günü “kayda almamak olmazdı” diye düşünüyorum. Bir an kendimi o ağrılı halimle savaşların, iç çatışmaların olduğu ülkelerde düşündüm. Doktor yok, ilaç yok. Olsa bile işlevini büyük ölçüde yitirmiş hastanelerdeki tahlilsiz, tetkiksiz, kıt tedavi imkânlarıyla ne yapardık acaba? Hani klasik bir söz vardır ya, “Rabbim, doktorları eksik ama onlara da muhtaç etmesin” şeklinde. Güncelliğini yitirmeyen bu sözü aynen tekrarlıyorum… İyi ki Türkiye gibi bir vatanımız var. İyi ki doktorlarımız, hemşirelerimiz ve diğer sağlık görevlilerimiz var. Ve tabii ki Tıp Fakültesi Hastanemiz var…  “Tıp Fakültemiz” demişken yeni yönetime başarılar dilemek isteriz. Başhekim Prof. Dr. Rasih Yazkan hocamız bir süre önce yeni bir ekiple iş başı yaptı. “Hayırlı olsun” ziyaretine gitmiştik ama buradan bir kez daha şahsında bütün ekibini kutlamak istiyoruz. Sayın Yazkan’ın iyi niyetinden kesinlikle şüphemiz yok, istekli ve kararlı bir şekilde dümene geçmiş durumda. Lakin işi çok çok zor. Elinde sihirli değneği olsa eyvallah diyeceğiz ama cesareti ve azmiyle dileriz Tıp Fakültesi’ndeki sıkıntıların altından kalkar. Zira devralınan 100 milyonu aşkın bir borçla baş etmek kolay değil… Yeri gelmişken SDÜ Tıp Fakültesi Başhekimi Prof. Dr. Sayın Rasih Yazkan’a, hastaneye girişimimizden çıkışımıza kadar gösterdiği ilgi alakasından dolayı çok teşekkür ediyoruz. PROF. DR. FERAY SOYUPEK Bu arada, Prof. Dr. Feray Soyupek (Fizik Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı) hocamıza ayrı bir parantez açmak istiyorum. Meslekteki geçmişimiz 37-38 yıla dayandı. Bu zaman zarfında çok enteresan durumlara rastladık. Bizi, haber yapmamız için hastaneye davet eden hocalarımızın yanı sıra, çektiğimiz fotoğrafın negatifini elimizden almak için makinamızı kapmaya çalışan hocalarımız da oldu. Demem o ki, birçok doktorla tanıştık, farklı yeteneklere, özelliklere, insanlıklara tanıklık ettik ama bazılarının ve maalesef azının mesleklerine karşı olan saygısına, sevgisine, hastaya yaklaşımına hayran kaldık… İşte o “pek nadir durumla” acillik ağrılarımız vesilesiyle bir kez daha tanıştık. Sayın Ferah Soyupek için, son zamanlarda karşılaştığım “en idealist, en hassas doktorumuz” diyebiliriz. Uzun uzun yazabilirim ama özetleyecek olursak; “Böylesine yetenekli bir hocadan üniversitede daha söz sahibi bir makam için neden yararlanılmadığını” merak ettiğimizi vurgulamak isteriz… Tabii ki, servislerinde kaldığımız 4 gün boyunca bize hem şifa hem de moral bulmaya çalışan Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim üyeleri Dr. Kemal Ertilav ile Dr. Ali Serdar Oğuzoğlu, araştırma grevlileri Alpkaan Duran ve Sercan Erol’a da çok çok teşekkür ederiz. Ayrıca hemşireler Ayfer Karayel, Münevver Karatuğ, Çiğdem Bayburt, Ümran Tanyürek, Ayşe Açıl ile Röntgen Teknisyeni Yusuf Demirci ve personellerden Aydın Korkmaz, Semra F. Çelebi, Münevver Keziban, Asım Taşkın’a da emeklerinden ötürü şükranlarımızı sunarız…
Ekleme Tarihi: 01 Kasım 2019 - Cuma

TIP FAKÜLTESİ’NDE 4 GECE

Anadolu Ajansı’nda çalıştığım yıllarda bir dönem Sağlık Bakanlığı’ndan sorumlu muhabir olarak görev yaptım. Haliyle sağlıkla ilgili çok sayıda habere imza attım, kongreler izledim, doktorların tavsiyelerini vatandaşa duyurmaya çalıştım. Dolayısıyla bunları yaparken az çok da bilgi sahibi oldum.

Ancak bilgi sahibi olmak tek başına bir anlam ifade etmiyor, aslolan faydalı bilgileri sağlığınıza yatırım amaçlı uygulayabilmek…

Bu konudaki ihmal davranışımızın bedelini ne yazık ki zaman zaman ödüyoruz. Aslında elimden geldiği kadar sağlığıma dikkat etmeye çalışırım ve bununla yetinmeyip çevreme de “sağlığın ihmal edilmemesi” şeklinde uyarılarda bulunurum.

Buna rağmen arada sırada fatura ödemek durumunda kalıyorum. Ama geçtiğimiz günlerde öyle bir fatura geldi ki, altından kalkabilmek için SDÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 4 gece yatmak zorunda kaldım. İki defa ameliyat olmama, çeşitli zamanlarda ağrı seansları yaşamama rağmen hayatım boyunca böylesine şiddetli bir acıyla karşı karşıya kaldığımı hatırlamıyorum…

Ambulansla kaldırıldığım SDÜ Tıp Fakültesi Hastanesi acilinde yapılan ilk müdahalede acılar dindirilemediği için Beyin Cerrahi Servisi’ne yatırıldım. Tavanda seyreden ağrılar yaklaşık iki gün sürdü. Üçüncü gün nefes alıp dördüncü gün taburcu olduk…

RABBİM, HEM MUHTAÇ HEM DE EKSİK ETMESİN

Tabii ki her hastaneye yatışımızla çıkışımızla ilgili yorum yapacak değiliz. Fakat bu dört günü “kayda almamak olmazdı” diye düşünüyorum.

Bir an kendimi o ağrılı halimle savaşların, iç çatışmaların olduğu ülkelerde düşündüm. Doktor yok, ilaç yok. Olsa bile işlevini büyük ölçüde yitirmiş hastanelerdeki tahlilsiz, tetkiksiz, kıt tedavi imkânlarıyla ne yapardık acaba?

Hani klasik bir söz vardır ya, “Rabbim, doktorları eksik ama onlara da muhtaç etmesin” şeklinde. Güncelliğini yitirmeyen bu sözü aynen tekrarlıyorum…

İyi ki Türkiye gibi bir vatanımız var. İyi ki doktorlarımız, hemşirelerimiz ve diğer sağlık görevlilerimiz var. Ve tabii ki Tıp Fakültesi Hastanemiz var…

 “Tıp Fakültemiz” demişken yeni yönetime başarılar dilemek isteriz. Başhekim Prof. Dr. Rasih Yazkan hocamız bir süre önce yeni bir ekiple iş başı yaptı. “Hayırlı olsun” ziyaretine gitmiştik ama buradan bir kez daha şahsında bütün ekibini kutlamak istiyoruz.

Sayın Yazkan’ın iyi niyetinden kesinlikle şüphemiz yok, istekli ve kararlı bir şekilde dümene geçmiş durumda. Lakin işi çok çok zor. Elinde sihirli değneği olsa eyvallah diyeceğiz ama cesareti ve azmiyle dileriz Tıp Fakültesi’ndeki sıkıntıların altından kalkar. Zira devralınan 100 milyonu aşkın bir borçla baş etmek kolay değil…

Yeri gelmişken SDÜ Tıp Fakültesi Başhekimi Prof. Dr. Sayın Rasih Yazkan’a, hastaneye girişimimizden çıkışımıza kadar gösterdiği ilgi alakasından dolayı çok teşekkür ediyoruz.

PROF. DR. FERAY SOYUPEK

Bu arada, Prof. Dr. Feray Soyupek (Fizik Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı) hocamıza ayrı bir parantez açmak istiyorum.

Meslekteki geçmişimiz 37-38 yıla dayandı. Bu zaman zarfında çok enteresan durumlara rastladık. Bizi, haber yapmamız için hastaneye davet eden hocalarımızın yanı sıra, çektiğimiz fotoğrafın negatifini elimizden almak için makinamızı kapmaya çalışan hocalarımız da oldu. Demem o ki, birçok doktorla tanıştık, farklı yeteneklere, özelliklere, insanlıklara tanıklık ettik ama bazılarının ve maalesef azının mesleklerine karşı olan saygısına, sevgisine, hastaya yaklaşımına hayran kaldık…

İşte o “pek nadir durumla” acillik ağrılarımız vesilesiyle bir kez daha tanıştık. Sayın Ferah Soyupek için, son zamanlarda karşılaştığım “en idealist, en hassas doktorumuz” diyebiliriz. Uzun uzun yazabilirim ama özetleyecek olursak; “Böylesine yetenekli bir hocadan üniversitede daha söz sahibi bir makam için neden yararlanılmadığını” merak ettiğimizi vurgulamak isteriz…

Tabii ki, servislerinde kaldığımız 4 gün boyunca bize hem şifa hem de moral bulmaya çalışan Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim üyeleri Dr. Kemal Ertilav ile Dr. Ali Serdar Oğuzoğlu, araştırma grevlileri Alpkaan Duran ve Sercan Erol’a da çok çok teşekkür ederiz.

Ayrıca hemşireler Ayfer Karayel, Münevver Karatuğ, Çiğdem Bayburt, Ümran Tanyürek, Ayşe Açıl ile Röntgen Teknisyeni Yusuf Demirci ve personellerden Aydın Korkmaz, Semra F. Çelebi, Münevver Keziban, Asım Taşkın’a da emeklerinden ötürü şükranlarımızı sunarız…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.