MÜSLÜM AKTÜRK
Köşe Yazarı
MÜSLÜM AKTÜRK
 

URSİAD ağırlığını htirmeli

Hemşehri dernekleri özellikle büyükşehirlerde çok daha önem arz ediyor. Farklı kentlerden göç etmiş insanlar derneklerinin mevcudiyeti ve tabii ki faaliyetleri sayesinde kendilerini daha mutlu, daha güvende hissedebiliyor. Kırsal kesimden gelip yerleştikleri büyükşehirlerde yalnızlık moduna girenler dernek çalışması sırasında edindikleri çevrelerle geleceğe kısa süreler içinde daha ümitle bakabiliyorlar…   Dernek kanalıyla kendine iş, çocuğuna burs temin edebilenler olduğu gibi yine dernek sayesinde bürokraside, siyasette söz sahibi konumuna gelenleri de görmek mümkün. Dernek yönetiminde daha aktif faaliyet gösterenlerin “belediye meclis üyesi”, “belediye başkanı” hatta “milletvekili” olmaları da mümkün. Bu hedeflere ulaşabilmek için ise elbette amaca göre hizmet edilmesi gerekir…   Ama ne yazık ki, derneklerin birçoğu “tabela derneği” olmaktan öteye gidemiyor. Bir heves ya da bir kişisel çıkar uğruna kurulan bazı dernekler bir süre sonra kimsenin uğramadığı, kapısının bile günlerce açılmadığı adresten ibaret kalıyor…   Türkiye’deki dernek sayısını öğrenebilmek için girdiğim İçişleri Bakanlığı’nın sitesinde gördüğüm rakamlar son cümlemizi doğrular nitelikte. Türkiye’de faal dernek sayısı 111 bin 850 iken fesih edilen dernek sayısı ise 174 bin 230... Yani; kurulan 286 bin 80 derneğin yarısından fazlası ayakta duramayıp kapısına kilit vurmak durumunda kalmış…   Hemşehri dernekçiliği dıştan göründüğü gibi kolay değil; “İçi bizi dışı eli yakar” cinsten. Çünkü üyelerinin yanı sıra bürokratı, siyasetçiyi, muhatap olunacak herkesi memnun etmek durumunda. Küs kalma, ayrım yapma, umursamama gibi tavırlar da dernek yönetiminin yanına yaklaşamayacağı davranışlardan bir kaçı…   İyi dernekçilik için tabii ki bu şartlar yeterli değil, çok ciddi faaliyetlerde bulunabilmek gerekli. Dernekler zaman zaman toplanılan, burs verilen, taziyeler için bir araya gelinen yerler olmamalı. Gerçi bunları yapamayan dernekler de var ama bizim konumuz “iyi” derneklerin faaliyetleriyle ilgili olduğu için onları es geçiyoruz… “İyi bir dernek nasıl olur?” gibi soruya şöyle cevap verebiliriz; Öncelikle mekân bakımından güzel bir yer şart. Birkaç yataklı da olsa küçük bir misafirhanesi olmalı ve şehir dışından gelen hemşehrilerini ücretsiz, ya da cüzi bir meblağ karşılığında ağırlayabilmeli. Hasta olana refakat, okul kaydı ya da başka bir iş için gelen hemşehrilere rehberlik hizmeti verebilmeli… Kavgalı, küs aileleri barıştırabilmeli, evlenen, sünnet olan, askere giden hemşehrilerine nakdi yardımda bulunabilmeli…   Ramazan ayında, bayramlarda yoksul hemşehrilerini yalnız bırakmamalı, ziyaret ederken onlara maddi katkı sunabilmeli…   Cenazesini memleketlerinde toprağa vermek isteyen ya da memleketlerine göç etmek isteyen hemşehrilerine nakil için araç ayarlayabilmeli…   İyi bir dernek sosyal faaliyetlerin yanı sıra sağlık ve kültür çalışmalarında da aktif olmalı. Örneğin Kızılay ve Yeşilay gibi kurumlarla işbirliği yapıp hemşehrilerini sağlık taramasından geçirtmeleri, zararlı alışkanlıklardan korumalıdır. Bunun yanı sıra özel sağlık kuruluşlarıyla anlaşmalar yapıp hemşehrilerinin daha düşük ücretle bu kuruluşlardan hizmet almalarını sağlamalıdır. Tarihi ve turistik önem arz eden yerlere geziler düzenlemeli, kültür faaliyetleri konusunda da ‘tiyatrolardan, belediyelerden’ sağlanan katkılarla hemşehrilere bu alanda da doyurucu hizmet verebilmelidir…   Fertlere yapılacak katkıları çok daha çeşitlendirebiliriz ancak derneklerin bir başka önemli görevi de ait olduğu kentlerinin tanıtımı için sergileyecekleri faaliyetler olmalı. Zira, özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde ikamet edip de Anadolu kentlerine gitmeyen insan sayısı hayli fazla. Kulaktan dolma bilgiler ise maalesef bazı şehirlerimiz hakkında kötü intiba bırakmaktadır. Bunun için “iyi” dernekler enerjilerinin bir bölümünü bu işe ayırmalı. “Tanıtım Günleri” ya da ziyaretler, davetler gibi çalışmalarla bu amaç için hizmet edilmelidir…   Bir kez daha hatırlatalım; bu işleri gerçekleştirmek “yazmak” gibi kolay değil. Projeler üretmek ve en önemlisi icraata dökebilmek için meziyet, öngörü ve sabır gerekir. Aksi halde ya tabela derneği olunur ya da 174 bin 230 dernek gibi fesih yoluna gidilir…   URSİAD’IN BAŞARACAĞINA İNANIYORUZ   Yukardaki yazıyı bir dostumun derneklerle ilgili düşüncemi öğrenmek istemesi üzerine kaleme almıştım. URSİAD’ın, bu beklentilerin üstesinden geleceğine inanıyoruz. Zira, hem sıla hem de gurbetteki Şanlıurfalıların talepleri bu yönde. Geç oldu ama kaybedilen zamanın “telafi edileceği faaliyetlerin” güç olmamasını diliyoruz…   Açık söylemek gerekirse URSİAD’ın, ağırlığını çok yakın bir zamanda htireceğini inanıyoruz. İstanbul’da yaşayan Şanlıurfalıların “beyin takımı” sayılacak bir ekibin aynı anda ellerini taşın altına koyduğu bir ortamı uzun zamandan beri yaşamamıştık…   URSİAD Başkanı Sayın Ömer Faruk Bahçivan’ı, yönetimini ve bu oluşumda katkısı olan herkesi bir kez daha tebrik ediyor ve başarılı icraatlara imza atmalarını diliyoruz.
Ekleme Tarihi: 31 Mayıs 2018 - Perşembe

URSİAD ağırlığını htirmeli

Hemşehri dernekleri özellikle büyükşehirlerde çok daha önem arz ediyor. Farklı kentlerden göç etmiş insanlar derneklerinin mevcudiyeti ve tabii ki faaliyetleri sayesinde kendilerini daha mutlu, daha güvende hissedebiliyor. Kırsal kesimden gelip yerleştikleri büyükşehirlerde yalnızlık moduna girenler dernek çalışması sırasında edindikleri çevrelerle geleceğe kısa süreler içinde daha ümitle bakabiliyorlar…

 

Dernek kanalıyla kendine iş, çocuğuna burs temin edebilenler olduğu gibi yine dernek sayesinde bürokraside, siyasette söz sahibi konumuna gelenleri de görmek mümkün.

Dernek yönetiminde daha aktif faaliyet gösterenlerin “belediye meclis üyesi”, “belediye başkanı” hatta “milletvekili” olmaları da mümkün. Bu hedeflere ulaşabilmek için ise elbette amaca göre hizmet edilmesi gerekir…

 

Ama ne yazık ki, derneklerin birçoğu “tabela derneği” olmaktan öteye gidemiyor. Bir heves ya da bir kişisel çıkar uğruna kurulan bazı dernekler bir süre sonra kimsenin uğramadığı, kapısının bile günlerce açılmadığı adresten ibaret kalıyor…

 

Türkiye’deki dernek sayısını öğrenebilmek için girdiğim İçişleri Bakanlığı’nın sitesinde gördüğüm rakamlar son cümlemizi doğrular nitelikte. Türkiye’de faal dernek sayısı 111 bin 850 iken fesih edilen dernek sayısı ise 174 bin 230... Yani; kurulan 286 bin 80 derneğin yarısından fazlası ayakta duramayıp kapısına kilit vurmak durumunda kalmış…

 

Hemşehri dernekçiliği dıştan göründüğü gibi kolay değil; “İçi bizi dışı eli yakar” cinsten. Çünkü üyelerinin yanı sıra bürokratı, siyasetçiyi, muhatap olunacak herkesi memnun etmek durumunda. Küs kalma, ayrım yapma, umursamama gibi tavırlar da dernek yönetiminin yanına yaklaşamayacağı davranışlardan bir kaçı…

 

İyi dernekçilik için tabii ki bu şartlar yeterli değil, çok ciddi faaliyetlerde bulunabilmek gerekli. Dernekler zaman zaman toplanılan, burs verilen, taziyeler için bir araya gelinen yerler olmamalı. Gerçi bunları yapamayan dernekler de var ama bizim konumuz “iyi” derneklerin faaliyetleriyle ilgili olduğu için onları es geçiyoruz…

“İyi bir dernek nasıl olur?” gibi soruya şöyle cevap verebiliriz; Öncelikle mekân bakımından güzel bir yer şart. Birkaç yataklı da olsa küçük bir misafirhanesi olmalı ve şehir dışından gelen hemşehrilerini ücretsiz, ya da cüzi bir meblağ karşılığında ağırlayabilmeli. Hasta olana refakat, okul kaydı ya da başka bir iş için gelen hemşehrilere rehberlik hizmeti verebilmeli… Kavgalı, küs aileleri barıştırabilmeli, evlenen, sünnet olan, askere giden hemşehrilerine nakdi yardımda bulunabilmeli…

 

Ramazan ayında, bayramlarda yoksul hemşehrilerini yalnız bırakmamalı, ziyaret ederken onlara maddi katkı sunabilmeli…

 

Cenazesini memleketlerinde toprağa vermek isteyen ya da memleketlerine göç etmek isteyen hemşehrilerine nakil için araç ayarlayabilmeli…

 

İyi bir dernek sosyal faaliyetlerin yanı sıra sağlık ve kültür çalışmalarında da aktif olmalı. Örneğin Kızılay ve Yeşilay gibi kurumlarla işbirliği yapıp hemşehrilerini sağlık taramasından geçirtmeleri, zararlı alışkanlıklardan korumalıdır. Bunun yanı sıra özel sağlık kuruluşlarıyla anlaşmalar yapıp hemşehrilerinin daha düşük ücretle bu kuruluşlardan hizmet almalarını sağlamalıdır. Tarihi ve turistik önem arz eden yerlere geziler düzenlemeli, kültür faaliyetleri konusunda da ‘tiyatrolardan, belediyelerden’ sağlanan katkılarla hemşehrilere bu alanda da doyurucu hizmet verebilmelidir…

 

Fertlere yapılacak katkıları çok daha çeşitlendirebiliriz ancak derneklerin bir başka önemli görevi de ait olduğu kentlerinin tanıtımı için sergileyecekleri faaliyetler olmalı. Zira, özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde ikamet edip de Anadolu kentlerine gitmeyen insan sayısı hayli fazla. Kulaktan dolma bilgiler ise maalesef bazı şehirlerimiz hakkında kötü intiba bırakmaktadır. Bunun için “iyi” dernekler enerjilerinin bir bölümünü bu işe ayırmalı. “Tanıtım Günleri” ya da ziyaretler, davetler gibi çalışmalarla bu amaç için hizmet edilmelidir…

 

Bir kez daha hatırlatalım; bu işleri gerçekleştirmek “yazmak” gibi kolay değil. Projeler üretmek ve en önemlisi icraata dökebilmek için meziyet, öngörü ve sabır gerekir. Aksi halde ya tabela derneği olunur ya da 174 bin 230 dernek gibi fesih yoluna gidilir…

 

URSİAD’IN BAŞARACAĞINA İNANIYORUZ

 

Yukardaki yazıyı bir dostumun derneklerle ilgili düşüncemi öğrenmek istemesi üzerine kaleme almıştım. URSİAD’ın, bu beklentilerin üstesinden geleceğine inanıyoruz. Zira, hem sıla hem de gurbetteki Şanlıurfalıların talepleri bu yönde. Geç oldu ama kaybedilen zamanın “telafi edileceği faaliyetlerin” güç olmamasını diliyoruz…

 

Açık söylemek gerekirse URSİAD’ın, ağırlığını çok yakın bir zamanda htireceğini inanıyoruz. İstanbul’da yaşayan Şanlıurfalıların “beyin takımı” sayılacak bir ekibin aynı anda ellerini taşın altına koyduğu bir ortamı uzun zamandan beri yaşamamıştık…

 

URSİAD Başkanı Sayın Ömer Faruk Bahçivan’ı, yönetimini ve bu oluşumda katkısı olan herkesi bir kez daha tebrik ediyor ve başarılı icraatlara imza atmalarını diliyoruz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.