NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

1912 URFA BÜYÜK KAR SENESİNDE İKİ TARİHİ OLAY 2

Urfa'da 1912 yılında aralıksız kırk beş gün devam eden şiddetli kar yağışı, Urfa tarihine büyük kar senesi diye geçmiştir. Bu tarih şehrimizde nerdeyse bir millat olmuştur. Büyük kar senesinde, filanlar doğdu, filanlar öldü. filan olay oldu. Kar yağışından sonra filanlar evlendi. Hep böyle devam ederdi. Hatta dönemin tasavufi şairi Kıratoğlu Emin, Kar destanı diye bir şiir yazmıştır. İşte bu büyük kar senesinde şehrimizin hafızasında kalan, şimdiye miras olan iki büyük ibretsel tarihsel olay yaşanmıştır. Ahlaki ve insani mesajlarla dolu olan olayların ilkini anlatalım.Urfa'da 18- 19. asırın ünlü alimi Haydariye medresesinin müderisi (Prof), aynı zamanda Nakşibendi tarikatı halifesi Kürt Hacı Ali Efendidir. Evi Hizan oğlu camii yanındadır. Zaten kendisi de bu camide imamlık yapmıştır. Urfa'da Müslüman, gayri müslim herkes tarafından sevilen, sayılan bir kişidir. Bir dava oldu mu müslüman, Hiristiyan yanına geldikleri zaman taraf tutmadan adil karar verirdi. Vefatından evvel özel sohbetlerinde "Ben zor bir günde öleceğim." dermiş. Sahiden de takdiri ilahi çok zor bir günde metrelerce karın yağdığı bir zamanda vefat eder. Vasiyetinde, beni Bediüzaman kabristanında Nebi Efendi ile Kerküklü Nakşibendi şeyhi Abdurahman efendinin yanına gömün demiştir.Ama vasiyetin yerine getirilmesi çok zordur. Zira metrelerce kar tüm sokakları, yolları kapatmıştır. Ayrıca, Hizanoğlu cami ile Bediüzaman kabristanı arası üç kilometre bir yol mesafesi vardır. Karlı yolların açılması imkansız gibi görünüyordu. Kürt Hacı Ali Efrndinin yakınları, sevenleri, müslümanlar, deyim yerindeyse kara kara düşünmekteler. Çok sevdikleri hocalarının vasiyetini yerine getiremeyecekleri, korku ve kaygısını yaşarlar. Urfa şehri nüfusü eski dönemlerde, çoğunluğu Ermeni, Süryani, Kürt, Türk, Arap halklarından oluşuyordu. Kısaca Müslüman ile Hiristiyan dinlerine mensup insanlar yaşardı. Müsüman halk teknikte, sanatta malesef, fazla bir becerileri yoktu. El sanatlarının çoğu gayri müslüm halkın ellerinde bulunuyordu. Şehrin ekonomisine üretimine, tüketimine sahiplerdi. Hiristiyan halk, Kürt Hacı Ali Efendinin ölümünü duyunca, cenaze evine gelince, müslümanların, cenazeyı nasıl kaldıracaqağız, kaygı ve çaresizlklerini görünce, onlara merak etmeyin, bizler yolu açarız dediler. Yaklaşık üç yüz kadar Ermeni işçi ellerine kürek ve kazma alırlar, Hizanoğlu ile Bediüzaman arasındaki yaklaşık üç kilometrelik metrelerce yükseklikte karlı yolları bir güzel temizler, açarlar. Hocanın cenazesi her iki dine mensup binlerce Urfalı tarafından Bediüzaman mezarlığında bulunan Nebi Efendi ile Kerküklü Şeyh Abdurahman Efendinin bulunduğu yerin yanına kazılan mezara itinayla defin edilir. Müslüman halk, Urfalı Hiristiyan hemşerilerinin bu insani, ahlaki, davranışlarından mutlu olurlar. Onlara siz iyi insanlarsınız, biz sizi böyle iyi bilmiyorduk. Siz niye müslüman olmuyursunuz diye sorurlar. Hiristiyan Urfalı vatandaşların verdikleri cevap anlamlı ve bilene ders vericidir. "Biz hoca efendi gibi müslüman olamayız, zordur. Ama sizin gibi müslümanlık ta bize lazı değildir." derler Şimdi tarihi diğer hadiseyi anlatalım. Büyük kar senesinde diğer bir olay ise, Urfa eşrafından Mirdesi aşiretinden Fazıl efendinin malikanesinde yaşanır. Orta çağda feodal beylere asil anlamına gelen aristokrat denilirdi. Doğuda, şark toplumlarında Türklerde bey, kürtlerde ağa veya mir, Araplarda ise şeğ, şeyh diye geçer, bu feodal aileler köy veya şehirlerde yaşarlardı. Fazııl Efendi de şehirde yaşayan bir eşraftır, mirdir. Malikanesi Haremlik ile selamlıktan oluşuyordu. Selamlık malikanenin girişinde misafirler için, bir çok oda, hayvanlar için ise ahırdan oluşuyordu. Haremlik ise, beyin aile efradının bulunduğu mekandır. Büyük kar senesinde, Van şehrinden kalkan bir kervan, ticaret mallarını Bitlis, Diyarbakır, Urfa üzerinden Halep'e götürmek üzere yola çıkar. Ancak Urfa önüne geldikleri zaman büyük bir kar yağışı ve kar fırtınasıyla karşılaşırlar. Artık yola devam etmeleri imkansızdır. Urfa şehir merkezine geldikleri zaman konaklamak için bir han ararlar. Ama göz gözü görmez. Han diye üst satırda anlattığımız Fazıl Efendinin malikanesininin selamlık tarafına girerler. Atlarını develerini ahıra korlar. Kendileri selamlığın ikinci katında bulunan odalara yerleşirler. Isınmaları sağlanır. Her gün üç övün yemekleri gelir. Böylece Kervan kafilesi oldukça rahat ederler. Kar yağişları nihayet Şubat ayının ilk haftasnda durur. Yağmur yağmaya başllar, Karlar erir. Artık yollar açılmıştır. Kervan kafilesi yola çıkacaklardır. Han zanettikleri yerin sahibini çağırırlar. Belki kırk gün orada kalmışlardır. ücretlerinin ne kadar olduğunu, söylerler. Oysa orası belirttiğimiz gibii han değildir. Evin sahibi Fazıl efendi gelir. Kervan başına, bey efendi der burası evimin misafirler bölümüdür. Han değildir. Sizlerde benim misafirimsiniz. Güle güle gidin der. Biz de istedik yeni kuşaklar eski kültürel değerleri öğrensinler.
Ekleme Tarihi: 02 Şubat 2024 - Cuma

1912 URFA BÜYÜK KAR SENESİNDE İKİ TARİHİ OLAY 2

Urfa'da 1912 yılında aralıksız kırk beş gün devam eden şiddetli kar yağışı, Urfa tarihine büyük kar senesi diye geçmiştir. Bu tarih şehrimizde nerdeyse bir millat olmuştur. Büyük kar senesinde, filanlar doğdu, filanlar öldü. filan olay oldu. Kar yağışından sonra filanlar evlendi. Hep böyle devam ederdi. Hatta dönemin tasavufi şairi Kıratoğlu Emin, Kar destanı diye bir şiir yazmıştır.

İşte bu büyük kar senesinde şehrimizin hafızasında kalan, şimdiye miras olan iki büyük ibretsel tarihsel olay yaşanmıştır. Ahlaki ve insani mesajlarla dolu olan olayların ilkini anlatalım.Urfa'da 18- 19. asırın ünlü alimi Haydariye medresesinin müderisi (Prof), aynı zamanda Nakşibendi tarikatı halifesi Kürt Hacı Ali Efendidir. Evi Hizan oğlu camii yanındadır. Zaten kendisi de bu camide imamlık yapmıştır. Urfa'da Müslüman, gayri müslim herkes tarafından sevilen, sayılan bir kişidir. Bir dava oldu mu müslüman, Hiristiyan yanına geldikleri zaman taraf tutmadan adil karar verirdi.

Vefatından evvel özel sohbetlerinde "Ben zor bir günde öleceğim." dermiş. Sahiden de takdiri ilahi çok zor bir günde metrelerce karın yağdığı bir zamanda vefat eder. Vasiyetinde, beni Bediüzaman kabristanında Nebi Efendi ile Kerküklü Nakşibendi şeyhi Abdurahman efendinin yanına gömün demiştir.Ama vasiyetin yerine getirilmesi çok zordur. Zira metrelerce kar tüm sokakları, yolları kapatmıştır. Ayrıca, Hizanoğlu cami ile Bediüzaman kabristanı arası üç kilometre bir yol mesafesi vardır. Karlı yolların açılması imkansız gibi görünüyordu. Kürt Hacı Ali Efrndinin yakınları, sevenleri, müslümanlar, deyim yerindeyse kara kara düşünmekteler. Çok sevdikleri hocalarının vasiyetini yerine getiremeyecekleri, korku ve kaygısını yaşarlar.

Urfa şehri nüfusü eski dönemlerde, çoğunluğu Ermeni, Süryani, Kürt, Türk, Arap halklarından oluşuyordu. Kısaca Müslüman ile Hiristiyan dinlerine mensup insanlar yaşardı. Müsüman halk teknikte, sanatta malesef, fazla bir becerileri yoktu. El sanatlarının çoğu gayri müslüm halkın ellerinde bulunuyordu. Şehrin ekonomisine üretimine, tüketimine sahiplerdi.

Hiristiyan halk, Kürt Hacı Ali Efendinin ölümünü duyunca, cenaze evine gelince, müslümanların, cenazeyı nasıl kaldıracaqağız, kaygı ve çaresizlklerini görünce,

onlara merak etmeyin, bizler yolu açarız dediler. Yaklaşık üç yüz kadar Ermeni işçi ellerine kürek ve kazma alırlar, Hizanoğlu ile Bediüzaman arasındaki yaklaşık üç kilometrelik metrelerce yükseklikte karlı yolları bir güzel temizler, açarlar.

Hocanın cenazesi her iki dine mensup binlerce Urfalı tarafından Bediüzaman mezarlığında bulunan Nebi Efendi ile Kerküklü Şeyh Abdurahman Efendinin bulunduğu yerin yanına kazılan mezara itinayla defin edilir. Müslüman halk, Urfalı Hiristiyan hemşerilerinin bu insani, ahlaki, davranışlarından mutlu olurlar. Onlara siz iyi insanlarsınız, biz sizi böyle iyi bilmiyorduk. Siz niye müslüman olmuyursunuz diye sorurlar.

Hiristiyan Urfalı vatandaşların verdikleri cevap anlamlı ve bilene ders vericidir. "Biz hoca efendi gibi müslüman olamayız, zordur. Ama sizin gibi müslümanlık ta bize lazı değildir." derler

Şimdi tarihi diğer hadiseyi anlatalım. Büyük kar senesinde diğer bir olay ise, Urfa eşrafından Mirdesi aşiretinden Fazıl efendinin malikanesinde yaşanır. Orta çağda feodal beylere asil anlamına gelen aristokrat denilirdi. Doğuda, şark toplumlarında Türklerde bey, kürtlerde ağa veya mir, Araplarda ise şeğ, şeyh diye geçer, bu feodal aileler köy veya şehirlerde yaşarlardı.

Fazııl Efendi de şehirde yaşayan bir eşraftır, mirdir. Malikanesi Haremlik ile selamlıktan oluşuyordu. Selamlık malikanenin girişinde misafirler için, bir çok oda, hayvanlar için ise ahırdan oluşuyordu. Haremlik ise, beyin aile efradının bulunduğu mekandır.

Büyük kar senesinde, Van şehrinden kalkan bir kervan, ticaret mallarını Bitlis, Diyarbakır, Urfa üzerinden Halep'e götürmek üzere yola çıkar. Ancak Urfa önüne geldikleri zaman büyük bir kar yağışı ve kar fırtınasıyla karşılaşırlar. Artık yola devam etmeleri imkansızdır. Urfa şehir merkezine geldikleri zaman konaklamak için bir han ararlar. Ama göz gözü görmez. Han diye üst satırda anlattığımız Fazıl Efendinin malikanesininin selamlık tarafına girerler. Atlarını develerini ahıra korlar. Kendileri selamlığın ikinci katında bulunan odalara yerleşirler. Isınmaları sağlanır. Her gün üç övün yemekleri gelir. Böylece Kervan kafilesi oldukça rahat ederler. Kar yağişları nihayet Şubat ayının ilk haftasnda durur. Yağmur yağmaya başllar, Karlar erir. Artık yollar açılmıştır. Kervan kafilesi yola çıkacaklardır. Han zanettikleri yerin sahibini çağırırlar. Belki kırk gün orada kalmışlardır.

ücretlerinin ne kadar olduğunu, söylerler. Oysa orası belirttiğimiz gibii han değildir. Evin sahibi Fazıl efendi gelir. Kervan başına, bey efendi der burası evimin misafirler bölümüdür. Han değildir. Sizlerde benim misafirimsiniz. Güle güle gidin der. Biz de istedik yeni kuşaklar eski kültürel değerleri öğrensinler.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haluk
(02.02.2024 14:46 - #432)
Sizi tebrik ediyorum . Harika bir makale olmuş .
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.