NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

21 ŞUBAT DÜNYA ANADİL GÜNÜ

Birleşmiş milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 2000 yılında 21 Şubat tarihini Dünya Anadil günü ilan etti. Dünya üzerinde konuşulan 7 binden fazla dilin yüzde 40’ yok olma tehlikesi altında. Beş bin farklı, yerli kültür asimilasyon sürecinde bulunuyor. Bu nedenle UNESCO uluslararası alanda, Dünya’da dilsel farkındalık yaratmak İnsanlığın bir zenginliği olan Yerel dillerin yok olmaması için bugünün kutlanmasını sağlamıştır. Anadilin korunmasında ve geliştirilmesinde en büyük sorumluluk ulus devletlere veriliyor. BM, Avrupa konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Türkiye’nin de içinde yer aldığı, anadil ile ilgili en kapsamlı düzenlemeleri yapan kurumlardan biridir. Sosyal bilimciler ana dilli, insanın doğumundan itibaren öğrendiği dil olup kişinin sosyolojik kimliğinin oluşmasında temel rolü oynar demekteler. Ünlü Alman filozofu Martin Heidegger: Dil insanın evidir der. Yani insanın mahremidir, namusudur, onurudur anlamı ortaya çıkar. Nitekim Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca içten gelen bir duyguyla “ Türkçem benim ses bayrağım” derken dillin önemini belirtir. Türkiye’de Türkçe dışında en çok konuşulan Kürt dili Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, Osmanlı devletinde olmayan bir baskı ve asimilasyona tabi tutuldu. 8 eylül 1925 de Kemalist rejim tarafından çıkarılan 27 maddelik Şark İslahat Planın 14. Maddesi, “Hükümet dairelerinde, okullarda, çarşı ve pazarlarda Türkçeden başka dil kullananlar, hükümet ve belediyenin emirlerine muhalefet etmek ve direnmek suçundan cezalandırılacaktır” denilmişti. Vicdana akla uymayan bu dil yasağı Kürtçe konuşanlar tespit edildiğinde para cezası veriliyordu. Uygulanması pek mümkün olmayacak bu saçma yasa o dönemlerde halk arasında mizah konusu yapılmıştı. Hani beterin beteri var denildiği gibi 1980 12 eylül askeri darbesinde çıkarılan 2932 madde dil yasağında ise Türkçe dışında yerel dilleri konuşanlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilecek hükmünü taşıyordu. Nihayet olması gereken oldu. Darbe yönetiminden sonra iktidara gelen Anavatan partisi döneminde bizzat merhum Turgut Özal’ın çabasıyla bu yasak yasa kaldırıldı. 2002 de iktidar olan Ak parti ise doğruyu demek gerekirse Kürt dili konusunda devrim niteliğinde kararlar aldı. Yasaklanan varlığı inkar edilen, bir dilli, kendi politikalarına uygun yayın yapsa da TRT ŞEŞ, sonra TRT KURDİ adını alan bir TV kanalı açması çok önemli bir karar oldu. Çünkü basında, televizyonlarda adı geçmesi bile sorun oluşturan bir dile televizyon kanalı tahsis edilmesi bir anlamda ret ve inkara son verme anlamı taşıyordu. Anadilde eğitim yasağı sürmesine rağmen Kürtçe kurslar açılması ve Kürtçe tabelaların asılmasının serbest olmasına izin verilmesi gene önemli bir adımdı. Adına çözüm süreci denilen, bu olumlu demokratik gelişme ne yazık ki ne hikmetse neredeyse çözümsüz bir süreç oluşturan duruma getirildi. Kürtçe tabelalar söküldü. Bunları asmak kolay olmayacak hale geldi. Olayın en garip tarafı TRT KURDİ diye bir Kürtçe kanalın, ve milyonlarca vatandaşının Kürtçe konuştuğu bir ülkede, Türkiye büyük millet meclisinde Kürtçe konuşan vekillere, meclis zabıtlarına Kürtçenin bilinmeyen bir dil olarak kayda geçmesidir. Gerçekten bu durum aklın mantığın alacağı bir durum değildir. Bilinmesi gereken gerçek, doğada ve toplumlarda çoğunluğun tekçiliğin değil, çoğulculuğun daha anlamlı olmasıdır. Farklı diller, farklı inançlar, Dünya halklarının bir zenginliğidir. Ayrılma ayrışma anlamı taşımaz. Demokratik yönetimlerin gösterdiği deneyle devletlerin birliğini sağlar. Ülkelerin ve halkların kalkınması gelişmesi ancak hak hukukla Demokrasi ile mümkündür. Bu vesileyle 21 Şubat Dünya Anadil günü kutlu olsun.  
Ekleme Tarihi: 20 Şubat 2020 - Perşembe

21 ŞUBAT DÜNYA ANADİL GÜNÜ

Birleşmiş milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 2000 yılında 21 Şubat tarihini Dünya Anadil günü ilan etti. Dünya üzerinde konuşulan 7 binden fazla dilin yüzde 40’ yok olma tehlikesi altında. Beş bin farklı, yerli kültür asimilasyon sürecinde bulunuyor. Bu nedenle UNESCO uluslararası alanda, Dünya’da dilsel farkındalık yaratmak İnsanlığın bir zenginliği olan Yerel dillerin yok olmaması için bugünün kutlanmasını sağlamıştır. Anadilin korunmasında ve geliştirilmesinde en büyük sorumluluk ulus devletlere veriliyor. BM, Avrupa konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Türkiye’nin de içinde yer aldığı, anadil ile ilgili en kapsamlı düzenlemeleri yapan kurumlardan biridir. Sosyal bilimciler ana dilli, insanın doğumundan itibaren öğrendiği dil olup kişinin sosyolojik kimliğinin oluşmasında temel rolü oynar demekteler. Ünlü Alman filozofu Martin Heidegger: Dil insanın evidir der. Yani insanın mahremidir, namusudur, onurudur anlamı ortaya çıkar. Nitekim Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca içten gelen bir duyguyla “ Türkçem benim ses bayrağım” derken dillin önemini belirtir. Türkiye’de Türkçe dışında en çok konuşulan Kürt dili Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, Osmanlı devletinde olmayan bir baskı ve asimilasyona tabi tutuldu. 8 eylül 1925 de Kemalist rejim tarafından çıkarılan 27 maddelik Şark İslahat Planın 14. Maddesi, “Hükümet dairelerinde, okullarda, çarşı ve pazarlarda Türkçeden başka dil kullananlar, hükümet ve belediyenin emirlerine muhalefet etmek ve direnmek suçundan cezalandırılacaktır” denilmişti. Vicdana akla uymayan bu dil yasağı Kürtçe konuşanlar tespit edildiğinde para cezası veriliyordu. Uygulanması pek mümkün olmayacak bu saçma yasa o dönemlerde halk arasında mizah konusu yapılmıştı. Hani beterin beteri var denildiği gibi 1980 12 eylül askeri darbesinde çıkarılan 2932 madde dil yasağında ise Türkçe dışında yerel dilleri konuşanlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilecek hükmünü taşıyordu. Nihayet olması gereken oldu. Darbe yönetiminden sonra iktidara gelen Anavatan partisi döneminde bizzat merhum Turgut Özal’ın çabasıyla bu yasak yasa kaldırıldı. 2002 de iktidar olan Ak parti ise doğruyu demek gerekirse Kürt dili konusunda devrim niteliğinde kararlar aldı. Yasaklanan varlığı inkar edilen, bir dilli, kendi politikalarına uygun yayın yapsa da TRT ŞEŞ, sonra TRT KURDİ adını alan bir TV kanalı açması çok önemli bir karar oldu. Çünkü basında, televizyonlarda adı geçmesi bile sorun oluşturan bir dile televizyon kanalı tahsis edilmesi bir anlamda ret ve inkara son verme anlamı taşıyordu. Anadilde eğitim yasağı sürmesine rağmen Kürtçe kurslar açılması ve Kürtçe tabelaların asılmasının serbest olmasına izin verilmesi gene önemli bir adımdı. Adına çözüm süreci denilen, bu olumlu demokratik gelişme ne yazık ki ne hikmetse neredeyse çözümsüz bir süreç oluşturan duruma getirildi. Kürtçe tabelalar söküldü. Bunları asmak kolay olmayacak hale geldi. Olayın en garip tarafı TRT KURDİ diye bir Kürtçe kanalın, ve milyonlarca vatandaşının Kürtçe konuştuğu bir ülkede, Türkiye büyük millet meclisinde Kürtçe konuşan vekillere, meclis zabıtlarına Kürtçenin bilinmeyen bir dil olarak kayda geçmesidir. Gerçekten bu durum aklın mantığın alacağı bir durum değildir. Bilinmesi gereken gerçek, doğada ve toplumlarda çoğunluğun tekçiliğin değil, çoğulculuğun daha anlamlı olmasıdır. Farklı diller, farklı inançlar, Dünya halklarının bir zenginliğidir. Ayrılma ayrışma anlamı taşımaz. Demokratik yönetimlerin gösterdiği deneyle devletlerin birliğini sağlar. Ülkelerin ve halkların kalkınması gelişmesi ancak hak hukukla Demokrasi ile mümkündür. Bu vesileyle 21 Şubat Dünya Anadil günü kutlu olsun.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.