Urfa’da geçmişte halk arasında ünlü bir özdeyiş vardı. Yaşa yaşa gör tamaşa. Yüzyılın en büyük afeti covit 19 virüsü sonrası Türkiye’de 65 yaş üzeri vatandaşlara önce sokağa çıkma yasağı, sonra günde üç saat sokağa izinli çıkma uygulaması bize bu eski deyişi hatırlattı. Birde üstelik toplu ulaşım araçlarına binme yasağı, insanın havsalası almıyor.
Ayrıca bildiğimiz kadar böyle yanlış bir uygulama Dünya’nın hiçbir ülkesinde yok. Böyle bir uygulama bu insanları dışlama ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmaktan başka bir şey değildir.
Bilindiği gibi iktidar böylesi bir kararı bilim kurulunun verdiği karara göre uyguluyor. Kimse kusura bakmasın bu bilim kurulunun üyelerinin verdiği kararın aklına, mantığına şaşarım.
Çünkü yapılan araştırmalara göre 65-79 yaş arasında ki grubun bu virüsten kendilerini en iyi koruyan kesimler olduğunu ortaya koymuştur.
Hele 65 yaş üzeri vatandaşlara uygulanan toplu ulaşım araçlarına binme yasağı vicdanlara sığmaz. Empati yapmak lazım. Siz 65 yaş üzeri değilseniz, hatta çok gençseniz bile, bir büyüğünüzün belediye otobüslerine binmenin yasaklanması bir insan olarak sanırım hepimizin zoruna gider. Hatta birçok şehirde bazı büyüklerimizin otobüse binme ısrarı karşısında şoförlerle kavga ettiği tartıştığı gibi trajik durumlar yaşanıyor. Bunun somut bir örneği geçen hafta olacak İstanbul il Hıfzıssıhha kurulu kararı gereğince, İBB şoförü 65 yaş üstü diye bir tıp doktoru, hastanede çalışan hocasını otobüsten yaka paça indiriyor! Ne demek bu ayrımcı uygulama: İnsana bir dönem Amerika’da zencilere uygulanan beyazların işyerlerine girmeme yasağı gibi antidemokratik insan haklarına aykırı bölücü yasakları hatıra getiriyor.
İçinizi karartmak istemem, ama gerçekleri yazmak ta gerekiyor. AVM’lerde bazı marketlerde 65 yaş üstü kişiler buradan çıksın alış veriş yapamayacaklar anonsu yapılıyor. Üstelik ülkemizi ve Dünya’yı yöneten 65 yaş üstü liderlerdir.
Bu nedenle böyle bir uygulamayı akıl ve mantık kabul etmez.
İktidarın daha doğrusu Bilim kurulunun görüşlerine göre 65 yaş yasağı veya buna kısıtlaması, bu yaşlı grubu koruma için çıkartılmıştır. Oysa üst satırlarda değindiğim gibi bunun haklı makul bir gerekçesi yoktur. Farz edelim bilim kurulunun bu iddiası doğru olsa bile Dünya’nın hiçbir yerinde uygulanmayan böyle bir kararı alma hakkını kendilerine veremezler.
65 yaş grubunda olan vatandaşların bu haksız uygulamaya karşı seslerini yükseltmeleri demokratik yasal tepkide bulunmaları gerekiyor.
Nitekim bazı duyarlı kuruluş ve kişiler bu yasağın kaldırılması için gereken girişimlerde bulunuyorlar. Örneğin ortak yaşamı geliştirme vakfı 65 yaş üstü vatandaşlara uygulanan sokağa çıkma yasağının kaldırılması için idare mahkemesine başvurdu ve bu kararın insan hakları Evrensel Bildirgesi’ne aykırı, İnsan hakları Avrupa sözleşmesine aykırı, T.C Anayasası’na aykırı olduğunu hatırlattı. Vakıf başkanı Yusuf Doğan bilim kurulu üyelerine soruyor: “65 üst
ü vatandaşlara uygulanan sokağa çıkma yasağı ruhsal ve bedensel sorunlara yol açıyor. İnsanlar kendilerini değersiz, ötelenen istenmeyen hissediyor. Ayrıca onların da hava almak, hareket etmek, sosyalleşmek gibi ihtiyaçları var. Bunu niye düşünmüyorsunuz?” bildiğim kadar bu vakfın dışında bazı duyarlı kişiler ve avukatlar bu yanlış kararın kaldırılması için dava açtılar. Birde ülkemizin ünlü şair ve yazarlarından Ataol Behramoğlu da bu yasağın kaldırılması için dava açmıştır.
Duyarlı insanlar ve 65 yaş üstü bilinçli vatandaşlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devreye girmesini bu yasağın kaldırılmasını bekliyor ve talep ediyor.
Halkın taleplerini ve oylarını dikkate alan Erdoğan’ın böyle doğru bir karar alması kendisi ve partisini yararına olacaktır. Aksi halde bu haksız yasağın devam etmesi seçimlerde Ak partiye olumsuz bir faturası yansıyabilir.