NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

BAHÇELİ İLE ERDOĞAN NEREDEN NEREYE GELDİLER

Türkiye Cumhuriyeti devletinin şimdiye kadar 22 yıldır en uzun süren iktidarda kalan Adalet Kalkınma Partisi genel başkanı Recep Tayyib Erdoğan ile yine 22 yıldır Milliiyetçi Hareket Partisi genel başkanlığı yapan Devlet Bahçeli arasında, Klasik bir deyimle su sızmiyor. Her ne kadar Hafızayi beşer nisyan ile maludür , Türkçesi İnsan belleği unutmakla yükümlüdür denilse bile, insan yine bazen, sarf edilen, sözleri unutmuyor, hatırlıyor. En doğrusu tarih unutmuyor. Bizim gibi düşünen insanlar haklı olarak bu iki lider ve bu iki parti, nerden nere geldiler diyor. Özelikle, Bahçeli AKP genel başkanı Erdoğan için neler söylemedi ki, sürekli hakarete varan söylemler, hatta, MHP mitinglerinde, başbakan Erdoğan'a yönelik bir tehdit olarak idam etmeyi çağrıştıran, alana ip atmalar, daha neler, neler söylemiştir Başbakan Erdoğan bunun altında kalmazdı, Bahçeliye aynı tarz ve sertlikte yanıt verirdi. Şimdi ise, aralarında bir anlaşma yapmış olacaklar ki, inanılmaz bir şekilde dost ve mütefik oldular. Nitekim MHP kurultayında Bahçeli'nin Erdoğan'ı bir kurtarıcı olarak öven sözleri buna kanıt olabilir. Her iki lider ve partileri arasındaki uzlaşma ve anlaşma, 7 Haziran 2015 milletvekili genel seçimleri sonrası olduğu anlaşılıyor. Çünkü bu seçimde AKP iktidara gelecek çoğunluğu sağlayamadı. O zamana kadar muhalefet ile birlikte hareket eden MHP ve Bahçeli ilk kez muhaleffetten ayrı hareket ederek, Erdoğan ile AKP'ye yanaştı. Neden böyle derseniz, bunu çözmek, anlamak için fazla akıllı olmaya gerek yok. Çünkü başta ana muhalefet partisi CHP, HDP dahil, hükümeti kurmak için Bahçeliye başbakanlık teklifi yapılmasına rağmen, Bahçeli bu önemli teklifi bile kabul etmemiştir. Bunu başka bir şekilde okumak gerekirse, Cumhurbaşkanı ve AKP genel başkanı Erdoğan MHP çizgisine gelmiştir,diye yormlamak mümkün olacaktır. Yazının başlığı burada net bir şekilde ortaya çıkıyor, Erdoğan ile Bahçeli nerden nereye geldiler. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidara geldiği 2002 yılındaki parti program tüzüğü MHP ile taban tabana zıttı. AKP proğaramında mhafazakar demokrat bir parti olarak, Etnik, bölgesel, dinsel milliyetçiliğe kesin karşı olduklarını deklere etmişti. MHP ise ırkçılığa varan etnik Türk milliyetçisi bir parti olduğu biliniyor. AKP iktidarının ilk üç döneminde muhafazakar demokrat söylemini uygulamıştır. Bazı rüşvet iddiaiarına rağmen, Türkiye'de önemli kalkınma hamlelerine imza atan icraatlarda bulunmuştur. Ilımlı İslam modeliyle batı ile doğu, müslümanlar ile hiristiyanlar arasında bir uzlaşma, sentez oluşturmuştur. Avrupa yabancı sermayenin gelişiyle birlikte Türkiye devleti ve halkıyla birlikte zenginleşen bir ülke olmuştur. AKP Türkiye'nin ekonomik sorunlarını çözduğu gibi, bu ülkenin Kemalist Cumhuriyetle oluşan Kürt sorununu çözmek için önemli adımlar atmıştır. Ama aynı Erdoğan, ne hikmetse bu önemli sorunu çözmekten vaz geçmiştir. Şimdi biz, sayı Erdoğan'ın Kürt sorunu hakkında çelişkili ifadelerine gelelim. Başbakan Erdoğan, 2005 yılında Diyarbakır'da yaptığı konuşmada "Kürt sorunu benim sorunumdur." demiştir. 2010 yılında mecliste yaptığı konuşmada "Kürt sorununu savunuyorum, savunmaya devam edeceğiz." diyor. 2011 yılında Muş'ta mitingde yaptığı konuşmada "Bu ülkede artık Kürt sorunu yoktur kabul etmiyorum. diyor Çelişkiler daha bitmedi. Bu defa 2013 yılı Nevrozun'da Irak Kürdistan federe devlet başkanı Mesut Barzani ile katıldığı etkinlikte yaptığı konuşmada Kürdistan sözcüğünu kullanır, devam eder" Hiç bir kimlik inkar edılemez." der. 2013- 2015 yılları arasında çok cesur bir hamle yaparak, baldıran zehrini içerim, diyerek, çözüm sürecini başlatır. Bunun sonucunda 28. 02. 2015'te Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Ala ile HDP'liler arasında 10 maddelik Dolmabahçe adı verillen bir anlaşmai imzalanır. Anlaşma yapılırken hükümet temsilcileriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında sürekli bir temas vardır. Nitekim anlaşma sayın Erdoğan'ın onayı ile imzalanmıştır. Ama hayrettir, Sayın Erdoğan bu anlaşmadan on beş gün sonra, Bursa Sanayı Ticaret odasında katıldığı bir etkinlikte, daha iki hafta evvel kendi emriyle imzalanan Dolmabahçe anlaşmasını tanımadığını inkar ettiğine dair şunları söylemiştir "Şimdi varsa yoksa bakıyorsun Kürt sorunu. Kardeşim ne Kürt sorunu ya. Artık böyle bir şey yok. demiştir. Bir hafta sonra Ukranya'dan dönerken uçakta , Dolmabahçe mütabakatı hakkında, Hükümet benimle mutabakata varmadan hareket etti demecini veriyor. Bunlara benzer nice demeçler vermiştir. Biz yorumu okuyuculara bırakalım. Benim görüşüme göre Kürt sorununda çözüm projesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'nıda aşan bir devlet gücü ve dayatması olduğunu tahmin ediyorum. Bu ülkenin sağlam temeller üzerinde gelişmesi ancak demokrasi ile mümkün olacaktır. Kürt sorununa güvenlikçi yaklaşım bu sorunu çözmez, Ülkemizin bu önemli sorunu dış dayatmalardan uzak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde partilerin mutabakatıyla çözümlenebilir. Kürt sorununu sahiplenen DEM partisi bu sorunun demokrasi içerisnde çözüleceğini söylüyor. Bir vatandaş bir yazar olarak ta bu devasa sorun mecliste yeni bir çözüm süreci ile çözülebilir zannediyorum.
Ekleme Tarihi: 19 Mart 2024 - Salı

BAHÇELİ İLE ERDOĞAN NEREDEN NEREYE GELDİLER

Türkiye Cumhuriyeti devletinin şimdiye kadar 22 yıldır en uzun süren iktidarda kalan Adalet Kalkınma Partisi genel başkanı Recep Tayyib Erdoğan ile yine 22 yıldır Milliiyetçi Hareket Partisi genel başkanlığı yapan Devlet Bahçeli arasında, Klasik bir deyimle su sızmiyor.

Her ne kadar Hafızayi beşer nisyan ile maludür , Türkçesi İnsan belleği unutmakla yükümlüdür denilse bile, insan yine bazen, sarf edilen, sözleri unutmuyor, hatırlıyor. En doğrusu tarih unutmuyor. Bizim gibi düşünen insanlar haklı olarak bu iki lider ve bu iki parti, nerden nere geldiler diyor.

Özelikle, Bahçeli AKP genel başkanı Erdoğan için neler söylemedi ki, sürekli hakarete varan söylemler, hatta, MHP mitinglerinde, başbakan Erdoğan'a yönelik bir tehdit olarak idam etmeyi çağrıştıran, alana ip atmalar, daha neler, neler söylemiştir

Başbakan Erdoğan bunun altında kalmazdı, Bahçeliye aynı tarz ve sertlikte yanıt verirdi. Şimdi ise, aralarında bir anlaşma yapmış olacaklar ki, inanılmaz bir şekilde dost ve mütefik oldular. Nitekim MHP kurultayında Bahçeli'nin Erdoğan'ı bir kurtarıcı olarak öven sözleri buna kanıt olabilir.

Her iki lider ve partileri arasındaki uzlaşma ve anlaşma, 7 Haziran 2015 milletvekili genel seçimleri sonrası olduğu anlaşılıyor. Çünkü bu seçimde AKP iktidara gelecek çoğunluğu sağlayamadı. O zamana kadar muhalefet ile birlikte hareket eden MHP ve Bahçeli ilk kez muhaleffetten ayrı hareket ederek, Erdoğan ile AKP'ye yanaştı. Neden böyle derseniz, bunu çözmek, anlamak için fazla akıllı olmaya gerek yok. Çünkü başta ana muhalefet partisi CHP, HDP dahil, hükümeti kurmak için Bahçeliye başbakanlık teklifi yapılmasına rağmen, Bahçeli bu önemli teklifi bile kabul etmemiştir.

Bunu başka bir şekilde okumak gerekirse, Cumhurbaşkanı ve AKP genel başkanı Erdoğan MHP çizgisine gelmiştir,diye yormlamak mümkün olacaktır. Yazının başlığı burada net bir şekilde ortaya çıkıyor, Erdoğan ile Bahçeli nerden nereye geldiler.

Adalet ve Kalkınma Partisi İktidara geldiği 2002 yılındaki parti program tüzüğü MHP ile taban tabana zıttı. AKP proğaramında mhafazakar demokrat bir parti olarak, Etnik, bölgesel, dinsel milliyetçiliğe kesin karşı olduklarını deklere etmişti. MHP ise ırkçılığa varan etnik Türk milliyetçisi bir parti olduğu biliniyor.

AKP iktidarının ilk üç döneminde muhafazakar demokrat söylemini uygulamıştır. Bazı rüşvet iddiaiarına rağmen, Türkiye'de önemli kalkınma hamlelerine imza atan icraatlarda bulunmuştur. Ilımlı İslam modeliyle batı ile doğu, müslümanlar ile hiristiyanlar arasında bir uzlaşma, sentez oluşturmuştur. Avrupa yabancı sermayenin gelişiyle birlikte Türkiye devleti ve halkıyla birlikte zenginleşen bir ülke olmuştur.

AKP Türkiye'nin ekonomik sorunlarını çözduğu gibi, bu ülkenin Kemalist Cumhuriyetle oluşan Kürt sorununu çözmek için önemli adımlar atmıştır. Ama aynı Erdoğan, ne hikmetse bu önemli sorunu çözmekten vaz geçmiştir.

Şimdi biz, sayı Erdoğan'ın Kürt sorunu hakkında çelişkili ifadelerine gelelim. Başbakan Erdoğan, 2005 yılında Diyarbakır'da yaptığı konuşmada "Kürt sorunu benim sorunumdur." demiştir. 2010 yılında mecliste yaptığı konuşmada "Kürt sorununu savunuyorum, savunmaya devam edeceğiz." diyor. 2011 yılında Muş'ta mitingde yaptığı konuşmada "Bu ülkede artık Kürt sorunu yoktur kabul etmiyorum. diyor

Çelişkiler daha bitmedi. Bu defa 2013 yılı Nevrozun'da Irak Kürdistan federe devlet başkanı Mesut Barzani ile katıldığı etkinlikte yaptığı konuşmada Kürdistan sözcüğünu kullanır, devam eder" Hiç bir kimlik inkar edılemez." der.

2013- 2015 yılları arasında çok cesur bir hamle yaparak, baldıran zehrini içerim, diyerek, çözüm sürecini başlatır. Bunun sonucunda 28. 02. 2015'te Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Ala ile HDP'liler arasında 10 maddelik Dolmabahçe adı verillen bir anlaşmai imzalanır. Anlaşma yapılırken hükümet temsilcileriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında sürekli bir temas vardır. Nitekim anlaşma sayın Erdoğan'ın onayı ile imzalanmıştır.

Ama hayrettir, Sayın Erdoğan bu anlaşmadan on beş gün sonra, Bursa Sanayı Ticaret odasında katıldığı bir etkinlikte, daha iki hafta evvel kendi emriyle imzalanan Dolmabahçe anlaşmasını tanımadığını inkar ettiğine dair şunları

söylemiştir "Şimdi varsa yoksa bakıyorsun Kürt sorunu. Kardeşim ne Kürt sorunu ya. Artık böyle bir şey yok. demiştir.

Bir hafta sonra Ukranya'dan dönerken uçakta , Dolmabahçe mütabakatı hakkında, Hükümet benimle mutabakata varmadan hareket etti demecini veriyor. Bunlara benzer nice demeçler vermiştir. Biz yorumu okuyuculara bırakalım. Benim görüşüme göre Kürt sorununda çözüm projesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'nıda aşan bir devlet gücü ve dayatması olduğunu tahmin ediyorum.

Bu ülkenin sağlam temeller üzerinde gelişmesi ancak demokrasi ile mümkün olacaktır. Kürt sorununa güvenlikçi yaklaşım bu sorunu çözmez, Ülkemizin bu önemli sorunu dış dayatmalardan uzak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde partilerin mutabakatıyla çözümlenebilir. Kürt sorununu sahiplenen DEM partisi bu sorunun demokrasi içerisnde çözüleceğini söylüyor. Bir vatandaş bir yazar olarak ta bu devasa sorun mecliste yeni bir çözüm süreci ile çözülebilir zannediyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.