Türkiye tarihinin en büyük depremini merkez üssü Maraş Pazarcık ilçesinde 6 Şubat saat 4. 17 de 7,7 derece ile 11 ilde yaşadı. Deprem en büyük zararı, yıkımı, ölümü, acıyı Adıyaman, Maraş, Hatay, Gaziantep, İlçeleri İslahiye ve Nurdağı’nda büyük felaketler getirdi.
Bilim insanlarının aylar yıllar evvel depremin olacağını tahmin ettikleri iller konusunda, hükümete ve halka yaptıkları ısrarlı çağrılara rağmen maalesef kulak asan olmadı, önlem alınmadı.
Bundan dolayı on binlerce insan hayalleri yıkılarak acı çekerek öldü, yüz binlerce insan yaralandı.
Tarif edilemeyecek boyutta maddi ve manevi büyük bir hasar oluştu.
Heyhat! Gelin görün ki bu büyük felakete rağmen gerek hükümet ve gerek halkın bir bölümünün hala ders almadıkları görülüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremin en fazla tahribat yaptığı illerden biri olan Adıyaman'da yaptığı açıklamada bir özeleştiri yaparak hataları olduğunu devlet birimlerinin deprem bölgesine günler sonra müdahalede bulunduklarını itiraf ederek helallik diledi.
Muhalefet kesimleri ise anayasal demokratik bir devlette helallik diye bir dini ibarenin yeterli olmadığını, sorumluluk kabul edilerek özür dilenmesi gerektiğini, ayrıca belki en önemlisi deprem bölgesine anında müdahale etmeyen yetkili bakanlıkların derhal istifa etmeleri gerektiğini söylüyorlar.
Muhalefet tarafından Türkiye büyük millet meclisine verilen önergede depremde kusurları olanların açığa çıkarılıp soruşturulmasına yönelik teklif mecliste AKP ile MHP oylarıyla red ediliyor. İşte bu mantığı anlamak hak vermek mümkün değildir.
Sorumluluk ile ilgili bunun en somut yeni örneği Yunanistan hükümetinde yaşandı. yolcu ve yük trenin çarpışması sonucunda 40 kişi ölünce, Yunanistan ulaştırma bakanı istifa ediyor.
Yunan ulaştırma bakanı yaptığı açıklamada bu olaydan kendini sorumlu tutarak hiç bir şey olmamış gibi görevine devam edemeyeceğini söylüyor.
Biz de ise bu kadar büyük faciaya rağmen ne yazık ki hiç bir istifa olmadı, sorumluluk kabul edilmeyerek, önlem alınmayarak, afet nerdeyse normal karşılandı.
Yönetim düzeyinde sorumsuzluk, ders alınmadığı görülüyor. Ayrıca yaşadığımız şehir Urfa için dersek, halkın belki de önemli bir bölümünde yine ders almadığına dair ibareler ve bilgiler vardır.
Çevre ve şehircilik il müdürlüğünde çalışan deneyimli yakın bir akrabamın serzeniş içerisinde dediklerini aynen buraya alıyorum.
"Ben çevre çevre ve şehircilik il müdürlüğü yapı denetim biriminde çalışıyorum. Galiba bu yıkım bize ders olmamıştır. Müdürlüğümüze müracaat eden Urfalı hemşerilerimizin üç beş kuruş para uğruna sakat binalarını sattıkları zaman ucuza gitmemesi için sağlamdır diye dilekçe veriyorlar.
Depremden 22 gün sonra arkadaşlarımız 15 bini evi kontrol ettiler. Yapılan kontrollerde az hasarlı, orta hasarlı, ağır hasarlı olarak rapor düzenlediler. Ancak 15 gün içinde bize gelen dilekçe sayısı 30 bin oldu.
Evi az hasarlı adam 10 bin lirasını almış, gelip bir dilekçe veriyor, efendim benim evim hasarsız diyor. Diğer dilekçeler ise daha ilginç daha ibret verici, evleri hasarsız çıkmış kişiler 10 bin lira almak için müdürlüğümüze hasarlıdır diye dilekçe veriyorlar.
Ayrıca en vahimi yıkılma riski bulunan binalarını kendilerini ve başkalarının hayatlarını düşünmeden orta hasarlıya çevirmek için dilekçe veriyorlar." Dayım oğlu olan bu duyarlı akrabam içten gelen samimi bir şekilde ekliyor, " Bir Urfalı olarak bu durumdan hicab duyuyor utanıyorum." diyor, haklı.
Sonuç olarak deprem büyük yıkımın yanında düşünen vicdanlı insanlara ders verdi, Deprem mağdurlarına yardımlar yaparak ahlaklı insanlar olduklarını gösterdiler.
Ama ahlaki yeteneklerden mahrum kişilerin hala bu büyük musibetten ders almadıkları görülüyor. Dileriz ve umarız bizleri yönetenler ile ibret almayan kişiler hidayete erer ders alırlar. Başka ne diyebiliriz.
Müsaadenizle, Allah dostu garip derviş Yunusa biraz kulak verelim.
Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan mülk te yalan
Gel de sen biraz oyalan. Büyük ozanı rahmetle anarız.