Çinlilerin bir atasözü vardır. "Tanrı, geçiş dönemlerinin bunalımından bizleri korusun."
Evvela geçiş dönemi nedir öğrenelim. Çok kapsamlı bu özdeyişi konumuz gereği biraz açmak anlamak gerekiyor.
Geçiş dönemi, insanların bildikleri alıştıkları bir toplumsal kültürden yeni bir ekonomik toplumsal kültüre geçiş demektir.
İşte bu geçiş sürecidir.
Yeni bir düzendir, yeni bir devirdir. Herşeyin makineleştiği, sanayi ve teknolojinin hızla ilerlediği yeni bir devirde Yeni bilgiler gerekir.
Bu da herkesin kolayca öğrenecekleri uyum sağlayacakları bir durum değildir.
Çünkü yeni bir toplumsal yaşamda başarılı olmak, kendini gerçekleştirmek, kendini ifade edebilmek için yeni kişisel bilgilere, kişisel gelişime ihtiyaç vardır.
Bunun yoluda eğitimden bilgiden geçer.
Zaten birçok bilim insanı yaşadığımız bu teknolojik dijital çağa haklı olarak bilgi çağı derler.
Ama bizim İslam toplumları bu anlamda malesef bir sefalet yaşıyor. Bir şairin dediği gibi eller aya biz yaya gidiyoruz. Oysa biz Müslümanların kutsal kitabı Kur'an inen ilk ayeti ikra okuyun der. Ama
Kur'ana rağmen dünyada en az okuyan Müslüman toplumlarıdır. Birde üstelik bilimde teknolojide dev adımlarla ilerleyen milletleri suçlanır. Şöyle olmuş böyle olmuş diye... Bu nasıl bir yaman çelişki! Bunu Anlamak mümkün değildir .
İşte bizim Türkiye toplumu geçiş döneminin deyim yerindeyse sancılarını ve bunalımını yaşıyor dersek sanırım doğru demiş oluruz.
Bir önceki çağda çokta gerekli olmayan kişisel ve toplumsal siyasal bilgiler bu devri anlamak, anlamlı yaşayabilmek için gerekli hale geldi.
Devrin nesnesi değil öznesi olmak için, ahlaklı bir birey olmak için okuyup araştırmak, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmek için anlamak için, gerekiyor.
Bunun içinde bilgi gerekli. Bilgi olmadan fikir olmuyor.
Bilginin ve fikrin kaynağııda düşünmek olduğu kadar, okumaktır, sosyalleşmek, insanlarla diyalog ve ilişki kurmak, konuşmak kadar daha önemlisi dinlemektir
. Kısaca kendisi olmaktır. Kendini ifade edebilmektir.
Kendine ve topluma yabancı olmamaktır.
Bunun için önce kişisel sosyal bilgiler gerekiyor.
Sonra istenirse siyasal bilgiler de gerekir.
Ama önce insan kendini ve yaşadığı toplumu tanımalıdır.
Çünkü insanı diğer canlı varlıklardan ayıran bir özelliği vardır. Bu özelik düşüncedir, ruhtur, kendini bilmek, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmektir.
akıl, vicdan, sorgulamanın analiz yapmanın önemini söyler. İyıyi kötüyü bilmenin gerektiğinden ve öneminden söz eder.
En acı durum nedir derseniz! Kendisini sömürenle bu sömürıye karşı çıkanı aynı görmektir. Sevenini sevmeyenini bilmemektir.
Seveni kötü görmek, kötüyü dost görmektir. Susması gereken yerde konuşmak, konuşması gereken yerde susmaktır. İşte İnsan böylesi trajik durumlara düşmek istemiyorsa, kendini geliştirmeli okumalı ve araştırmalıdîr.
Yok eğer böyle. Bir kaygı duymuyorsa yapacak bir şey yoktur. Kendisi yalnız yeme içmeyle Meşgul olsun yeter.
Eğer bir insan anlamlı yaşamak isterse, asgari olarak olsa da sosyal siyasal bilgilere ihtiyacı vardır. Bu da Homo Sapiens yani gelişmiş insan olmanın özelliğidir.