Bilgi olmadan fikir olmaz cümlesi merhum gazeteci yazar Uğur Mumcunun kullandığı bir deyimdir. Bilgi fikrin düşüncenin ürünüdür. Ancak insanın kendisi ve çevresi hakkında yeterli ve gerekli bir düşünceye varması ulaşması ancak, bilgiyle araştırmayla mümkün olacaktır. Teorik ve pratikle, okumayla tecrübeyle mümkün olacaktır. Yanlış anlaşılmasın, bunda herkesin bilim insanı, alim olması kast edilmiyor. Doğru olan, toplumsal yaşamda, her bireyin kendi yeteneklerine göre bir iş alanında verimli olmasıdır. İşte insanın severek yaptığı herhangi bir işte başarılı olmasının yolu bilinçli olmasıyla alakalıdır. Bilgi ve düşünce konusu biraz karmaşık olsa gerek. Belki bir felsefe konusudur. Deyim yerindeyse tavuk yumurta benzetmesine benzer. Yani tavuk mu yumurtadan çıkar veya yumurta mı tavuktan çıkar, misali sonu gelmez adeta bir matematik problemi gibidir. Ya da felsefenin dipsiz kuyusu gibi sonu olmayan akıl yürütmeler kapsamına girer. Çünkü düşünce, madde olmadan, maddi yaşam olmadan gerçekleşmiyor. Benzer şekilde düşünce olmadan maddi yaşam da bilinmiyor. Anlamlı olmuyor. Bu iki bilgi ve fikir konusu aslında felsefenin iki temel tartışma konusudur. İdealist felsefeye göre her şey düşüncenin ürünüdür. Düşünce yani fikir olmadan hiçbir şey olmaz. Bu felsefi görüşte düşünce maddi şartlardan önce gelir. Hatta maddi şarları belirleyen düşüncedir. Daha doğru bir anlatımla sonuçta soyut bir kavram olan ruhtur. Materyalist felsefeye göre her şey maddi şartların ürünüdür, belirlemesini yapar. Materyalist filozof Karl Marks “insanın varlığını belirleyen düşünceleri değil, düşüncesini belirleyen varlıklarıdır.” Derken, Maddi koşulların insan bilincini belirlediği Saptamasında bulunur. Marks bu durumu sarayda yaşayan bir insanla bir kulübede yaşayan insanın düşünce tarzının aynı olamayacağı örneğini verir. Bu nedenle “yaşama “tarzı düşünce tarzını belirler” der. Aslında her iki felsefi görüş kesin doğru
değildir. Her iki felsefenin de doğru ve yanlış tarafı vardır. Her şey ruh veya düşünce olmadığı gibi, her şey bir tek maddi şartlar da değildir. Doğrusu geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi maddi ve manevi şartların birliğidir. Bu her iki olgu biri birini tamamlar. Zaten bilim insanları, düşünen insanlar, mutlak bir bilginin mutlak bir doğrunun olmadığını veya bilinmediğini belirtirler. Ancak gerçeğe biraz olsa da yaklaşan yolun, yaklaşan tarzın bu her iki felsefenin, maddi ve manevi sentezi olsa gerek. Oysa Marksın ilham aldığı felsefesini bir bakıma borçlu olduğu filozof Hegel maddi ve manevi şartların birliğini savunur. Hegel felsefesinin temelini tez, anti tez, sentez olarak belirler. Hegel gibi bazı gerçekçi filozoflar bu şekilde ruhun varlığını, yaratıcı bir güç olan Allah’a inanırlar. Her şeyi maddi şartlara bağlayan, ruh gibi soyut bir kavram da olsa bunu kabul etmeyen filozoflar yanılıyorlar. Görünmeyen şeyler gerçek değildir saptaması, bence yanlıştır. Çünkü bilim insanları gözle görülmeyen birçok şeyin varlığını belirlemiştir. En kolay örnek aldığımız hava. Hava olmadan yaşayamayız. Diğer bir örnek, mikroplar, gözle görülmez, Ama varlıkları inkar edilemez. Ruh konusu her ne kadar gözlenen, deney yapılan bir olgu değilse bile varlığı konusunda çeşitli deliler ve örnekler vardır. Yukarıda bilgi ve fikir konusunda Uğur Mumcunun deyişi doğru bir yaklaşım olduğu için verilmiştir. Yoksa bunda tarafgirlik aranmasın. Doğrusu insanlık adına yararlı olan bilgi ve fikir kimden gelirse gelsin değerli olması gerektiğidir. Ezcümle insanların yaşamlarının anlamlı ve değerli olması asgari de olsa şart olan, gerekli olan bilgi ve fikir olsa gerek.