Bediüzzman Ankara'da kaldığı süre içerisinde, halka ve milletvekillerine sürekli namazın öneminden söz eder.
Mutlaka namaz kılınması gerektiğini söylerdi. Saidi Kurdi neredeyse tüm yaşamını İslamiyet davasına adamıştı.
Enbiyanın, Peygamberlerin Şark'ta, doğuda gelmesi nedeniyle Şark milletlerinin özelliği, kendilerine özgü orjinalığı, ilahi dinsel geleneğidir. Ancak bu şekilde kendi özleriyle değer ve itibar kazanırlar. Bunun yöntemi ise Kur'ana sarılmak, Kur'anın şartlarını yerine getirmekle, okumaya, bilime önem vermekle, doğru dürüst olmakla sağlanır.
Dünya arenasında onurlu bir yer alırlar. Müslüman milletlerin gelişmesi batıda olduğu gibi felsefeyle değil, kalbi ve inancıyla olmalıdır. Böyle olunca Şark, doğu milletleri ayağa kalkacaktır.
Nitekim İttihatçılar batı fikir akımlarının etkisinde kalarak, ne içte, ne de dışta başarılı olamadılar, itibar kazanmadılar. Her şeyin sunni olmayan aslı önemlidir ve değerlidir.
Zaman cemaat zamanıdır. Bir topluluğun gücü, ruhu birlik olmakla, kendi inancına, sınanmış doğru geleneklerine uymakla mümkün olacaktır.
Bediüzzaman'nın büyük millet meclisinde hitabı ve çalışmaları sonucunda, mecliste namaz kılan vekillere altmış vekil daha ilave edilir. Namaz kılınan mescit yetersiz kaldığı için normal bir cami büyüklüğünde bir mescit inşa edilir. Böylece büyük millet meclisinin çoğu namaz kılmaya başlar.
Risaleyi nur eserleri mebuslara, komutanlara, ulemaya okutulur. Bu nedenle millet meclisi başkanı Mustafa Kemal ile araları açılır, münakaşa ederler.
Oysa meclis başkanı Mustafa Kemal Said Nursiyi ılımlı İslam, Türk İslam düşüncesini yaygınlaştırmmak için ısrarla ankaraya çağırmıştı. Kendi batılı fikrine destek olması amacı taşıyordu. Ama dediği, düşündüğü gibi olmadı.
Birgün meclis toplantısında elli altmış milletvekili ile bir fikir tartışması yapar, Mustafa Kemal Paşa Said Nursiye, "Sizin gibi kahraman bir hoca bize lazımdır; sizi, yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık.
Geldiniz, en evvel namaza dair şeyleri yazdınız, aramıza ayrılık çıkarttınız," der. Bu söz üzerine; Bediüzzaman, birkaç makul cevap verdikten sonra, şiddetle ve hiddetle iki parmağını ileri uzatarak, Paşa.. Paşa! İslamiyette, imandan sonra en büyük hakikat namazdır.
Namaz kılmayan, haindir, hainin hükmü merduttur,yani, red edilmiş, kovulmuştur,der. Fakat Paşa bu hakarete, politik ve taktik olarak cevap vermez, henüz kendisini destekleyen yeterli çoüunluğu sağlamamıştır, hatta kendisinden özür bile diler.
Bediüzzaman Ankara'da bulunduğu müddetçe, en önemli amacı bir doğu üniversitesi kurmak için yoğun bir şekilde uğraşiyor, çalışma yürütüyordu.
Birgün meclis üyelerine der: Bütün hayatımda bir İslam üniversitesi kurmak için çalışma yürütüyorum. Sultan Reşad ve İttihatçılar yirmi bin altın verdiler, sizde o kadar ilave ediniz der. Devam edecek.