Bediüzzaman siyasetle hiç uğraşmiyordu. Atatürk,İnönü, CHP iktidarının din karşıtı politikası ve Türk milleti dışında farklı milliyetlere özelikle Kürt halkına karşı ırkçı uygulama ve söylemlerine karşı nedense bir tavır ve duruş sergilemiyordu.
Ama denilebilir o dönemin ceberut yönetimine karşı en hasas oldukları Kürtlere yönelik asimilasyon politikalarına kaşı çalışmalar yapması belki hayatına mal olabilirdi. Dini mesele etnik mesele kadar tehlike teşkil etmiyordu. Bundan dolayı dini faaliyetlere karşı biraz esnek davranılıyordu.
Said Nursi görünürde siyasete hiç karışmıyor görünüyordu. Hatta bundan dolayı biraz eleştiriye uğruyordu. Oysa yaptığı çalışmalar bile son tahlİlde bir siyaset idi. Buna rağmen siyaset lafını kullanmaz, hatta bir söyleminde "Siiyasetten ve şeytandan Allah'a sığınırım." demiştir. Siyasete doğrudan karışmamayı taktiksel olduğunu düşünüyoruz.
Zaten dini yazı ve söylemleri dini olduğu kadar asıl anlamda siyast çalışmalarıdır. Zaten İslam dini inanç olduğu kadar diğer dinlerden farklı olarak devlet yönetimini de içeren siyasi bir dindir dememiz mümkün olacaktır.
Zaten Kemalist rejim bunu bildiği halde Said Nursinin ümmet birliği anlayışından dolayı tümüyle dini çalişmalarını yasaklamamış, her şeyin kendi kontrollerinde Türklüğe hizmeti ölçülerinde kendi açılarından kullanmışlar müsaade etmişlerdir.
Bediüzzaman muhtemeldir bunun farkındadır. Bu durum deyim yerindeyse alan memnun, satan memnun durumu olmuştur.
Bunun bilincinde olan, niçin siyaset konusunda bir şey demeyenlere karşı üstad şöyle der; "Belki Kur'an hizmeti beni sosyal hayattan insanlık siyasetini düşünmekten alıkoymuştur." der.
Sonra daha dikkat çekici bir şekilde devam eder, "İnsanlık hayatı bir yolculuktur. Şu zamanda Kur'an'ın nuruyla gördüm ki o yol bir bataklığa girdi." Olasıdır bu yazıyla Kemalist rejimin tıkanacağını söylemiştir. Said Nursinin çalışmaları geniş halk kitlelerinin desdeğini kazandığını gören rejim, Üstada fiili baskı yolunu seçer.
ESKİ ŞEHİR HAYATI. Risale-i Nur'un gittikçe geliştiğini, İslamiyetin kuvvetlenmeye başladığını anlayan rejim güçleri, Bediüzzaman gizli örgüt kuruyor, rejimi, devleti yıkacak ihbarları yaptılar. Bunun sonucunda 1935 yılında Eskişehir ağır ceza mahkemesinde idam talebiyle, mutlaka cezalandırılması talebiyle bir dava açılır.
Bunun üzerine İçişleri bakanı ve jandarma genel komutanı donatılmış bir askeri kıta ile İsparta'ya gelirler.
İsparta Afyon çevrelerine ve yoluna askeri birlikler yerleştirilir. Bir sabah vakti Said Nursi ve öğrencilerine baskın yapılır, elleriine kelepçe takılarak, kamyonlara bindirilir Eskişehir' götürülür. Yolda askeri birlik komutanı Bediüzzaman ve öğrencilerine yakınlık duyar, kelepçelerini çıkartır.
Böylece namazlarını kazaya bırakmadan kılma imkanı bulurlar. Yüz yirmi talebesiyle Eskişehir hapishanesine getirilen Said Nursi hücreye konularak, insanlarla ilişkisi tamamen kesilir, kendisine ve öğrencilerine ağır işkenceler uygulanır. Buna rağmen kitap çalışmalarına devam eder.
Bediüzzaman'ın bulunduğu Eskişehir cezaevinde'ki mahkumlar islahı nefs, kendilerini düzelterek dini şartları uygular, namaz kılmaya başlarlar.
Rejim taraftarları İsparta ve civar illerde Said Nursi ve talebeleri idam edilecekler diye halka korku salarak propağanda yaparlar. Devam edecek