Yeni rejimin en hasas en duyarlı olduğu mesele Şeriat, halifelik ve Kürtlüktü. Her iki konuda faşist uygulamalar yapılıyordu. Osmanlı Devleti ve halkının kullandığı eski yazı denilen Arab alfabesi yasaklandı.
Tek tip insan projesi tek adam tarafından aşamalı olarak, planlı bir şekilde yürütüllüyordu. Aynı uygulama bazı dünya ülkelerine olumsuz bir model oldu.
Örneğin Çin devrimi lideri Mao Zedung 1948 yıllarında kültür devrimi adı altında tek tip giysi giymeyi bir anlamda şapka takmayı halka zorladı, uygulattı.
Aslında Cumhuriyett yönetimi Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından bir meclis içi ve dışında bir darbe olarak kurulmuştu.
İngilizler İstanbul'u işgal edince iddiaya göre Padişah Vahidettin Mustafa Kemal'ı kurtuluş savaşını örgütlemek için bizzat para vererek, destek vererek anadoluya göndermiştir.
Örgütçü askeri ve siyasi bir deha olan Mustafa Kemal çok akıllıca hareket ederek, Anadoluda kongreler düzenleyerek, mebus seçerek, 1920 yılında meclisi kurar. Meclisin sarıklı, fesli, mebusları padişah, halife yanlısı kişiler ve hocalardır.
Mustafa Kemal ilk meclis konuşmalarında kurtuluş savaşı başarıya ulaşınca, padişahlık ve Halifelik kurumuna kesinlikle karışmayacağını gerekli saygıyı ve bağlılığı göstereceğini ısrarla özelikle belirtmiş söz vermiştir.
Zaten önceleri Ankara'dan çektiği telgraflarda padişaha bağlılığını sürekli belirtmiştir. Kendisinin en büyük yardımcıları ve savaşçıları Kazım Kara Bekir Paşa, Çerkez Ehem ve kardeşler, Topal Osman, Trabzon milletvekili Ali Şükrü bey şeriat ve Padişah sözü üzerine kendisine destek vermişlerdir
Ama kurtuluş savaşı kazanıldıktan sonra bu söz tutulmamış, kurtuluş savaşının önder kişileri tasfiye edilmiştir. sonunda bir meclis oturumunda Mustafa Kemal asıl niyetini ortaya koymuştur. Padişahlık ve halifeliği kaldıracağını söylemiş, meclisin çoğunluğunu oluşturan Şeriat yanlısıı milletvekilleri neye uğradıklarını şaşırmışlar, şok olmuşlardır. Bir oyuna geldiklerini verilen sözlerin tutulmadığını anlamışlar, ama yapılacak bir şey yoktur. İş işten geçmiştir.
Mustafa Kemal'in meclis içi bu darbesine karşı en sert tepkiyi Ali şükrü bey vermiş Mustafa Kemal'e hakaret etmiştir.
Ali şükrü bey bu hakaretinin karşılığını hayatıyla ödemiştir. Bir gün sonra Mustafa Kemal'in çetecisi Topal Osman tarafından öldürülmüştür.
Mustafa Kemal ilk önceleri şeriat yanlısı olarak görünüyordu. Zaten Bediüzzaman'ı bu amaçla Ankara'ya meclise davet etmiş, ağırlamış, onure etmiş, maaş bağlamak istemiş, orada kalması içinısrar etmiş, Bediüzzaman belki de Mustafa Kemal'in asıl niyetini anlayarak Ankara'dan ayrılmıştır.
Bediüzzaman kılık kıyafet kanuna rağmen şapka takmaz, pantılon giymezdi. Başında sarığı geniş elbisesiyle gezerdi. Niçin şapka takmiyorsun ithamlarına karşı şöyle derdi.
Ben zaten münzevi yaşayan biriyim. Topluma fazla karıştığım yoktur. Zaten bir kanunu red etmek, başka, uymamak başkadır. Benim yaşam tarzım genelde özeldir. dolaysıyla bu suçlamayı kabul etmiyorum cevabını vermiştir.
Kemalist rejim boş durmuyordu. Dine ve Kürtlüğe ait ne varsa yok etmek istiyordu. Mustafa Kemal Atatürk soyadını almıştı. Atatürk yani tüm Türklerin atası olarak kabul edilmiştir.
Bir konuşmasında şöyle diyecektir, "Padişahlık, saltanat, hilafet kaldırılmıştır." Başka bir zaman demecinde ise, "Türkiye Cumhuriyeti devleti Şeyhlerin, dervişlerin, tarikatlerin yeri olamaz." demiştir.
Kürtlük konusunda aynı vahim, ırkçı, faşist politikalara devam edildi. Daha evvel belirttiğimiz üzere Şark İslahat kanunu çıkartılarak Kürtçe konuşanlara para ve hapis cezası verilmeye başlandı. Mecburi İskan yasası çıkartılarak bazı Kürtler batıya sürgün edildi.
Türk Tarih tezi bildirisi yayınlanır kurumları kurulur. Bu tarih tezine göre Anadoluda kurulmuş tüm devletler ile halklar Türktür teorisi söylemi geliştirildi.
Ayrıca Güneş dil teorisi ile Türk dil kurumu kuruldu. Yine Anadoluda yaşamış tüm halkların Sümerler dahil konuştukları dil Türk dilidir tezi geliştirildi, söylendi.
Nihayet Atatürk döneminin Adalet bakanıı olan Mahmut Esat Bozkurt Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşı rejimin ırkçı düşüncesini çekinmeden ortaya kor. İzmir ilinin Ödemiş ilçesinin meydanında şu konuşmayı yapmıştır.
"Dost, düşman hatta dağlar bu hakikatı böyle bilsinler; bu memlekettin efendisi Tükllerdir. Saf Türk ırkından olmayanların Türk vatanında bir tek hakları vardır: Türklere hizmetçi olma, köle olma hakkı."
Bediüzzaman aslında sezdirmeden politik ve taktiksel olarak bu ceberut rejimin din ve Kürt karşıtı politiklarıyla mücadele ediyordu. Devam edecek