Zira son derece çok kuvvetli bir belleğe sahiptir. Küçük çaplı bir kitabı bir günde okuyarak, anlayarak, ezberlediği vakidir.
Eserlerin her birini gurbette, hastalık içerisinde, dağda, bağda, gayet zor şartlar altında katipsiz, yardımcısız yazmıştır.
İnsanlara manevi, psikolojik olarak çok yararlı olmuştur. Kur'an'ın adeta mücizevi bir şekilde aslına uygun yorumunu yapmıştır. Yazdığı kitaplar elliden fazla dille çevrilmiştir.
Böyle bir alime sahip çıkılması gerekirken, malesef bazı kendini bilmez düzen yanlıları, çıkarcı muhbirler, tarafından zehirlenmeye, hatta, taşlama cüretine bile gidilmiştir.
Ama bu yalaka takımının sayıları fazla değildi. Said Nursi Kastamonu'ya ilk geldikleri zaman, bir gün abdest aldığı sırada kötü niyetli bir kişi tarafından çocuklar alıştırılarak taş atılmıştır.
Üstad buna rağmen çocuklara öfke duymamış, hatta onlara dua etmiştir.
Bu içten gelen tasavvuf yüklü dua sonucunda olacak ki çocuklar, hikmet-i ilahi ondan sonra üstadı her gördükleri yerde giderler severek ellini öperler hürmet ederler,duasını alırlardı.
Bediüzzaman bazı gelişmeleri önceden sezgi yolu ile anlardı. Mesala şehir veya kasabadan arada sırada bazen yalnız, bazen talebeleriyle, dağa, bağa çıkar, Kaiinatın düzenini, ahengini düşünur, derin düşüncelere dalar, delirecek gibi olur, lakin Kur'an'ı Hakim imdadına yetişir, aklına takılan, kendini tıkayan sorulara cevap olurdu. Böylece rahatlardı.
Örneğin bir defasında yüksek bir dağda, semavatı, Ayı, yıldızları, düşünürken, Dağ nedir niye yaratılmıştır diye tefekkür ederken, aklında ki soruya yine Kur'an'dan yanıtlar gelir.
Nebe süresi ayet 7. Dağları birer kazık yaptık.
Hcr süresi ayet 19. Yeryüzünde sabit dağlar yerleştirdik.
Naziat süresi ayet 32. Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.
Jeoloji bilimi yeryüzünde dağların, gökyüzünde Ayın dünyanın dengesini sağladığını belirlemiştir.
Zira, doğada hiç bir şey boşuna yaratılmamıştır. Her şey muazzam bir denge ve düzen içerisinde çalışır.
Bu büyük düzeni inceleyen ünlü fizik bilgini süper zeka Einstein, "Tanrı zar atmaz" der. Yani, bazı bilgin diye geçinenlerin evren bir rastlantı, tesadüfen yaratılmıştır, teorilerine bir anlamda esaslı bir cevap vermiştir.
Bediüzzaman talebeleriyle kırlarda kaldıkları zaman kasaba veya şehirde kendisini ziyaret etmek için gelen insanları sezgi yolu ile anlardı.
Bir defasında yine kırlarda dolaşırlarken, arkadaşlarına acele gidelim evde bizi bekleyen biri var der. Eve geldikleri zaman bir kadının kendini beklemiş olduğunu görürler.
Kadın Nakşi Bendi tarikatı şeyhi Mevlana Hald'in bir torunudur. Said Nursi'ye dedesinin bir cübbesini getirmiştir.
Ayrıca sürgün yerlerinde yeni sürgüne gideceğini sezdiği anlatılır. Kastamonu'da sekiz yıl kalmıştır. Çevresine yakın bir zamanda beni buradan gönderecekler ifadesini kullanır.
Gerçekten dediği kehanet gerçekleşir. Çok geçmeden Kastamonu'dan Denizli'ye sürgüne gönderilir. Devam edecek