Said Nursi Denizli mahkemesinde savunmasına devam eder. Daha önce belirtildiği bu değerli savunmanın tümü alınmayacaktır.
Zaten bu savunmanın tümü ve diğer mahkeme savunmaları Tarihçe-i Hayatta yazılmıştır. Burada yapılan, savunmaların özüne uygun bir şekilde, bu kitabın amacına uygun olarak, bazen, eski dille yazılan sözcükleri değiştirmeden, bazen de yeni kuşaklar tarafından belki hiç anlaşılamayacak sözcüklerin anlamını değiştirmeden günümüzün konuşulan Türkçesine aktarmaktır.
Bir başka açıdan Bediüzzaman Said Nursi kitabı elden geldiği kadar, olagan üstü olan bu zatı objektif, yansız, tarafsız olarak tanıtmaktır.
Değerli bir bilimsel araştırma, çalışma somut olgulardan, bulgulardan yola çıkar. Mümkün mertebe yapılan analizlere duygu karıştırılmaz.
Denizli mahkemesinde verdiği ifadelerin bazı bölümlerini buraya aktarmaya devam ediyoruz:
Kendisine yapılan suçlamalardan biri de dinin özünü değiştiriyor iddiasıdır.Üstad buna cevaben bize iftira atıyorlar, güya dinde tahrifat yapıyoruz diye bizi suçluyorlar.
Külliyen hepsi yalandır anlamına gelecek sözler söylüyor. Bir sene ceza
verilen odunların arasından çıkan eski bir risale için, yeni yazılmış bir Risaledir diye dava açıyorlar.
Halbuki bu Risleler Meclis başkanı Mustafa Kemal'ın huzurunda yırmı seneden fazla bir sürede mecliste okunmuştur. O zaman takdir edilmiştir, Şimdi suçlanıyor, bunda adalet nerede...
Cumhuriyet hükümetine karşıdır, suçlamasına yönelik ; biz cumhuriyetin, meşrutiyetin esaslarına karşı olmadığımız gibi, tam tersine, meşrutiyeti kendimize bir destek, dayanma noktası, bizim kendimizi müdafa yapmanın temelli, asıl anlamda cumhuriyetin esaslarına biz nasıl karşı çıkarız anlamına gelecek sözler kullanır.
kendisine ayrıca hiç akla gelmeyecek, kabul edemeyeceği suçlamalar yapılır; güya teknik gelişmelere karşı çıkıyor, radyoyu, uçağı, trenin kullanılmasını kabul etmiyor diye suçlanmasını akılsızlık ve vicdansızlık olarak nitelendiriyor.
Siyasetle ilgilenmediğini tekrar, tekrar belirtmesine rağmen, Rislelerden bazı paragrafları suç olarak yansıtmanın gerçeklerle bağdaşmadığın "Elimizde nur var siyaset topuzu yok." der.
Siyasetle ilgilenmediğinin kanıtı, bazı yerel mülkiye amirlerini tanıdığını üst düzeyde hiç bir hükümet yetkilisini tanımadığını, sanırım bazı yerel yöneticiler bile fark etmişler, anlamışlardır.
Hükümetin bir çelişkisinin cumhuriyet hükümetine yakışmayan tutumun ise dinsizlik çalışma ve propağandalarına karşın kendisinin bu anlamda yasal bir hak olan dini ve Kur'an'ı açıklayan Risale-i Nur reserlerinin suç sayılmasının büyük bir çelişki olduğunu belirtir. Devam edecek