Nitekim diyanet işleri başkanlığı bu gaye ile kurulmuştu. Amaçları İslam dini ilkellerini millik esaslarına göre çevirmek, böylece müslümanların kafalarını karıştırmak, dini, Türk milli devletinin çıkarlarına göre dizayn etmekti.
Zira millilik unsuru ile dini ümmetçilik birbirlerine zıd çelişik kavramlardır. Kemalist sistem, Bediüzzaman ve din alanında sovyetler birliğinin kurucusu sosyalst devrimci Lenin'nin yazdığı ünlü yapıtı "Bir adım ileri iki adım geri" taktik ve stratejisini uygulamak istiyordu.
Sistem dini kendi milli ideolojisine araç yapmak, yararlanmak istediği devrin analizini yapan, tarafsız, objektif saptamak isteyenler sanırım bu fikri paylaşırlar.
Zaten "Çağın vicdanı Bediüzzaman" kitabının yazarı ünlü psikiyatris Prof. Nevzat Tarhan. Türk milli devletinin sağlam bir şekilde inşaasında Said Nursi'nin samimi müslümanlık çalışmalarının kendi isteminin dışında dolaylı katkısı olduğu tespitini yapar.
Bu görüş üstte belirttiğimiz stratejinin bir bakıma doğruluğunu kanıtlar. Halbuki Bediüzzaman kesinlikle mililik, milliyetçilik düşüncesin de değildi. Miliyetçi değildi. Kendisi Kürt kökenli olmasına rağmen asla milliyetçilik yapmıyordu. Ama kökenini de inkar etmezdi.
Daha önce belirttiğimiz gibi döneminde meşrutiyettin verdiği serbestlikle kurulan, Kürt Teali Cemiyeti gibi bazı Kürt derneklerinin milliyetçi idolojilerine benimsememiştir.
Şeriatçi ve Kürt milliyetçisi Şeyh Sad'in isyan çağrısını kabul etmemiş, bunun doğru olmadığını özelikle söylemiş ve kesin olarak belirtmiştir.
Said Nursi'nin inancı ve amacı miliyetçi olmayan bir İslam birliği, ümmetçiliği, kardeşliği tesis etmektir.
Öyle sancılı, karşık bir dönemde aktif siyasete taraf olmadan kendi inancı ve hedefi açısından çok tutarlı sağlam bir yol çizgi izlemişti
Buna rağmen sürekli zimnen Kürtçülükle suçlanıyordu.
Bediüzzaman elbette Kürtçü değildi. Ama kendi Kürt kimliğini kabul eder, başka milliyetlerin varlığını da inkar etmezdi. Onun izlediği tutum ve inanç maddi anlamda aşırılıklara karşı oluşuydu.
Bir yorum yapacak olursam, insani ve evrensel anlamda kendi inanc örgüsü içerisinde tutarlıydı, çelişkili değildir.
Biz konumuza gelirsek, daha önce belirtmediğimiz bir konuyu anlatalım. Denizli ağır ceza mahkemesinin 1944 yılında verdiği beraat kararından sonra talebeler memleketlerine gider.
Üstad ise Denizli hapsinden çıktıktan sonra, mahkeme kendisine Ankara'dan bir emir gelene kadar Deniizli'den ayrılmamasını söyler.
Bundan dolayı Denizli Şehir otelinde kalmıştır. Said Nursi iki ay otelde kaldıktan sonra, Ankara'dan gelen emir üzerine Afyon Emirdağ ilçesine gönderilir.
Emrdağda bir otele yerleşir, on beş gün kaldıktan sonra kendi parasıyla bir ev kıralar, kırasını kendi öder oraya yerleşir. Devam edecek