Ve bu on iki sene zarfında dört büyük mahkemeniz ve feylesof ve ulemadan oluşmuş bilir kişniz, Risale-i Nur'u Tahsin ( Güzel görme, beğenme) tasdik ve takdir edip, iman hakkında doğru tespitlere karşı çıkamamışlar, itiraz etmemişlerdir."
Müslümanlığa ve Türklüğe karşı kültürel saldırılara Kur'an seddinin yani Risale eserleri ile karşı çıktığını belirtir. Buna "Türk milletinden özel olarak mektep görmüş gençlerden yüz bin şahit gösterebilirim. Elbette benim size karşı bu fikrimi dikkate almanız önemli bir göreviniz olmalıdır.
Siz dünyevi bir çok diplomatları, her zaman; dinliyorsunuz. Bir parça da, ahiret hesabına konuşan, benim gibi kabır kapısında, vatandaşların haline ağlayan bir biçareyi dinlemek lazımdır.
Eski içişleri bakanı Himi bey'e yazdığı mektupta, kekendisini, önyargılı ve merhametsiz gördüğünü, kaç defa içinden bedua etmek geçtiğini, ama bedua etmediğini belirtir.
"Çok defa hayret ediyordum. bana bu kadar sebebsiz azap vermekle sana hiddet etmiyordum. Demek en sonunda seninle dost olacağız diye bir ilham iyi niyet kalbe gelmiş.
Devam ediyor: "Ey Emirdağ hükümeti ve zabıtası! bu hasbihali bir sene evvel yazmıştım. Fakat vermedim sakladım. Şimdi bana uygulanan baskı beş yönden kanunsuz. Beni özel ikemetgahımda yardımcısız kendi halinde bırakılmam, dünyada belki eşi olmayan bir şekilde bir baskıya maruz kalıyorum. Oysa yapılanlar, kanun adına kanunsusluk yapılıyor. Bu mektubu gerçekleri belirterek, insafa gelmeleri maksadıyla yazdım.
emirdağ'ın güvenlik unsurları, daha doğrusu istihbarat elemanları Said Nürsiyi sürekli takip ediyorlar izliyorlardı.En ufak bir davranış ve söylemlerini siyasidir diye devamlı bir sürette Ankara'ya st düzey birimlere bildiriyorlardı.
Öyleki, hatta sıradan bir ilçe memuru Üstada bir selami merhaba verseler bile sbunu suç sayıyorlar o masum, temiz hakkında soruşturma açılıyorsu. Üstad bu
haksizlık karşısında çok üzülüyor, ama her şeye rağmen kimseye bedua etmiyordu.
İnşallah iyi olurlar, gerçeği görürler umudunu sürekli taşardı.
Said Nursi düşünce ve inanç olarak asla umutsuz, negatif değildi . Umudunu her zaman muhafaza ederdi, "Ümitvar olunuz" sözü onum ünlü ders verici bir sözüydü.
İslam dinin ve müslümanların gelecekte dünyaya eğemen olacağına inanıyordu. Bunun için İslam ülkelerinin meşrutiyetle, demokrasi ile yönetilmesinin gerekli olduğunu belirtirdi. Bu neden le "Asyanın miftahı meşveret ve şuradır" derdi. Bu ünlü deyişiyle demokrasyi işaret ediyordu.