Sai Nursi Risalelerin Kur'an'ın bir tefsiri olduğunu, bir anlamda Kur'an olduğunu belirtirdi. Kendisini sadece bir garip, vesile olduğunu söylerdi.
Bir arkaşıyla sohbetinde Risale-i Nur'un ne kadar önemli olduğuna dair bir anısını anlatır.
"Otuz sene evvel Darü'l Hikmet (Hikmet kapısı) adlı İslami bir kurumun yönetiminde iken, bir gün bu kurulun üyesi Seyyit Sadeddin Paşa dedi ki: "Kesin bir aracı ile haber aldım: kökü dışarıda yabancı bir bilir kişi şöyle dedi; burada bir dinsiz bir kurumun temsilcisi: eğer bu risaleler ortada kalırsa bizim işimiz çok zor olur. Bu eserlerin yazarını ortadan kaldırmak gerekir diye bir haber verdiğini anlatır. Ve kendine dikkat et tembihini yapar.
Üstad kendisine bu haberi veren kişiye "Ecel birdir değişmez" cevabını verir. Devam eder " İşte bu komite otuz sene kırk sene benimle uğraşıyorlar, her vesile ile beni imha etmek için çalışıyorlar, hapse attılar, on dokuz defa zehirlediler, ama nafile Allah'ın izni olmadıktan sonra emellerine ulaşamayacaklardır anlamına gelecek sözler soyler.
Eski Afyon valisinin, Emirdağ eski kaymakam vekilinin tüm baskılarına rağmen pes etmediğini, Allah'ın kendisine sabır ve tahammül verdiğini anlatır.
Kendisini imha edecekler haberini getiren kişiye bunlar nedir! hiç bir zaman korkmadığını, çekinmediğini, en büyüklerinden dahil sözünü sakınmadığını, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa Kemal Paşaya karşı büyük millet meclisinde münakaşa ettiğini, kendisini dine ve namaza davet ettiğini anlatır. Yüzüne karşı şiddetle "Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur." dediğini söyler.
Bunların amçlarının kendisinin bir hadise çıkarmak olduğunu, sabırlı davranarak bu oyuna gelmediğini sözlerine ilave eder.
Nasıl bir sarsılmaz imana sahip olduğu insanı şaşırtır. "Evvela biz imanı kurtarmak ve Kur'an'a hizmet için, Mekke'de olsam da buraya gelmek lazımdı. Çünkü en ziyade burada ihtiyaç var. Binler ruhum olsa, binler hastalıklara müptela olsam ve zahmetler çeksem, yine bu milletin imanına ve saadetine
hizmet için burada kalmağa Kur'an'dan aldığım dersle karar verdim ve vermişiz." der
Bediüzzaman çocukluğundan, gençliğinden beri kendisini din'e Kur'an'a, ilme amansız bir şekilde adamıştı. Bu konuda br anısını şöyle anlatır: "Tarihi hayatımı bilenlere malumdur. Elli beş sene evvel ben yirmi yaşlarında iken. Bitlis'de merhum vali Ömer Paşa hanesinde onun ısrarıyla iki sene ve ilme ziyade hürmetiyle kaldım. Onun altı adet kızları vardı. Üçü küçük, üçü büyük. Ben üç büyükleri iki sene bir hanede kaldığımız halde, birbirinden ayırıp tanımiyordum. O kadar dikkat etmiyordum ki bileyim. Devam edecek