İslam dinin ilk emri kutsal kitap Kur’an da ikra oku ayetidir. İlim Çin’de bile olsa gidin öğrenin. Alimin mürekebi şehidin kanından üstündür diyen, buna benzer nice ayetler ve hadisler olmasına rağmen, bu dine mensup olanların bırakalım ilimde üstünlüğü ilerlemeyi doğru dürüst okumayan bir Müslüman aleminin olması acı bir durum. Ayrıca bu durum izah edilmesi zor yaman bir çelişki. Gerçekten bunu anlamak mümkün değil. Bu olumsuz durumun doğal sonucu, okumayan sorgulamayan kişiler maddi manevi olarak geri kaldıkları gibi başkaları iradelerine çeşitli yollardan egemen olur. Kısaca kendilerini yönetemeyenleri başkaları yönetir duruma gelir. Ülkemiz Türkiye kültür ve eğitimde geri kalmış Müslüman Ortadoğu ülkelerinin ilerisinde olduğu halde maalesef gelişmiş ülkelerin ise çok gerisinde bulunmakta. Elbette bu olumsuz durumun oluşmasında tarihsel kültürel nedenleri yok sayamayız. Avrupa’da matbaa yanlış hatırlamıyorsam 1492 yılında icat edildi. Osmanlı devletine ancak yaklaşık 300 yıl sonra geldi. Bu kadar geç gelmesinin sebebi, geçimini, el yazıları ile kitap vs yazan sahaflar neden olmuştur. Matbaanın gelmesi ile birlikte doğal olarak süreç içersinde okuma yazma da artış oldu. Aydınlanma sürecine girildi. Demokrasiye yönelik ilk adımların atılmasına neden oldu. Tanzimat Fermanı ilan edildi. Bu Ferman buna kanun da denilebilir. Tek adam Padişahın yetkileri halkın lehine azaltılmasında ilk adım oldu. Sonraki takip eden yıllarda , Sultan Abdülmecit döneminde 3 Kasım 1839 da Gülhane parkında Tanzimat Fermanı veya ıslahat Hatt-ı Hümayünu Hariciye nazırı Mustafa Reşit Paşa tarafından okunarak edildi. Bu Ferman yani yeni kanunla ile birlikte Müslim gayri Müslim ayrımı ortadan kaldırıldı. Süreç içersinde takip eden yıllarda Islahat Fermanı yani kanunu 1856 da Sultan Abdülmecit zamanında ilan edildi. Böylece kişi hakları güvenceye bağlandı. Bir nevi şimdiki deyimle sivil toplum kuruluşlarının kurulmasına olanak sağlanmış oldu. İsdibdat’an demokrasiye yönelik adımların atılması sonucu biat etmeyen özgür birey olma yolu açılmıştır. Verdiğim bu kısa tarihsel bilgi ile sanırım konu dışına çıkılmadı. Çünkü tarih bilimi bilen için bir anlamda bugünü anlamamıza yardımcı olur. Başka bir deyimle bugünü anlama için dünü bilmek gerek. Ama ancak bizim Türkiye halkı için demem gerekli oluyor, ironi olan Yaklaşık 150 yıllık Demokrasi denilebilecek bir kültürel birikime rağmen hala birey olma yolunda toplum olarak gelişme ve ilerleme sağlamamış olmamızdır. Şurası artık deneyle, örnekle belli olan gerçek, bir milletin veya bir toplumun gelişmesinin en önemli başta gelen etkeni kültür ve eğitimdir. Kalkınma okuma yazma oranın yüksek olması ile mümkündür. Ancak eğitimle insanlar kendilerini gerçekleştirebilir. Kendini tanıyabilir. Başkalarını, toplumu tanıyabilir. Devleti tanır. Sınıfların varlığını bilir. Ancak eğitimle cehalet bunun doğal uzantısı sefalet yenilebilir. Ama maalesef ülkemiz insanları genel olarak kendilerini okullar dışında bile yetiştirmeden geliştirmeden ortalama orta okul iki düzeyinde bir eğitime sahipler. Yani eğitim olarak genelde çocukluk düzeyinde bulunuyor. Bu olumsuz durum tüm istastiklerde görülüyor. Yaşadığımız Urfa için dersek eğitim öğretim tablosu daha da acı ve düşündürücü bir durumda. GAP’ın merkezi denilen medyada sürekli övgüyle söz edilen Urfa eğitimde 81 il içersinde son sıralarda. Bu nedenle Urfa, gerçeği vurgulamak gerekirse sefahatla birlikte cehalet ve sefaletin yüksek olduğu bir il. Bu nedenle halkın önemli bir kısmının sorgulayıcı bir bilinçten yoksun olmasından dolayı seçimlerde feodal yapının unsurları olan ağa şeyh etkeni nedeni ile özgür iradeleri ile oylarını sandıklara yansıtıkları soru işaretidir şüphelidir. Artık şurası bilinmelidir ülkemizin ve insanların kalkınması ancak cehaleti ve sefaleti yenmek çağdaş bilim ve eğitimle mümkün olacaktır.