İnsan böylesi önemli bir kavramda konuya nereden nasıl başlayacağını kestiremiyor. Çünkü böylesi kutsal dini ve insani kavramlar istismara açık bir özellik taşımakta. Bu Evrensel ahlaki kavramların doğruluk ve dürüstlük dışında bazılarını hatırlayalım. Adalet, vicdan, merhamet, cömertlik, acıma duygusu, yalan söylememek gibi… Bilimin ve yaşamın bize öğrettiği tecrübe ettiği her konuda ve böylesi bir konuda genelleme yapmamaktır. Yani her insan bir değildir farklıdır. Genelleme yapmak deyimi bir anlamda Buna toptancı düşünmekte denilir. Kesin olmak anlamına da gelen ya hep ya hiç şeklinde düşünmekte genelleme yapmak sayılır.
Ayrıca olayları siyah beyaz şeklinde değerlendirmenin yanlış olduğu, doğru bir düşünme tarzı olmadığı, kendine göre doğru olmanın bilimsel düşünce oluşunca yanlış olduğu anlaşılmaya başlandı.
Doğruluk ve haklılık kavramının hadi buna dürüstlük kavramını da ekleyelim. Görecelidir. Peki geneli kapsayan doğrular nedir derseniz? Buna Evrensel insani doğrular demek mümkün. İnsanlar her coğrafya da yaratılış olarak benzer özelikler taşır. Güler, ağlar, sevinir. Doğru söyler, yalan söyler, acımasız olur, merhametli olur. Ama doğruluk ve dürüstlük bir değer ve erdem olarak kabul edilir
Elbette insanların birbirine benzeyen ve benzemeyen tarafları vardır. Doğada çeşitli renkler vardır. Örneğin siyah beyaz renk dışında ortası gri renktir. İnsanlık tarihinin öncesinin düşünme şekli genellikle Aristo düşünce tarzı olmuştu. Bu düşünce tarzı mantığı analitik değildir. Örneğin elma elmadır denilir. Oysa çeşitli elma cinsleri vardır.
Ancak aydınlanma çağında bilimde ve sanatta gelişme sonucunda Newton fiziği ve düşünme doğru düşünme tarzı denilerek Aristo mantığı aşıldı. Kuantum fiziği ve kuantum düşünce tarzı gelişince bu defa Newton tarzı aşılmış oldu.
Kuantum fiziği ve düşünme şekli görelik ve görecelik içerir. Biraz da felsefi olarak bir şey hem var hem yoktur görüşüne dayanır. Bir anlamda bu yaklaşım insanların geçmiş zamanlarını anlatan masallar da olduğu gibi bir varmış bir yokmuş şeklinde anlaşılabilir. Bence bu düşünce tarzının bazı kısımları dinsel inanç ve görüşlere uygun gelir. Dini inançlarda hayatın yorumu gelip geçicidir. Bir oyun ve eğlence gibidir. Fani yalan Dünya denilir. Demek istediğim bilim ne kadar gelişirse gelişsin yaratıcı bir gücün varlığını, din gerçeğini kabul eder veya etmez ama yok sayamaz. Son çözümde dini inanç ve felsefe bizlere doğru düşünmeyi doğru olmayı salık verir. Din ve bilimin ayrılan tarafları olduğu gibi, benzer tarafları vardır. Konumuzun sonuna geldiğimizde sanırım asıl konumuzun çok dışına çıkmadık Sonuçta doğru düşünme ve doğruluk kavramları birbirine yakındır. Buna dürüstlük kavramı da eklenebilir. Her ne kadar bu kutsal kavramlar bazı insanlar tarafından çıkarlarına yönelik istismar edilse de bir anlamda göreceli de olsa doğruluk ve dürüstlük kavramı Evrenseldir. Her kültürde saygı sevgi görür. Aksini söyleyenler olsa da bizim kültürümüzde doğru ve dürüst insanlar değerlidir. Bu nedenle halk arasında doğru duvar yıkılmaz denilir. Konumuzu Dürüst olmanın bir insan bir Müslüman için ne kadar değerli olduğuna dair bir ayet ve hadisle sona erdirelim. Bir gün peygamberimiz Hazreti Muhammet (s.a.v) sahabelerle birlikte otururken, Hud süresi beni ihtiyarlattı der. Sahabeler nedir bu süre ya Resululah deyince, bana gelen ayette emir olduğun gibi dosdoğru ol denildi. Bu da kolay değil der. Bizlerde elimizden geldiği kadar iyilik yapmalı dürüst olmalıyız.