Bugün 12 Eylül 2022. İlk, orta, lise eğitim öğretim kurumları açılıyor. Ülkemizde nüfus artışı nedeniyle her yıl öğrenci ve öğretmen artışı yaşanıyor. Buna parelel olarak okul sayıları da artıyor.
Ama şu soru da akla geliyor; bu artışlara karşın eğitimin seviyesi, kalitesi de artıyor mu? bu soruya kendim çağdaş koşullar gereği incelediğimde malesef evet diyemiyorum. Eğitimin kalitesi bırakalım artmaya azalıyor.
Çünkü herşey de olduğu gibi eğitimde nicelik değil nitelik önem arz ediyor. Ülkemizde eğitim müfredatı deyim yerindeyse yaz boz tahtasına döndü.
AKP iktidarı döneminde ortalama iki yılda bir milli eğitim bakanı değişiyor. Bir o kadarda dersler ve programları değişiyor.
Beni bağışlayın içimden "Yandı gülüm keten helvası" deyimi geçti.
Osmanlı devletinin son dönem milli eğitim bakanı Emrullah efendi, "Şu mektepler olmasaydı, ben bu maarifi ne güzel idare ederdim" demişti. Bu zihniyet ne yazık ki cumhuriyet devleti döneminde aralıklı olarak devam etmiştir.
Demek oluyor ki yaklaşık 100 yıllık Türkiye cumhuriyeti devleti döneminde bile eğitim programlarına bazı dönemler gerekli özen ve önem gösterilmemiştir.
Ancak hakkını yemeyelim, İkinci dünya savaşı yıllarında mill ieğitim bakanı Hasan Ali yücel döneminde, Türkiye'de eğitim ve öğretimin kalitesi, batılı ülkelerin seviyesine gelmiş, belki oraları geçmiştir bile.
Çünkü aydınlanma çağının düşünür ve yazarlarının eserleri Türkçeye çevrilerek okul müfredatına konulmuştur. Böylece bu değerli yapıtları okuyan, inceleyen öğrenciler, küçükler, büyükler birey olma, başka bir anlatımla adam olma yolunda önemli mesafeler kat etmişler, kendilerini ve başkalarını bilmişler, tanımışlardır. Bu eğitimin doğal sonucu olarak, duyarlı olmuşlardır. Neme lazımcı olmadan, kendilerinden ve toplumdan sorumlu olma bilincini kazanmışlardır.
Toplum yaşamında olması gereken adabı muaşarat kurallarına uyarak ahlaklı, erdem sahibi kişiler olmuşlardır. İşte doğru insancıl eğitimin böyle yaşamsal derece önemi ve gereği vardır.
Bireyler, bireyci olmadan, kendilerini gerçekleştirmeleri, kendilerini ve yaşadıkları toplu tanımaları, kendilerine, topluma yararlı olmaları, ancak çağdaş, demokratik bir eğitimle mümkün olacaktır.
Dünya insanlarının aydınlanma düşünürlerinin önde geleni Sokrates, akademisinin giriş kapısının üzerine "Kendini bil" demiştir. Demeye gerek yok, kendini ve başkalarını bilmenin yolu, yanlış, gereksiz, uyutan, geliştirmeyen bilgilerden değil, doğru ve gerekli bilgilerden geçiyor.
Ama şimdi ne yazık ki eğitim programları, düşünmeyen, sorgulamayan, analitik düşünce yerine, gereksiz, dinsel bilgilerle donatılmış bir durumda.
Bir insanin gelişmesi, kendini bilmesi, kendini ifade edebilmesi, düşünceyle, felsefeyle olduğu halde, şimdi okullarda felsefe dersleri ve saatleri azaltılmiştir.
Bir toplumun gelişmesi, çağın gerisinde kalmaması, teknolojide dışa bağımlı hale gelmemesi için, özgür eğitimle, özgür düşünceli bireylerle mümkündür.
Oysa, ne yazık ki kaliteli bir eğitim için milli eğitim bütçesi artacağına yıldan yıla azalmaktadır. Diyanet işleri başkanlığına ayrılan bütçe birçok bakanlık bütçesinden çok daha fazladır.
Kimse yanlış anlamasın, yanlış değerlendirme yapmasın. Şahsım dinin ve eğitimin bir toplum için gerekli ve yararlı olduğunun bilincindeyim.
Ancak gereğinden fazla dini bilgilerin bir zaman kaybı, yarardan ziyade zarar vereceğini düşünüyorum.
Bunun somut kanıtı gereğinden fazla açılan imam hatip okullarına fazla bir rağbetin olmaması, hatta bu okullarda verilen gereksiz ve yararsız bilgiler sonucunda öğrencilerin bir bölümünün yapılan araştırmalar sonucunda deist olduğu yani Allah'a inanıp dinlere inanmadıkları ortaya çıkmıştır.
Sonuç olarak dünya ülkeleri örneğinde görüldüğü gibi ülkemiz ile insanlarının gelişmesi kalkınması ancak akıl ile bilimle gerçekleşecektir. İslam dinin peygamberi Hazreti Muhammed bir hadisinde "İlim Çnde olsa bile gidin tahsi edin" demiştir. Bu açık hadisle bazılarının kast ettikleri gibi dini bilgiler değil, genel bilgilerdir.
Yine bir hadisinde "Allahım hikmetimi artır" diye dua etmiştir. Bu hadisin analizi genel bilgilerdir.
İslam referansı olduğunu iddia eden bir iktidarın, gerçekten dine ve toplum insanlarına yararlı bir eğitim vermek istiyorsa, bunun yolu demokratik çağdaş, doğru bilgilerden geçiyor.
Böyle yapıldığı zaman bir birey bireyci, yani egoist, çıkarcı olmadan kendine ve başkalarına yararı olur.