İnsanların yaşaması, yaşamlarını devam ettirmeleri için bir takım gereksinmelere ihtiyacı vardır. Bunlar yiyecek, içecek, giyecek ve barınmadır. Yani kalacakları bir evdir, yuvadır. Demek ilk önce gelen zorunlu ihtiyaçlardır. Sonra insanların diğer ihtiyaçları gelir. Toplum içerisinde yaşama, bir statü sahibi olma gibi… Para bulunmazdan önce ilk insanlar arasında komünel bir yaşantı vardı. Doğadan toplanan ürünler ve üretilen mallar toplum arasında ortaklaşa paylaşılırdı. Daha sonra tarihsel süreç içerisinde bu toplum modelinden takas üretim modeline geçilmiş oldu. İnsanlar ürettikleri veya kendi bölgelerinde olan doğal ürünleri değiş tokuş sistemi ile takas etmeye başladılar. Para denilen sömürü aracı henüz bulunmamış, icat edilmemişti. Bazı insanlar ise bunlara bencil egoist insan tipi demek mümkün. ürettikleri malları yığmaya toplamaya başladılar. İşte bu durum paranın icadına yol açtı. Parayı bulan, kullanan ilk toplumun Anadolu’da yaşayan Lidyalılar olduğu tarihi kayıtlarda geçiyor. Paranın bulunması ile sömürü başlamış oldu. Toplumlarda sınıflar oluşmaya başladı. Köleci toplum düzeninde insanlar adeta bir eşya gibi alınır satılır oldu. Sonra bu toplum düzeni böyle devam edemeyince yerine Feodal toplum yönetimi devreye girdi. Bildiğimiz, duyduğumuz Ağalık sistemi. Şimdi ise neredeyse tüm Dünya’da ve ülkemizde uygulanan Kapitalist para sistemi uygulanıyor. Bu acımasız sistemde zengin daha zengin oluyor fakir daha fakir oluyor. İşi olmayan çalışmayan, çalışamayan aç kalıyor. Bu nedenle en büyük sorun işsizlik oluyor. İşsiz kalan, parasız kalan bir insanın acısı ızdırabı herhalde tarif edilemez. Nitekim bu yokluğa bu acıya fazla dayanamayan bazı hasas kişiler canına kıyıp intihar edenler oluyor. Bu sistemin en önemli çıkmazı sınıflar arasında gelir dağılımı bozukluğu adaletsizliği oluşturmasıdır. Daha önemli olan işsizlik sorunudur desek doğrudur. İnsanların aç kalmaması yaşamlarını sürdürmeleri için bir işte çalışmaları üretmeleri gerekiyor. Yani para kazanmaları para bulmaları gerekiyor. Öyle acaib bir durum ki sonuçta bir kağıt parçalarından başka bir şey olmayan para bir anlamda insandan daha değerli oluyor. Kendilerini insan sayanların egemeni oluyor. Her neyse konumuz tümüyle kapitalist sistem eleştirisi değil. Ülkemizde sosyal bir yara haline gelen parasızlık diğer bir tanımla işsizlik sorunudur. Resmi kayıtlara göre ülkemizde yaklaşık beş milyon işsiz var. Gayri resmi kayıtlara göre ise sekiz, dokuz milyon işsiz vatandaştan söz ediliyor. Bunları aile üyeleri ile topladığımızda sanılanın aksine çok büyük bir rakam ortaya çıkıyor. Ülkemizde bu kadar işsiz insanın oluşmasının elbette bir çok nedeni var. Bence bu nedenlerden en önemlisi yanlış Suriye politakası ile çıkan Suriye savaşında ülkemize gelen Kayıt dışı ile birlikte yaklaşık beş milyon Suriyeli mültecinin olmasıdır. Zira bu gelen insanlar açık demek gerekirse bizim vatandaşların ekmeği ile oynamış, ucuz iş gücü ile vatandaşlarımızın işleri ellerinden alınmıştır. Siyasi iktidar Ak parti iktidarının ilk yapacağı en önemli sorunu Bu Suriyeli mülteci sorununu hal etmek, kendi vatandaşlarına istihdam alanları açarak iş bulmaktır.