Değerli okurlar, malum, hızla değişen gelişen bir Dünya’da yaşıyoruz. Kimileri bu çağa bilgi çağı kimileri uzay veya internet çağı diyor. Önemli, alt üst oluşlar yaşanıyor. Toplumların eski doğal kültürleri yok olma sürecine girdi. Bunun yerine yeni yapay teknolojik bir kültür oluşturuluyor. Buna kültür emperyalizmi diyebiliriz. Doğru olan, toplumların eski ve yeni olanın sağlıklı bir bileşimini sentezini kurmak olmalı. Çünkü bugünü bilmek için dünü bilmek gerekli. Deyim yerindeyse köklü olmak gerekli. Bunun da gereği yeni kuşakların eski yararlı olan kültürlerini bilmeleridir. Biz de bu nedenle televizyonun kitle iletişim araçlarının, yani kapitalizmin olmadığı, yöremizin, Urfa’nın özelikle uzun kış gecelerinde büyük bir keyifle anlatılan dinlenen bizim mesele dediğimiz kıssadan hisselerini yazmanın yararlı olacağını düşünerek kısmetse beş bölümlük bir yazı dizisi hazırlamayı tasarladık. İlkin bir ünlü misafirlik örneğiyle meselle başlayalım.
Hz. İbrahim’in her gün misafiri olurdu. Misafir gelmediği günler kendisi gider yöreden misafir çağırırdı. Misafirinin olmadığı bir gün misafir bulmaya gider. Sakalıyla bıyığı birbirine karışmış, tırnakları uzamış yaşlı bir adam görür. “Nedir bu halin, necisin?” der. Adam “Ben ateşe tapanların dinindenim.” der. Hz. İbrahim kızar onu eve misafir olarak götürmez eve gelir. Allah tarafından kendisine bir vahiy gelir. Git o kulumu misafir olarak getir yoksa seni peygamberlikten azat ederim. Senin onun dinine karışma hakkın yok anlamına gelen sözler söyler. Hazreti İbrahim büyük bir pişmanlıkla gider, adamı bulur, özür diler, Evine getirir misafir eder.
Vakti zamanında Urfa’da Allah dostu bir veli yaşarmış. Nerede
bir kişi ölse cenazenin peşinden mezarlığa doğru gider “Yuh olsun sana! Yuh olsun sana!” dermiş. Bir gün bir gencin babası da ölür. O derviş adam gencin babasının cenazesinin arkasından gider “ Yuh olsun sana! Yuh olsun sana” der. Genç, bu duruma çok kızar. Yaşlı adama yaklaşır “ Sen de öldün mü ben de senin arkandan yuh olsun derim” der. Gel zaman git zaman o yaşlı adam ölür. Genç de bu garip adamın cenazesinin arkasından mezarlığa doğru gider. “ Yuh olsun sana! Yuh olsun sana!” der. Bir de ne görsün! adam tabuttan başını kaldırır gence “Ben de baban gibi öldümse yuh olsun bana!” der. Genç adam hayretler içerisinde kalır. Ama dersini alır.
Bir gün bir gençle bir yaşlı adam yolda arkadaş olurlar. Urfa’nın dışında maşuk taraflarında köylerine giderler. Genç, yaşlı adama “Yolculuğumuz sırasında bazen ben seni kaldırayım, bazen de sen beni kaldır der
Yaşlı adam “Oğlum sen deli misin böyle bir şey olur mu?” diye cevap verir. Yaşlı ve genç kırsal alanda bir süre beraber gittikten sonra, yeni çıkmış yeşil bir ekin görürler. Genç ihtiyara bu ekin biçilmiştir der. Yaşlı adam “Oğlum sen deli misin? Bu ekin daha buğday olmamış” der, nasıl biçilecek! Birlikte epey bir süre gittikten sonra, yolda bir cenazenin götürüldüğünü görürler. Genç, “bu ölü değil, diridir” der. Yaşlı adam yine kızar, “Dediğin olacak şey değil” Adam kendi kendine köye geleydim bundan kurtulaydım diye düşünür. Yaşlı adamın köyüne evine gelirler. Yaşlı adamın akıllı, bilge bir kızı vardır. Kızına bize yemek hazırla, misafirimiz yemeğini yiyip gitsin der. Kız yemek getirir. Genç yemeğini yer. Babasının biraz sinirli olduğunu gören kız babasına neden bu kadar öfkeli olduğunu sorar. Babası gençle arkadaşlıklarını, yolculukta aralarında geçen diyalogları anlatır. Biz bununla yola çıkarken, Yolda birbirimizi kaldıralım dediğini söyler. Önce ben seni kaldırayım, ben yorulunca, bu defa sen beni kaldır dediğini aktarır. Ben de kızarak böyle bir şey olur mu dedim! Kız babasına, baba sen bu genç adamın manalı sözünü yanlış değerlendirmişsin, mecazi olarak söylenmiş bu sözden çıkan anlam, yani birbirimize söyleyeceğimiz lafları kaldıralım, kızmayalım, hoşgörülü olalım anlamında söylemiş. Bba bilgiç kızına, peki, daha olgunlaşmamış bir ekin gördüğümüzde bunun biçilmiş olduğunu söyledi bu ne demek der. Kız “Tarla sahibi borçla tarlayı ekmişse biçilmiş demektir” der. Peki, bu adam, yolda gördüğümüz bir cenazeye bu ölü değil diridir dedi. Bu ne demek oluyor? Kız da babasına “ Doğru demiş, eğer ölen kişi imanını kurtarmışsa diri sayılır. O yüzden öyle demiştir” der. Yaşlı adam gencin de kızı gibi bilgili bir kişi olduğunu anlar. Kızı ile gencin evlenmesini ister. İkisi de bilge olan gençler yaşlı adamın bu isteğini kabul edip evlenirler. Devam Edecek…