Kıssa, mesel, masal deyip geçmeyelim. Belki insanlığın, teknolojinin
gelişimi beynin ürünü olan bu düşüncelerden geçiyor. Hayallerden
geçiyor. Bundan dolayı olsa gerek, deyim yerindeyse, çağdaş, modern
teknolojinin babası Ünlü fizik bilgini Einstein, "Hayal gücü bilimden
üstündür" derken herhalde bu gerçeği vurgulamak istemiştir.
Söylenceler bilimsel gelişimin önemli bir kaynağıdır denilse sanırım
doğrudur.
Sanayi ve iletişim devrimi öncesi toplumların önde gelen sosyal
uğraşları eğlenceleri sözlü kültürdü. Televizyon, bilgisayar, telefon
yoktu, Ama mesel vardı, masal vardı. Üstelik bu anlatımların tadına
doyulmazdı. Daha doğal insan sıcaklığını içerirdi.
Kısaca Bugünü bilmek için dünü bilmek tarih bilinci gerekiyor.
Konuya geçelim.
Vakti zamanında bir padişah bir rüya görür. Vezirlerine bildirir,
çarşıya telalar gönderilir.
Ey ahali denilir, padişahın rüyasını bilene tabir edene bir kese altın
verile gelip bilmeyen yalan söyleyenin kellesi gider, diye ilan edilir.
Herkes saraya gitmeye cesaret edemez biliyorum diye gidip yalan
söyleyenin kellesi gider. Telalar günlerce şehrin meydanlarında
bağırır, kimse gitmez.
Şehrin dışında Eyübiye Mahallesinde yaşayan işi iyi gitmeyen birisi
vardır. Bu haberi duyar, kendi kendine der bu rüyayı bilirsem
yoksulluğum biter bilmesem de ölsem de gam yemem zaten ben
ölmüşüm der, saraya doğru yola çıkar, ağaçların arasından geçerken
bir yılana rastlar, yılan uğurlar ola kardeş nereye böyle, adam yılana
durumu anlatır.
Yılan, Padişahın rüyasının tabirini söyler. Bir bu adama bir şartı vardır
padişahın verdiği bir kese altının yarısını ister. Adam memnuniyetle
kabul eder. Saraya gelir, padişah adama rüyamı bilmesen kellen gider
bilsen bir kese altın alırsın der. Adam kabul eder. Padişah ne rüya
görmüşüm söyle der. Adam padişahım der sen rüyanda bütün
mahlukatı tilki olarak görmüşsün. Padişah aferin bildin der bir kese
altın verir. Adam sevinçten bayram eder.
Yılanın şartını boş verir başka bir yoldan evine gider. Bir sene sonra
padişah tekrar bir rüya görür. Gene çarşıya telalar gönderilir padişahın
emri okunur bu defa kimse korkusundan rüya tabiri için saraya gitmez. Padişah bu rüyayı bilse gene geçen sene ki adam bilir diye düşünür dört askerini adamın evine gönderir, padişahın rüya tabiri için kendisini çağırdığını söylerler. Adam askerlere kendisini götürmemeleri için yalvarır yakarır çoluk çocukları olduğunu söyler. Askerler emir böyle der kabul etmezler. Yola çıkarlar, bahçelerin arasından geçerler, gene yılan karşısına çıkar, ne oldu sözünde durmadın, adam yılana yalvarır yakarır bu defa aldığının yarısını kendisine getireceği sözünü verir. Yılan adama acır. Padişahın gördüğü rüyayı söyler. Saraya gelir padişah tekrar şartını söyler adam kabul eder. Padişahım sen rüyanda tüm mahlukatı kurt olarak görmüşsün der. Padişah bildin der bu defa iki kese altın verir. Adam geldiği yoldan eve doğru gider, yılana rastlar sözünde duracağına hayatını kurtaran yılanı taşlar yılan canını zor kurtarır ağaçların arasından kaçar gider. Masal bu ya, üçüncü sene padişah gene bir rüya görür. Çarşıya telalar salınır, ahaliden padişahın rüyasının tabiri istenir, tabi kimse korkusundan saraya gidemez. Padişah gene bu rüyamı bilirse Eyübiye'deki adam bilir der, bir defa adı çıkmış ya. Yine dört tane asker adamın evine gelir, adam askerlere yalvarır yakarır boşuna. Yola çıkarlar utancından yılanın yanına da gidemez. Yılan karşılarına çıkar adam yılana ben ettim sen etme çocuklarıma acı padişahın rüyasının tabirini söyle söz bu defa kesin sözümde duracağım. Yılan acır rüyanın tabirini söyler. Saraya gelir padişah şartını tekrarlar rüyanın tabirini ister. Adam padişahım sen rüyanda bütün mahlukatı koyun olarak görmüşsün. Padişah doğru bildin kurtuldun der, üç kese altın verir. Adam bu defa sözünde durur doğru yılanın yanına gelir altınların hepsini yılana verir. Yılan ben altınları ne edeceğim benim yediğim topraktır. Altınlar senin olsun. Bu masal da verilen misal, belki bir ihtimal kurtla koyun bir arada yaşar. Devam edecek