NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -131-

Evrenin ve dünyanın meydana gelmesi veya kurulmasının tarihi hakkında bilimin ve dinlerin kesin bir saptaması yok. Bilim rakam olarak sanırım bir tahminde öngörüde bulunuyor. Dinler ise tarih vermeden Adem ile Havva örneğini veriyor. Keza insanların ne zaman Dünya’ya geldiği ne kadar insan gelmiş geçmiş kesin olarak bilinmiyor. Büyüklerin anlattığına göre çok değil altmış yetmiş yıl evvel şehrimiz Urfa’nın dört etrafı, Ziraat Bankasından Bey Kapısına oradan Harran kapısına Yakubiye’den Samsat Kapı, asfalt yoluna kadar mezarlık imiş.Bu konu ile ilgili Urfa’da çok anlamlı bir kıssa veya masal anlatılır. Vakti zamanında bir padişah varmış. Bir gün vezirlerini çağırmış, bana ölü toprağı olmayan bir topraktan bir desti ile su bardağı yapın emrini vermiş. Rivayete göre ölü toprağı boz veya siyah renkte olurmuş. Vezirler gezmişler dolaşmışlar her taraf ölü toprağı gibi. Nihayet şehrin dışında yüksek bir tepeye gitmişler halis el değmemiş kırmızı bir toprak görmüşler. Burada insan yaşamamış mezarlık yoktur diye oranın toprağından güzelce bir su testisi ve bardak yapmışlar padişaha getirip yüksek bir tepeden el değmemiş bir topraktan bu su testisi ve su bardağını yaptıklarını söylemişler. Padişaha bu testiden bir bardak su verirler, bardak padişahın elinde daha su içecek iken bardak dile gelmiş iç padişahım iç ben de senin gibi bir padişahtım der. Orada padişah ve vezirler, hayret içersinde kalırlar. Dünyanın çok eski bir dünya olduğunu, sayısız insanlar, padişahlar geldiğini, faniliğini gelip geçici olduğunu anlatan çarpıcı bir örnek. Bundan dolayı olsa gerek, Osmanlı döneminde kibre gurura kapılan sultanlara mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var denilirmiş. Mitolojiler efsaneler belki birer moral değerleridir kaynağıdırlar. Anlam yüklüdürler. Destansız bir millet olamaz. Yine vakti zamanında takriben bundan beş asır evvel Urfa Bıçakçı Meydanında İmamı Sekaki adında bıçakçılık yapan kendi halinde temiz bir zatı muhterem varmış. Bir gün ecel vaki olur vefat eder. Kendisini yıkayan kişi bakar koltuk altı etek altı tıraş olmamış. İçerlenir kızar, buna mı hoca deyiler buna mı evliya deyiler diye serzenişte bulunur. Bu sözler üzerine ölü olan İmam başını kaldırır adama, içimizi temizlemekten dışımıza sıra gelmedi ki der, tekrar başını indirir. Hocayı yıkayan adam şok olur dersini alır dediğine pişman olur. Urfa’da Geçmişte bir de meşhur divaneler varmış Kır casus lakaplı Melami tarikatından Sofi Mehmet bunların önde geleniydi. Her gün giydiği beyaz bir gömlek ve beyaz bir şalvar giyer.. Şehrin belli yerlerinde sürekli dururdu. Bunun çok meselli vardır. Şimdi anımsadığım bir meseli vardır, Sofi Mehmet her gece gider tarihi Veli bey hamamının kapısında sabaha kadar ayakta durur beklerdi. Sabah olduktan sonra Haşimiye meydanında, Pazar caminin minaresinin yanında saatlerce durur beklerdi. Çocuklar kendisine laf atar, çocukları kovalar, günü böyle geçer. Aynı dönemlerde Mame lakaplı biri bizim, Urfa’da, Pallas dediğimiz bir çeşit kilimle gezen bir meczup kişi varmış. Millet kendisine para verirler parayı atar parayı ne yapacağım dermiş aç olsam gider fırından ekmek alırım benden para isteyen yok dermiş. Yaz, Kış pallasla gezermiş. Ayrıca Bey Kapılı Kadir diye divane görünümlü bir kişi varmış. Bir gün hali vakti iyi olan bir köylü, yoksul şehirli yoksul Kadiri köyüne götürür, misafir eder yedirir içirir bir çuval buğday verir götür bunu çoluk çocuğunla ye der. O zaman tabi vesait taksi falan yok buğdayı götürmesi için hayır sahibi köylü bir de bir eşek verir şehre gittiğinde eşeği filan hana bırak biz sonra oradan alırız der. Adam sevinç içinde buğdayı eşeğe yükler şehre doğru gider bir iki saat gittikten sonra buğday çuvalı eşekten aniden düşer. Bu divane adam şok olur, ne yapacağını bilemez, çuval ağır olduğu için kaldırıp eşeğe yükleyemez. Ne gelen ne giden vardır. Perişan bir vaziyetedir. Bir de bakar karşısına Urfa’da Deli Kadir denilen kişi çıkar, ne oldu niye bu çuvalı düşürdün sorur, Mame ben mi düşürdüm, düşüren düşürdü der. Kadir çuvalı kaldırır eşeğe yükler bir daha düşürme dedikten sonra, bir bakar kadir kayıp olup gitmiş. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 23 Haziran 2022 - Perşembe

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -131-

Evrenin ve dünyanın meydana gelmesi veya kurulmasının tarihi hakkında bilimin ve dinlerin kesin bir saptaması yok. Bilim rakam

olarak sanırım bir tahminde öngörüde bulunuyor. Dinler ise tarih vermeden Adem ile Havva örneğini veriyor.

Keza insanların ne zaman Dünya’ya geldiği ne kadar insan gelmiş geçmiş kesin olarak bilinmiyor.

Büyüklerin anlattığına göre çok değil altmış yetmiş yıl evvel şehrimiz Urfa’nın dört etrafı, Ziraat Bankasından Bey Kapısına oradan Harran kapısına Yakubiye’den Samsat Kapı, asfalt yoluna kadar mezarlık imiş.Bu konu ile ilgili Urfa’da çok anlamlı bir kıssa veya masal anlatılır.

Vakti zamanında bir padişah varmış.

Bir gün vezirlerini çağırmış, bana ölü toprağı olmayan bir topraktan bir desti ile su bardağı yapın emrini vermiş. Rivayete göre ölü toprağı boz veya siyah renkte olurmuş. Vezirler gezmişler dolaşmışlar her taraf ölü toprağı gibi. Nihayet şehrin dışında yüksek bir tepeye gitmişler halis el değmemiş kırmızı bir toprak görmüşler. Burada insan yaşamamış mezarlık yoktur diye oranın toprağından güzelce bir su testisi ve bardak yapmışlar padişaha getirip yüksek bir tepeden el değmemiş bir topraktan bu su testisi ve su bardağını yaptıklarını söylemişler.

Padişaha bu testiden bir bardak su verirler, bardak padişahın elinde daha su içecek iken bardak dile gelmiş iç padişahım iç ben de senin gibi bir padişahtım der. Orada padişah ve vezirler, hayret içersinde kalırlar.

Dünyanın çok eski bir dünya olduğunu, sayısız insanlar, padişahlar geldiğini, faniliğini gelip geçici olduğunu anlatan çarpıcı bir örnek.

Bundan dolayı olsa gerek, Osmanlı döneminde kibre gurura kapılan sultanlara mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var denilirmiş.

Mitolojiler efsaneler belki birer moral değerleridir kaynağıdırlar.

Anlam yüklüdürler. Destansız bir millet olamaz.

Yine vakti zamanında takriben bundan beş asır evvel Urfa Bıçakçı Meydanında İmamı Sekaki adında bıçakçılık yapan kendi halinde

temiz bir zatı muhterem varmış. Bir gün ecel vaki olur vefat eder. Kendisini yıkayan kişi bakar koltuk altı etek altı tıraş olmamış. İçerlenir kızar, buna mı hoca deyiler buna mı evliya deyiler diye serzenişte bulunur. Bu sözler üzerine ölü olan İmam başını kaldırır adama, içimizi temizlemekten dışımıza sıra gelmedi ki der, tekrar başını indirir. Hocayı yıkayan adam şok olur dersini alır dediğine pişman olur. Urfa’da Geçmişte bir de meşhur divaneler varmış Kır casus lakaplı Melami tarikatından Sofi Mehmet bunların önde geleniydi. Her gün giydiği beyaz bir gömlek ve beyaz bir şalvar giyer.. Şehrin belli yerlerinde sürekli dururdu. Bunun çok meselli vardır. Şimdi anımsadığım bir meseli vardır, Sofi Mehmet her gece gider tarihi Veli bey hamamının kapısında sabaha kadar ayakta durur beklerdi. Sabah olduktan sonra Haşimiye meydanında, Pazar caminin minaresinin yanında saatlerce durur beklerdi. Çocuklar kendisine laf atar, çocukları kovalar, günü böyle geçer. Aynı dönemlerde Mame lakaplı biri bizim, Urfa’da, Pallas dediğimiz bir çeşit kilimle gezen bir meczup kişi varmış. Millet kendisine para verirler parayı atar parayı ne yapacağım dermiş aç olsam gider fırından ekmek alırım benden para isteyen yok dermiş. Yaz, Kış pallasla gezermiş. Ayrıca Bey Kapılı Kadir diye divane görünümlü bir kişi varmış. Bir gün hali vakti iyi olan bir köylü, yoksul şehirli yoksul Kadiri köyüne götürür, misafir eder yedirir içirir bir çuval buğday verir götür bunu çoluk çocuğunla ye der. O zaman tabi vesait taksi falan yok buğdayı götürmesi için hayır sahibi köylü bir de bir eşek verir şehre gittiğinde eşeği filan hana bırak biz sonra oradan alırız der. Adam sevinç içinde buğdayı eşeğe yükler şehre doğru gider bir iki saat gittikten sonra buğday çuvalı eşekten aniden düşer. Bu divane adam şok olur, ne yapacağını bilemez, çuval ağır olduğu için kaldırıp eşeğe yükleyemez. Ne gelen ne giden vardır. Perişan bir vaziyetedir. Bir de bakar karşısına Urfa’da Deli Kadir denilen kişi çıkar, ne oldu niye bu çuvalı düşürdün sorur, Mame ben mi düşürdüm, düşüren düşürdü der. Kadir çuvalı kaldırır eşeğe yükler bir daha düşürme dedikten sonra, bir bakar kadir kayıp olup gitmiş. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.