Allah dostları velilerin, evliyaların yaşamları anlamlıdır.
İbret vericidir.
Malla mülke gösterişe değil tevazüya önem verirler, nefislerini
terbiye ederler. Bunlardan biri 1800'lü yıllarda yaşamış, Urfalı
Şeddadi derviş hocadır.
Derviş hoca Urfa’nın eski tarihi mahallesi Kale boynu
mahallesinde oturur.
Hasan Paşa camiinde vaaz ve nasihat ta bulunur, kendi halinde
veli gibi alim bir zattır.
Bir bayram arifesinde çocukları maddi durumu iyi olmayan
hocadan sürekli bayramlık giysi isterler. Hocanın parası
olmadığından, çocuklarını sürekli teskin eder.
Allah büyüktür sabır edin dermiş, inşallah size bayramlık elbise
alırım sözü verir.
Tesadüfe bakın ki, bayramdan tam bir gün önce arife günü
dışarıdan Malatya’dan Urfa'ya bir Atlı gelir şehrin diğer tanınmış
alimi mola Hamit'in evine gider.
Derviş hocanın evini sorar. Oradakiler hayrola niye oaraya
gideceksin derler. Adam cevap verir. Malatya’da Derviş hocayı
sevenler, bayram üzeri hocaya para topladılar beni buraya
gönderdiler.
Dediler hocanın para pul ile işi yoktur. Gün kazanır, gün yerler.
Bayram üzeri hoca ve çocukları şimdi ihtiyaçları vardır. Bu
parayı acele götür, hocaya ver dediler. Bende bunun için geldim
der. Molla Hamit ve yanındakiler hocanın kale boynu mu
halesindeki evini tarif ederler.
Atlı adam Derviş hocanın evine gelir. Kapıyı hoca açar, buyurun
der.
Misafir adam hocaya Malatya'dan geldiğini, arkadaşların sana
üç kese altın gönderdiler. Hoca sevinir, Allah razı olsun der.
Ancak bu üç kese altın çoktur. Bana üç tane altın yeter. Böylece
ihtiyacım karşılanır. Oradaki arkadaşlarıma çok selamlarımı
söyle. Diğer altınları da başka muhtaç olan insanlara versinler
söyler. Allah vergisi tam zamanında gelen bu paradan hoca ve
çocukları mutlu olur. Amâ gelen adamın tüm ısrarlarına rağmen
Derviş hoca diğer altınları almaz. Altın ihtiyacından fazladır, ancak üç tane alır. Ben ihtiyacımı karşıladım. Allah sizden razı olsun der, diğer altınları geri verir muhtaç olanlara vermesini Söyler, adamın tüm ısrarı sonuç vermez. Diğer altınları almaz. Bu ibret verici mesel, Merhum Derviş hocanın, ele verir telkini kendi yer salkımı hocalardan olmadığını onlara doğru bir mesaj verme niteliği taşıdığını gösterdiği gibi İslam peygamberinin sünnetine tam uygundur. Diğer menkıbe. Nebi efendi 17'ıncı asırda Rızvaniye camisine yeni atanmış genç bir imamdır. Camiinin çok sayıda hücrelerinde, garip gruba dervişan bulunmaktadır. Bunların içinde ehli tarikat yaşlı bir kişi de vardır. Nebi efendiyi sever konuşmak sohbet etmek ister, Nebi efendi bu yaşlı adama yüz vermez. Bir kış gecesi genç imam bir rüya görür, bir davettedir. Nar gibi kızarmış kuzu kızartmasından bir lokma alır, çiğner hamdır, ne kadar çiğnerse yutamaz hamdır. Sabah namazı vaktinde uyanır gider caminin önündeki Halilrahman gölünde abdest alır. Namaza durur, ama akşam gördüğü rüya hala hatırındadır. Namaz kıldırır. İlk safta, cami hücresinde kalan yaşlı adam tam hocanın arakasında bulunmaktadır. İmam hoca selam verir. Tesbihat için cemaate döner. Ama hoca zihninde hala kendi kendine nasıl kuzu kızartması dışı kızarmış içi ham der. Tesbih duasını bitirir. Yaşlı adam Nebi efendinin içinden geçenleri anlar. Aniden, hoca kuzu kızartması sensin. Dışın kızarmış için ham der. Hoca neye uğradığını şaşırır şok olur. İçinden geçeni bilen yaşlı adamın Allah dostu veli bir kişi olduğunu anlar. Büyük pişmanlık duyar, özür diler, hocayla artık yol arkadaşı olur. İmamı sekaki, Urfa'nın bıçakçı meydanında bıçakçılık yapan gösterişe önem vermeyen mütevazı sade bir yaşantısı olan bir zattır. Çoğu kimse onun tasavvuf ehli olduğunu dahi bilmezmiş. Bir gün eceli vaki olur vefat eder. İslami gelenek üzere yıkanır. Yıkayan kişi, bu veli adamın koltuk altı, etek altı kıllarını görünce, kınayan bir şekilde söylenir. buna mı evliya deniliyor, veli deniliyor. Yıkayan kişi, aniden olağan üstü beklenmeyen bir durumla
karşılaşır. Bir de ne görsün, ölmüş İmam başını kaldırır, içimizi temizlemekten dışarıya sıra gelmedi der. Tekrar başını indirir. Yıkayan adam şok olur, donar kalır. Küçümseyen bir edayla söylediği sözlerden pişman olur dersini alır. İşte evliyaların böylesi kerametleri halk arasında çok söylenir. Bu gibi durumlar, arayışlar tam olarak bilinmeyen bir âlemin insanın meçhul yönlerini bilme anlama çabalarıdır. Devam edecek Moral değerlerine sığınma sohbet alanıdır. Zaten ruhsuz manevi değerlerden yoksun sadece maddi temelli bir yaşam tarzı anlamlı olmaz.