NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -40

Ülkemizde, ve şehrimizde okullarda tarih dersi verilirken bildiğim kadarıyla genel olarak daha çok savaşlar anlatılır. Oysa tarihi iyice anlamamız bilmemiz için elbette eski devirlerin sosyal, ekonomik, kültürel yapılarını da bilmemiz gerekir ki tarihi iyice anlayabilelim. Bu düşünceyle araştırdığım ve bildiğim kadar günlük sosyal yaşamdan da söz etmek gerekir diye düşünmek herhalde doğru olur. Eski çağların karakteristik yapısı çoğu zaman savaştır. Ama buna rağmen hayat hiçbir zaman durmaz, devam eder. Savaş olmadığı barış dönemlerinde halklar doğal olarak sosyal yaşamlarına devam ederler, eğlenirlerdi. Çünkü yaşam ciddiyet kadar, birazda eğlencedir, biraz mizahtır. Bundan dolayı İslam peygamberi bir hadisinde “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir” demiştir. Söz konusu, Edessa halkı oyuna, tiyatroya, eğlenceye hele müziğe belki diğer şehirlerden daha meraklıydı. Bardaysan’nın şiirleri türkü olup Edessa şehrini, bağlarını, bahçelerini kaplıyordu. Bu şehir daha evvel bahis ettiğim gibi temizliğe güzel bir yaşama da önem veriyordu. Şimdiki bir deyimle burjuva zengin bir şehir yaşama tarzı vardı. Yaz ve kış hamamları ünlüydü. İhtimaldir bu hamamlarda eğlenceler yapılıyor, şarkılar söyleniyordu. Ancak Hıristiyan din adamları özelikle Suruçlu Yakup bu eğlencelere, tiyatrolara şiddetle karşı çıkıyorlardı. Böyle etkinliklerin dinde yeri olmadığını belirtirler. Bunların Hazreti İsa’yı çarmıha geren putperest Roma’nın adeti olduğunu söylerlerdi. Suruç Piskoposu Yakup aynı zamanda bir şairdir. Yetmiş sekreterine 700 şiir yazdırmıştır. Felsefe içerikli mektupları vardır. Burada konuyu çok uzatmama babında bir mektubundan bir özlü deyişini belirtelim. “Sevgi, altın gibidir, fakat iman inciye benzer”. Suruçlu Yakup dönemin siyasal olaylarında önemli roller oynamıştır. Ama kendisi daha çok bir münzevidir. Rivayete göre Edessa’ya altı mil uzaklıkta İranlıların manastırına gitmiş, orada rüyasında iki gün sonra öleceğini görmüştür. Bunun üzerine Suruç’a dönmüş, Kilisesini düzene koymuş, ve rüyasında gördüğü gibi iki gün sonra ölmüştür. Edessa Hıristiyan dünyasında Hazreti İsa’nın Kral abgar’a yazdığı mektupta bu şehir düşman istilasına uğramayacak kutsal bir şehirdir demesiyle oluşan atmosferde birçok önemli Hıristiyan aziz yaşamış mezarları Edessa’dadır. Bundan dolayı buraya dünyanın bir çok yerinden Hıristiyan dindarlar gelir bu mezarları ziyaret edermiş. Bu ziyaretçilerden ünlü tanrı adamı olarak tanınan, varlıklı genç bir adam olan Aleksius’un Edessa’ya gelişini bir tarihçi şu şekilde yazar. “Kutsanmış kişi bir dilenci kılığında ülkeleri baştan başa geçti ve Parthların Edessa diye adlandırılan şehrine geldi. Ölünceye kadar bir dilenci hayatı sürerek orada kaldı”. Diye yazar. Başka bir tarih yazarı bu kişinin Edessa’ya gelerek yoksulluk yemini yaparak yaşamı sona ermiştir demektedir. Bu Hıristiyan azizlerin mezarları şehir dışında bulunuyordu. Çünkü Roma yönetimi mezarların şehir dışında olmaları emrini vermişti. Edesa halkı sonraki yüz yıllara da sirayet edecek olan masal ve hikaye anlatmakta usta idiler. Şehrimizde son yıllara kadar devam eden masal ve hikaye anlatımları muhtemelen eski yıllarda uzun kış geceleri anlatılıyordu. Eski dönemlerde benim çocuk yaşta yetiştiğim mahallemizde kuşçu Şükrü amcanın anlattığı masallar gerçekten harikaydı. Böylesi sözlü edebiyat ustalarının bir dünyaca ünlü Kürt kökenli Türk romancısı Yaşar Kemal’den eksik bir yanları yoktu. Edessa’da diğer yerlerde olduğu gibi olaganüstü olaylara inanma batıl inançlar vardı. Daha evvel belirtildiği üzere konu gereği yine hatırlatırsak İsa’nın mektubları Edessa’ya geldikten sonra bir İran saldırısında Kral Abgar Edessa kapılarında bulundurarak kendisi bizzat bir kapıda bu mektubtan bir tanesini havaya kaldırdığı zaman bir karanlık oluştuğu söylenir, bunun üzerine İran ordusu geri çekilmek zorunda kalır. Tabi böylesi rivayetleri akıl ve bilim kabul etmediği için doğma olarak kabul ediliyor. Ayrıca büyü sihir de yapılıyordu. Falcılık özelikle yıldız ve gezegenlerle ilgili fal veya kehanet yapılıyordu. Bu batıl inançların deyim yerindeyse müşterileri çoktu. Sonuçta ekonomide olduğu gibi böylesi uygulama demeyelim, işleyişte diyelim bir arz talep vardır. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 07 Ocak 2022 - Cuma

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -40

Ülkemizde, ve şehrimizde okullarda tarih dersi verilirken bildiğim kadarıyla genel olarak daha çok savaşlar anlatılır. Oysa tarihi iyice anlamamız bilmemiz için elbette eski devirlerin sosyal, ekonomik, kültürel yapılarını da bilmemiz gerekir ki tarihi iyice anlayabilelim. Bu düşünceyle araştırdığım ve bildiğim kadar günlük sosyal yaşamdan da söz etmek gerekir diye düşünmek herhalde doğru olur.

Eski çağların karakteristik yapısı çoğu zaman savaştır. Ama buna rağmen hayat hiçbir zaman durmaz, devam eder. Savaş olmadığı barış dönemlerinde halklar doğal olarak sosyal yaşamlarına devam ederler, eğlenirlerdi.

Çünkü yaşam ciddiyet kadar, birazda eğlencedir, biraz mizahtır. Bundan dolayı İslam peygamberi bir hadisinde “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir” demiştir.

Söz konusu, Edessa halkı oyuna, tiyatroya, eğlenceye hele müziğe belki diğer şehirlerden daha meraklıydı. Bardaysan’nın şiirleri türkü olup Edessa şehrini, bağlarını, bahçelerini kaplıyordu.

Bu şehir daha evvel bahis ettiğim gibi temizliğe güzel bir yaşama da önem veriyordu. Şimdiki bir deyimle burjuva zengin bir şehir yaşama tarzı vardı.

Yaz ve kış hamamları ünlüydü. İhtimaldir bu hamamlarda eğlenceler yapılıyor, şarkılar söyleniyordu.

Ancak Hıristiyan din adamları özelikle Suruçlu Yakup bu eğlencelere, tiyatrolara şiddetle karşı çıkıyorlardı. Böyle etkinliklerin dinde yeri olmadığını belirtirler. Bunların Hazreti İsa’yı çarmıha geren putperest Roma’nın adeti olduğunu söylerlerdi.

Suruç Piskoposu Yakup aynı zamanda bir şairdir. Yetmiş sekreterine 700 şiir yazdırmıştır.

Felsefe içerikli mektupları vardır. Burada konuyu çok uzatmama babında bir mektubundan bir özlü deyişini belirtelim. “Sevgi, altın gibidir, fakat iman inciye benzer”.

Suruçlu Yakup dönemin siyasal olaylarında önemli roller oynamıştır. Ama kendisi daha çok bir münzevidir. Rivayete göre Edessa’ya altı mil uzaklıkta İranlıların manastırına gitmiş, orada rüyasında iki gün sonra öleceğini görmüştür. Bunun üzerine Suruç’a dönmüş, Kilisesini düzene koymuş, ve rüyasında gördüğü gibi iki gün sonra ölmüştür.

Edessa Hıristiyan dünyasında Hazreti İsa’nın Kral abgar’a yazdığı mektupta bu şehir düşman istilasına uğramayacak kutsal bir şehirdir demesiyle oluşan atmosferde birçok önemli Hıristiyan aziz yaşamış mezarları Edessa’dadır. Bundan dolayı buraya dünyanın bir çok yerinden Hıristiyan dindarlar gelir bu mezarları ziyaret edermiş.

Bu ziyaretçilerden ünlü tanrı adamı olarak tanınan, varlıklı genç bir adam olan Aleksius’un Edessa’ya gelişini bir tarihçi şu şekilde yazar. “Kutsanmış kişi bir dilenci kılığında ülkeleri baştan başa geçti ve Parthların Edessa diye adlandırılan şehrine geldi. Ölünceye kadar bir dilenci hayatı sürerek orada kaldı”. Diye yazar. Başka bir tarih yazarı bu kişinin Edessa’ya gelerek yoksulluk yemini yaparak yaşamı sona ermiştir demektedir.

Bu Hıristiyan azizlerin mezarları şehir dışında bulunuyordu. Çünkü Roma yönetimi mezarların şehir dışında olmaları emrini vermişti.

Edesa halkı sonraki yüz yıllara da sirayet edecek olan masal ve hikaye anlatmakta usta idiler. Şehrimizde son yıllara kadar devam eden masal ve hikaye anlatımları muhtemelen eski yıllarda uzun kış geceleri anlatılıyordu.

Eski dönemlerde benim çocuk yaşta yetiştiğim mahallemizde kuşçu Şükrü amcanın anlattığı masallar gerçekten harikaydı. Böylesi sözlü edebiyat ustalarının bir dünyaca ünlü Kürt kökenli Türk romancısı Yaşar Kemal’den eksik bir yanları yoktu.

Edessa’da diğer yerlerde olduğu gibi olaganüstü olaylara inanma batıl inançlar vardı. Daha evvel belirtildiği üzere konu gereği yine hatırlatırsak İsa’nın mektubları Edessa’ya geldikten sonra bir İran saldırısında Kral Abgar Edessa kapılarında bulundurarak kendisi bizzat bir kapıda bu mektubtan bir tanesini havaya kaldırdığı zaman bir karanlık oluştuğu söylenir, bunun üzerine İran ordusu geri çekilmek zorunda kalır.

Tabi böylesi rivayetleri akıl ve bilim kabul etmediği için doğma olarak kabul ediliyor.

Ayrıca büyü sihir de yapılıyordu. Falcılık özelikle yıldız ve gezegenlerle ilgili fal veya kehanet yapılıyordu. Bu batıl inançların deyim yerindeyse müşterileri çoktu. Sonuçta ekonomide olduğu gibi böylesi uygulama demeyelim, işleyişte diyelim bir arz talep vardır. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.