İngiliz kralının iyileşmesiyle savaş tekrar başladı. Her iki
taraftan ağır kayıplar verilmesine rağmen trajikte olsa daha
evvel değindiğimiz gibi bir savaş hukuku da işliyordu. Örneğin
Sultan İngiliz kralının atının savaş ta öldürüldüğünü öğrenir. kral
Rişar’a iki tane iyi Arap atı yollar. Olayın çarpıcı tarafı savaş
devam ederken atların gönderilmesi. fazla abarttığımı
sanmayın. Sanki Selahaddin dünya savaş tarihinde ilklerin
adamı. Yani savaşta savaşlığını bilir, yani tüm şiddetiyle devam
eder. Ama tarihte olduğu gibi tüm savaşlar ilelebed devam
etmez. Her bir savaşın sonucu anlaşmayla son bulur. Nitekim
artık üçüncü haçlı savaşının da sonuna gelinmiştir. Haçlı
ordularıyla Müslüman ordusu, İskenderun ilçesi civarı Arsuz’ta
son olarak karşı karşıya gelir. Eski çağlarda adet olduğu üzere
krallar kendi kendilerini karşısındaki güçlere abartarak takdim
eder. Karşı güçlerin moralini bozmak için hamaset yaparlardı.
Haçlı kralları da öyle yaptı. Başta İngiliz kralı Aslan yürekli Rişar
kendini çok güçlü heybetli tanıtır. Aynı şekilde Fransa kralıda
kendini haşmetli tanıtır. Sıra İslam ordusu başkomutanı
Selahaddini eyyubi’ye gelir. Herkes Sultanın savaş meydanında
nasıl bir kibirle kendisini tanıtmasını beklerken, belki hiç tahmin
edilmeyen bir davranışla karşılaşırlar. Selahaddin atından iner.
Başını yere eğer sonra kaldırır. Ben Allahın bir kulu İslam
kumandanı Selahaddin’im der. Bu manzara karşısında herkes
hayret eder. Ama en çok ta hayret eden şaşıran kral Rişar’dır
çünkü kendisini tedavi eden hayatını kurtaran hekim meğerki
İslam hükümdarı meşhur Selahaddini Eyyubi’dir. İhtimaldir,
büyük bir mahçubiyet duyar. Bu İslam adaleti örneği karşısında
aşağılık kompleksi his eder. Kim bilir belki bu gerçek insanlık
manzarası karşısında savaşacak gücü kalmaz. Kralın kuvayı
maneviyesi kırılmıştır. Belki orada savaşı zihninde bitirmiştir.
Zaten çok geçmeden böyle olur, savaş sona erer. Kral Rişar
tabir caizse su katılmamış, yani saf temiz, böyle bir iman karşısında Kudüs'ü alamayacağını anlamış. Eylül 1192 de barış anlaşması imzalanır. Bu anlaşmaya göre Kudüs Kralığına ait olan başta Kudüs olmak üzere Beyrut, Sayda. nablus, Nasıra. Yafa, gibi daha bir çok il İslam Eyyubi devletine bağlı kalacak. Ayrıca Kudüs'e Hiristiyan Hacılar gelebilecek. Bu yazı dizisinin sonuna geldik. Ama burada malesef birçok tarihçinin es geçtiği belirtmediği önemli bir konuyu belirtmeden sanırım, geçmemek gerek. Anadolu Selçuklu devleti zayıf bir dönemini yaşamaktadır. Ermenistan tarafından gelen Ermeni ordusu, Anadolu’ya gelir, Konya'yı bir süre işgal eder. Değerli eşyaları alır götürürler. Çok geçmeden bunu haber alan Selahaddini Eyyubi çok hidetlenir, öfkelenir. Ordusunu hazırlar. Derhal Ermenistan'a gider Ermeni güçlerini etkisiz hale getirir. Ermenilerin Selçuklu Türklerinden gasp ettikleri tüm kıymetli eşyaları ellerinden alır. Üstelik Ermeni devletini vergiye bağlar. Bir de önemli ciddi bir tehdit savurur. Selçuklu kardeşlerimize tekrar böyle bir işgal girişiminde bulunursanız. Ermenistan'ı işgal edeceğine dair yemin eder. Selahaddin ordusuyla belki hiç kayıp vermeden, oradan Konya'ya geçer. Gasp edilen tüm eşyaları Hükümdar ikinci Kılıç Aslana takdim ettiğinde her iki Hükümdarın kardeşçe sevgiyle çıkarsız kucaklaşması göz yaşartıcıdır. Konu açılmışken önemli bir hususu yine belirtmek gerek. Tarih boyunca kardeşler arasında bazen anlaşmazlık olduğu gibi, Türk, Kürt ilişkileri de bazen tatsız durumlar elbette olmuş. Fakat çoğu zaman ittifak ve kardeşlik ilişkileri geçerli olmuştur. Kürt Şedadi devletinde, olduğu gibi. Malazgirtte Alpaslan önderliğinde Türk ordusuyla Kürtlerin ittifakı. Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan selimin İran seferinde İdrisi Bitlisinin önderiğinde 22 büyük Kürt Aşiret güçleriyle, Osmanlı Türkleriyle İran’a karşı tarihsel birliği bunun örneğidir. Nihayet bu güçlü iki kardeş halk Çanakale'de Türk kurtuluş savaşında büyük bir birlik sergileyerek birlikte ölerek, Düşmanı kovmuşlardır. Her iki büyük halk kabul etmek gerek tarihsel örnekte olduğu gibi cesurdurlar. Her şeye rağmen aradaki bazı sorunların Demokrasi ve demokratik kuralarla çözüleceği ümidi ve ihtimali kuvvetlidir. Çünkü neredeyse mozaik olmuş bir halk gerçekliği
vardır. Devam edecek.