NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -77-

Nemrud önce yer tanrılığı iddiasında bulunurken, “ Hem yer ve hem “gök tanrısı benim” diye ilahlık davasına kalkışmıştır. Cenab-ı hak Hazreti İbrahim’i gönderip onu imana davet ettiğinde: “Hem gök hem yerin tek tanrısı olan bir kimseyi dine davet etmen büyük cesarettir” diyerek Hazreti İbrahim’i tutuklatıp büyük bir mağaraya hapsettirdi. Dağlar kadar odun yığdırıp büyük bir ateş yaktırdı. Hala Nemrud ateşi diye meşhur olup, Hazreti İbrahim tekkesinin zemininde idi. Hazreti Peygamber (SAV) dünyaya geldikleri gece –ki Medayin’de (İran) Nale-i Kisra ve Asvan şehrinde Aynül – Leben kurumuş, Mekke’de Safa ile Merve arasındaki putlar baş aşağı olmuş, İskenderiye’ki ip sütun yıkılmış, Trabzon’da balık sütunu batmış, Makedonya’nın merkezi olan Kostantiniyye’de denizde ve karada bulunan üç yüz altmış altı tılsım yıkılmış. Ayasofya kubbesi ile roma Papa kubbesi ve bunun gibi nice tılsımlar yıkılmış, idi- bu Urfa şehri içindeki Nemrud ateşi sönmüştür. O ateşe lanetli Nemrud, Hazreti İbrahim’i mancınık ile atmış, havadan uçarak ta ateşin içine düşünce, Cenab-ı Hakk’ın “ Ya nar, kün berden ve selaman ala İbrahim” emri ile İbrahim’e ateş gül bahçesi olup, ateş içinden bir hayat pınarı doğmuştur. Rabbü’l – İzzet’in kudret ve hikmetini göstermek için o tatlı suyun dört tarafında gül ve Gülistan, sünbül ve reyhan olup, güzel sesli bülbül ve çeşitli kuşlar öterek uçarlar. Fakat yine de etrafta ateşi yanmaktaydı. Bu ateşin yerinden çıkan hayat suyu Halilü’r- rahman tekkesi büyük bir kaynaktır ki bütün camiler, han ve hamam gibi hanedanlarla saraçhane ve debbağhaneyi sular. Sultan dördüncü Murat, Bağdat fethine giderken, bu tekkenin ziyaretine gelip tekkeyi seyrederken iki adet balık avlatıp kulaklarına birer altın küpe takmıştır. Sözün kısası acaip ve garip bir tekke yeridir. Anlatılmasında dil aciz kalır. Birçok salonlar, odaları, kileri, mutfağı ve çeşitli misafir odaları vardır. Şeyhi, yarandan, sofra sahibi, sevimli, garipleri seven, bilgili bir kimsedir. Yoksulu sevindirir. Tarikat öncüsü, doğru ve gerçek bilgi sahibi idi. Yedi gece misafiri olduk. Murtaza Paşa efendimizin verdiği hediyeleri kendisine teslim edip hayır dualarını aldık. Bir kimse yedi gün yedi gece bu tekkeyi ziyaret etse, yedi muradı yerine gelir derler. Tatlı suyundan içenler, Allah’ın emri le hafakan hastalığından kurtulur. Bunun için Urfa halkında hafakan hastalığı olmayıp dinç olurlar. Bu tekkede nice fakir erenler vardır ki baş ve ayak açık, fakirlikleriyle övünür, hal sahibi, Allah yolunda kimselerdir. Seyyit Münci tekkesinin dahi fukarası çok ve nimeti boldur. Bunun da şeyhi Salih bir kimse, olgun bir önderdir. Urfa’da sekiz hamam vardır. Paşa hamamı; gayet hoş suyu ve havası olup güzel bir yapıdır. Samsadkapısı hamamı, Hacıbey hamamı, Arasta hamamı, Muharrem hamamı, keçeci hamamı ve meydan hamamı. Bunlar herkese açık hamamlardır. Toplam yetmiş beş adet saray hamamı vardır. Evvela Tayyar Mehmet Paşa sarayında iki güzel hamam vardır ki, Padişah hamamı gibi yapılmış, güzel ve görülmeye değer bir hamamdır. Bundan başka diğer saraylarda da güzel hamamlar vardır. Urfa’nın suyu havası gayet mutedil olup yazı yaz, kışı kıştır. Kış mevsiminde kar yağar. Baharda yağmur yağar. Burası dört mevsimin olduğu bölgede olup on yedinci örfi iklime düşer. Tali’i ay burcudur. Dostlardan iyi huy sahibi, şirin ve edalı dilberleri olur. Temiz, lekesiz, terbiyeli, edepli, örtülü ve güzel sözlü hatunları vardır. Elbise, sanat, yiyecek ve içecekleri: Ayan ve ileri gelenleri hepsi samur, sincap kürkü ve atlas giyerler. Orta halli olanları çeşitli kısa elbise giyerler. Türkmenler ve Kürtler kendi dilleri ile konuşurlar. Pamuk ipliğinden kaput gibi bezi olur ki, Musul bezinden daha güzel ve temizdir. Ürünlerinden buğdayı, arpası, mercimeği, nohud ve pamuğu bol yetişir. Yiyecek ve içeceğinden narı meşhurdur. Bu şehrin Harran tarafında Halil nehrinin iki tarafı baştan başa bağ ve bahçe olduğundan, yazın kışın sebzesi boldur. İç kalenin arkasındaki damlacık dağı’nın üzeri de bahçeliktir. Buradaki narların her biri bir okka ve beş yüz dirhem gelip insan kellesi kadar olur. Bağdat, Niksar ve Gemlik’te dahi böyle sulu nar yetişir. Hatta İstanbul’un ve Karaferiye’nin lefan narı ile baş başa gelir. Gerçi Maraş’ta da nar çok olur. Hatta fırınlarda kurutup başka ülkelere gönderirler. Fakat bu Urfa narı her tarafta makbuldur. Hatta “ En –naru fakilemü’ş-şita” (Ateş kışın meyvesidir.) demişlerdir. Devam Edecek…
Ekleme Tarihi: 13 Mart 2022 - Pazar

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -77-

Nemrud önce yer tanrılığı iddiasında bulunurken, “ Hem yer ve hem “gök tanrısı benim” diye ilahlık davasına kalkışmıştır. Cenab-ı hak Hazreti İbrahim’i gönderip onu imana davet ettiğinde: “Hem gök hem yerin tek tanrısı olan bir kimseyi dine davet etmen büyük cesarettir” diyerek Hazreti İbrahim’i tutuklatıp büyük bir mağaraya hapsettirdi. Dağlar kadar odun yığdırıp büyük bir ateş yaktırdı. Hala Nemrud ateşi diye meşhur olup, Hazreti İbrahim tekkesinin zemininde idi. Hazreti Peygamber (SAV) dünyaya geldikleri gece –ki Medayin’de (İran) Nale-i Kisra ve Asvan şehrinde Aynül – Leben kurumuş, Mekke’de Safa ile Merve arasındaki putlar baş aşağı olmuş, İskenderiye’ki ip sütun yıkılmış, Trabzon’da balık sütunu batmış, Makedonya’nın merkezi olan Kostantiniyye’de denizde ve karada bulunan üç yüz altmış altı tılsım yıkılmış. Ayasofya kubbesi ile roma Papa kubbesi ve bunun gibi nice tılsımlar yıkılmış, idi- bu Urfa şehri içindeki Nemrud ateşi sönmüştür.

O ateşe lanetli Nemrud, Hazreti İbrahim’i mancınık ile atmış, havadan uçarak ta ateşin içine düşünce, Cenab-ı Hakk’ın “ Ya nar, kün berden ve selaman ala İbrahim” emri ile İbrahim’e ateş gül bahçesi olup, ateş içinden bir hayat pınarı doğmuştur. Rabbü’l – İzzet’in kudret ve hikmetini göstermek için o tatlı suyun dört tarafında gül ve Gülistan, sünbül ve reyhan olup, güzel sesli bülbül ve çeşitli kuşlar öterek uçarlar. Fakat yine de etrafta ateşi yanmaktaydı. Bu ateşin yerinden çıkan hayat suyu Halilü’r- rahman tekkesi büyük bir kaynaktır ki bütün camiler, han ve hamam gibi hanedanlarla saraçhane ve debbağhaneyi sular. Sultan dördüncü Murat, Bağdat fethine giderken, bu tekkenin ziyaretine gelip tekkeyi seyrederken iki adet balık avlatıp kulaklarına birer altın küpe takmıştır.

Sözün kısası acaip ve garip bir tekke yeridir. Anlatılmasında dil aciz kalır. Birçok salonlar, odaları, kileri, mutfağı ve çeşitli misafir odaları vardır. Şeyhi, yarandan, sofra sahibi, sevimli, garipleri seven, bilgili bir kimsedir. Yoksulu sevindirir. Tarikat öncüsü, doğru ve gerçek bilgi sahibi idi. Yedi gece misafiri olduk. Murtaza Paşa efendimizin verdiği hediyeleri kendisine teslim edip hayır dualarını aldık. Bir kimse yedi gün yedi gece bu tekkeyi ziyaret etse, yedi muradı yerine gelir derler. Tatlı suyundan içenler, Allah’ın emri le hafakan hastalığından kurtulur.

Bunun için Urfa halkında hafakan hastalığı olmayıp dinç olurlar. Bu tekkede nice fakir erenler vardır ki baş ve ayak açık, fakirlikleriyle övünür, hal sahibi, Allah yolunda kimselerdir. Seyyit Münci tekkesinin dahi fukarası çok ve nimeti boldur. Bunun da şeyhi Salih bir kimse, olgun bir önderdir. Urfa’da sekiz hamam vardır. Paşa hamamı; gayet hoş suyu ve havası olup güzel bir yapıdır. Samsadkapısı hamamı, Hacıbey hamamı, Arasta hamamı, Muharrem hamamı, keçeci hamamı ve meydan hamamı. Bunlar herkese açık hamamlardır.

Toplam yetmiş beş adet saray hamamı vardır. Evvela Tayyar Mehmet Paşa sarayında iki güzel hamam vardır ki, Padişah hamamı gibi yapılmış, güzel ve görülmeye değer bir hamamdır. Bundan başka diğer saraylarda da güzel hamamlar vardır. Urfa’nın suyu havası gayet mutedil olup yazı yaz, kışı kıştır. Kış mevsiminde kar yağar. Baharda yağmur yağar. Burası dört mevsimin olduğu bölgede olup on yedinci örfi iklime düşer. Tali’i ay burcudur. Dostlardan iyi huy sahibi, şirin ve edalı dilberleri olur. Temiz, lekesiz, terbiyeli, edepli, örtülü ve güzel sözlü hatunları vardır.

Elbise, sanat, yiyecek ve içecekleri: Ayan ve ileri gelenleri hepsi samur, sincap kürkü ve atlas giyerler. Orta halli olanları çeşitli kısa elbise giyerler. Türkmenler ve Kürtler kendi dilleri ile konuşurlar.

Pamuk ipliğinden kaput gibi bezi olur ki, Musul bezinden daha güzel ve temizdir. Ürünlerinden buğdayı, arpası, mercimeği, nohud ve pamuğu bol yetişir. Yiyecek ve içeceğinden narı meşhurdur. Bu şehrin Harran tarafında Halil nehrinin iki tarafı baştan başa bağ ve bahçe olduğundan, yazın kışın sebzesi boldur. İç kalenin arkasındaki damlacık dağı’nın üzeri de bahçeliktir. Buradaki narların her biri bir okka ve beş yüz dirhem gelip insan kellesi kadar olur. Bağdat, Niksar ve Gemlik’te dahi böyle sulu nar yetişir. Hatta İstanbul’un ve Karaferiye’nin lefan narı ile baş başa gelir. Gerçi Maraş’ta da nar çok olur. Hatta fırınlarda kurutup başka ülkelere gönderirler. Fakat bu Urfa narı her tarafta makbuldur. Hatta “ En –naru fakilemü’ş-şita” (Ateş kışın meyvesidir.) demişlerdir. Devam Edecek…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.