Dostun biri “fakile” (meyve) kelimesinden alarak nardan maksat yenecek nar zannedip “Özelikle Urfa narı” demiştir. Hakikaten az bulunan gayet sulu nardır. Has ve beyaz livaşe ekmeği, saçta pişirilen beyaz yufka ekmeği, tandır kebabı, helvası ve dut şarabı ve ipeği çok ünlüdür.
Urfa halkı son derece misafir seven, garipleri koruyan dost insanlardır. Gece gündüz misafirsiz yemek yemezler. Yiğit, güçlü, merd, meydan erleri vardır. Cenab-ı hakk bu şehir halkına İbrahim Halil bereketi vermiş, gayet zengin yerdir. Halilü’r- Rahman Tekkesi olduğundan, burada zulüm yapan eden idareci hiç yaşayamaz; mutlaka bir kazaya uğrar.
1256 tarihinde yaptığımız seyahatte bu Urfa şehrine geldiğimizde, Trabzonlu Ketenci Ömer Paşazade Baki Paşa buranın yöneticisi idi. Sarayında misafir kalıp, gece gündüz sohbet ederdik. Bir gün Halilü’r-Rahman evkafını teftiş ve tetkik edip, halka hak yönünden görünerek, nice yerleri tamir eder şekilde para toplama yoluna düşer. O gece rüyasına bir ihtiyar girer. Boyu çok yüksek olup elinde asası, dilinde ya “Kahhar “ zikriyle gelip, Paşanın önündeki masası üzerinden birçok emirleri alır. Elindeki asayla bir yandan Paşayı dövmeye başlar, bir taraftan da “ Niçin benim evkafıma el koymak istersin?” diye sorar.
Hemen Baki Paşa can havli ile uykudan uyanıp Halilullah evkafını yoklamaktan vazgeçer. Sabahleyin rüyasını imamına ve bana anlatıp yorumlanmasını istedi. O’na : “Hayır ola sultanım! Halil fukarasına sadaka ve kurbanlar gönderip ruhu için hatim okutturun.” Dedim. Paşa da dediğim gibi yapıp, türbesine yüz sürerek her şeyden elini çekip temizlendi.
İşte, Urfa böyle bir yerdir. Halkı Halil sıfatlı, sevimli kalpli, imanlı ve Allah yolunda kimselerdir.
Urfa’nın hayret verici garip eserleri: Urfa kalesinin doğu tarafında Damlacık adında yüksek bir dağ vardır. Lanetli Nemrud’un yaylada ki merkezi imiş. Bunun içinde ve şehirde binlerce mağaralar vardır ki, her birinde ikişer üçer yüz at ve başka hayvanlar yatar.
Binlerce Arap ve Kürt konar, göçer. Mağaraların birinde İbrahim Halil makamı vardır. Nurlu bir mağara olup kavisli bir kapısı bulunur. Nemrud, Hazreti İbrahim’i ateşe atmazdan önce, bir mağaraya aç susuz kalsın diye hapseder. Allah’ın hikmeti mağaranın bir tarafından ince bir su akmaya başlar.
Bu mucizeyi gören nice kafir İslam ile şereflenip mes’ud olurlar. Hala o mağarada İbrahim Halil makamından o temiz su akmaktadır. Her kim bu sudan içse koyun eti yemiş gibi güçlü olur.