ESKİ URFA KÜLTÜRÜ: Kitabın ikinci kısmı olan eski Urfa kültürü bölümüne geldik. İnsanlar birlikte yaşamaya başladıktan sonra bir kültür oluşturmuşlardır. Bizde önce kültür denilen kelime, kavram nedir bunu öğrenelim veya hatırlayalım. Kültür: bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan, üzerinde mutabık kalınan gelenek haline gelen, toplumsal bir düşünce ve davranış şeklidir denilebilir. Kültür geniş bir kavramdır, evlilikten, ölüme, yaşama tarzına, sanata, nerdeyse bireysel ve toplumsal yaşamın tümünü kapsar. Toplumsal yaşamın ilk kalıcı anlamlı hali ise erkek ve kadının birlikteliğidir, evlenmeleridir.
Sağlam, bir evlilik, tarihsel süreçte olduğu gibi, günümüzde de çok eşlilikle değil tek eşlilikle değerli olur, anlam kazanır. Aile bir toplumun temelidir onurudur. Zira kadın ve erkeğin birbirlerine karşı sadakati, buna namus denir, açık demek gerekirse evlilik dışı başkalarıyla cinsi ilişkiye girmemeleri bir toplumun sağlam temeller üzerine kurulu bir düzeni olması demektir. Çok eşlilik, sadakatsizlik bir anlamda hayvani bir yaşam şeklidir.
Bundan dolayı bazı toplum düşünürleri kadın ve erkeğin sadakati, yani namus kavramı için devrimci bir düşünce ve davranıştır derler.
Bizde bu nedenle kültür konusunda önce, bir toplumun temelini oluşturan, bizimde konumuz olan evlilik kurumunun Urfa’da eski evlenme kültürünü yeni kuşaklara aktarmak gerektiğini düşündük.
Sanayi öncesi tüm toplumlarda olduğu gibi Urfa’da her şey, buna evlilik de dahil, doğal, sade ve idi Evlenmelerin çoğu görücü usulü ile olurdu. Ancak akraba ailelerin çocukları birbirlerini görme tanıma fırsatı olurdu. Ya da evlenecek olanlar ancak sokakta, çarşıda, pazarda tesadüfen birbirlerini görmüş olabilirler. Evlenme yaşına gelen gençler için aileleri kendi durumlarına uygun bir kız, gelin bulma araştırması yaparlar. Uygun tanımı ailelerin, ekonomik, sınıfsal, kültürel durumları ile ilgili ve orantılı olması gerekirdi. Yani istisnalar hariç, şimdi de olduğu gibi bir fakir aile çocuğuna zengin bir ailenin kızını isteyemez. İstenilse bile genelde ret cevabı alınır. Maddi durumu yoksul bir ailenin çocuğu ne kadar akılı, terbiyeli, yakışıklı, iş güç sahibi olsa da, Urfa’nın zengin, köklü ailelerinden, Hacı Kamillerden, burada bir parantez açarsak, bu ailenin dedeleri Cizre beyi Bedirhan beyin amcası oğlu Kör Abdurrahmandır, diğerleri Önceller, Hacibanlar ve, bunlara benzer ailelerden kız isteyemezdi. İstenilse bile verilmezdi. Veya bir zengin aile çocuğuna, istisnalar hariç fakir bir ailenin kızını istemez. Bundan dolayı Urfa’da bu konuda dengi dengine olacak denilir. Ünlü bir halk sözü ise davul dengi dengine olur denilir. Öteden beri Urfa’nın zengin burjuva aileleri hep birbirlerinden kız alır verirler.
Kız beğenme ve isteme sınıfsal durumların dışında aynı usulde olurdu. Evlenme çağına gelen bir genç için önce aileler gelin adayı ararlar. kendilerine uygun birini bulmak için konu komşudan, akrabalardan bilgi alırlar, araştırma yaparlar, ailenin isteğine uygun bir kız bulunursa, önce kız ve ailesi hakkında nedir ne değiller diye bir araştırma yapılır. Şartlarına göre iseler, kız tarafına kızlarını istemeye geleceklerine dair haber verilir. Haber verilen aile isteyen tarafı makul görürse, buyurun gelin hayırlısı olsun denilir. Eğer uygun bulmazlarsa veya kızı yakın akrabalardan biri istemişse, mazeretimiz var gelmeyin denilir.
Kız tarafından kabul edilen, gelin denilen aile, önce tecrübeli üç- beş kadın kızı görmeye giderler. Bu kadınlara Urfa şivesiyle düğülcü denilir. Düğülcü kadınlar kız tarafından genellikle iyi karşılanır. Karşılıklı sevgi saygı gösterilir. Gelin adayı ise gelen düğülcülere karşı süslenir, püslenir, kibar ve nazik olmaya çalışır. Kahve ve çay ikram ederler. Düğülcü kadınlar bu arada bir yandan kızın güzel olup olmadığını ayrıca hal ve hareketlerini inceler, zihinlerinde not alırlar. Çünkü kıza talip olan oğlan tarafına doğru bir bilgi vermek isterler. Düğülcü taraf kız evinde makul bir süre oturduktan sonra izin ister, her iki taraf ta Allah hangisi hayırlısı ise öyle olsun der, hatır alarak evden çıkarlar. Devam Edecek…