Urfa’da culha, dokuma işinden sonra keçecilik gelirdi. Keçe de culha işi gibi insan yaşamının zorunlu bir ihtiyacı idi. Gerçi diğer meslekler bakırcılık, demircilik, bunlar da birer ihtiyaçtı. Ama bunları bir sıralama yaparsak, temel ihtiyaçlardan sonra, insanların rahat ve anlamlı yaşamaları için diğer meslekler de gerektiği için diğer sanatlar konusunda biraz bilgi paylaşacağız. Sanatlar konusunda böyle bir sıralama yapmamız belki çok doğru da olmaz. Ancak giyinme gibi ev sergileri dışında diğer sanatlar da gereklidir. Tüm sanat dalları bileşik kaplar misali gerekli ve zorunludur.
Ama yine de bir sıralama yapmak gerekiyor. Bu nedenle önceliği giyinmeye, yani culha işine, ikinci sıraya ev sergisi olan keçe işine verdik. Sonra bir sıra takip edersek, diğer sanat dalları gelir. Culha, bir dönem Urfa’nın organize bir mesleği olan culha işinin şimdi en kıdemlısı olan, yüz yaşına merdiven dayamış, bu ilerleyen yaşına rağmen Harran kapıdaki tarihi dükkanında biz Urfalıların deyimi ile hala çul çapıt işleyen Mustafa usta kalmıştır. Mustafa usta kendisi ve dükkanı, yaptığı tarihi sanatı ile, gördüğümüzde bizleri adeta yüzlerce yıllık bir tarihe götüren bir manzara arz ediyor.
Şimdi bu culha tezgah işinden şehrimizin tarihi mahallelerinde sokak aralarında icra eden ancak üç- beş kişi kalmıştır. Urfa’da dokumacılığın diğer bir sanatı olan abacılığın önde gelen ustası ise Merhum Ramazan Abacı idi. Şimdi ne yazık ki abacılık işi yapan hiç kimse kalmamıştır. Böylece bu sanat tarihe karışmıştır. Oysa ilimizde yerel yönetimlerin ve vilayetin yok olan meslekleri yeni kuşaklara bir kültür değeri olarak tanıtmaları için sembolik olarak bile göstermeleri için bir iki işletme olsa da işlerlik kazandırmaları gerekiyor.
Zira böylesi tarihsel sanatlar, kültürel olduğu kadar, turistik ve ekonomik getirileri de olur. Abacılık gibi Urfa’da kürkçülük de çok gelişmişti. Çeşitli kalitede kürkler yapılırdı. Ağa kürkü, çoban kürkü, orta sınıf insanlarının giydiği normal ucuz kürkler ve birde çocuk kürkü yapılırdı. Şimdi saydığımız kürklerden yalnız çocuk kürkü yapılmıyor. Çocuk kürkleri ise nedense bilinmez, sarı renkte olurdu. Geçmişte en azından 70- 80 tane olan kürkçü esnafından şimdi ancak 6- 7 tane usta kalmıştır. Bu sanatta Şimdi ve daha önce en emek verileni kaliteli ve pahalı olanı yeni doğmuş kuzuların derisinden ortalama 40 kuzu derisi ile yapılan kürklerdir.
Bu kürklerin özelliği hafif olmasıdır. Buna süt emmemiş kuzu derisi denilir. Bu kürklerin bir özelliği giyildiğinde ağır olmaz hafif olur. Kürklerde bir özellik ve kalite kürke verilen emek kadar bir kürkün kuzu derisinden yapılan kürkün hafif olmasıdır. Koyun derisinden yapılan kürkler az sayıda olmasına rağmen kaba ve ağır olur, bu nedenle fiyatı kuzu derisinden yapılan kürklerden çok daha ucuz olur. Şimdi gelelim diğer sanatları kısaca tanıtmaya, Culha işi bitme sürecine girdiği gibi, Urfa’nın diğer önde gelen zaruri ihtiyacı olan keçecilik sanatı da bitme noktasına gelmiştir. Keçe bir dönem Urfa ve bölgemizin hem keçesi hem de halısı sayılırdı.
Temiz yünden yapılmış saf keçenin bir özelliği, sanırım bölgemize has bir taş olan kara taş gibi kışın sıcak, yazın serin tutar. Urfa’da bir zamanlar yalnız merkezde belki 150-200 keçeci vardı. Şimdi hayatta kalan bunlardan yaşları 80’e gelmiş iki tane usta kaldı. Hamza Çakallı, diğeri Ramazan usta. Keçecilik Hamza ustanın aile mesleğidir. Çok sayıda Çakallı soyadlı kişi keçe işini yapar. Şimdi bu sanatlarda bir sıra takip ederek önce keçe sanatını hayatta kalmış bu iki ustadan dinleyeceğiz. Sonra diğer sanatların son temsilcilerini dinleyip yazacağız. Böylece kültür meraklısı bir birey olarak ve bu satırları okuyanlar olarak çevremize de duyurarak tarihi ve kültürel görevimizi az da olsa yapmış oluruz. Devam Edecek…