Sanayi makineleşme dönemi öncesi her şey elişi göz nuru idi.
Şimdiki plastik, naylon zamanı gibi kullan at, israf kültürü yoktu.
Çünkü kullanılan eşyalar bir emek verilerek bir sevgi katılarak yapılıyordu. Nasıl insanların toplum içerisinde bir değeri ve kıymeti vardı ise
Eşyaların da kıymeti vardı. Hemen kolayca atılmıyordu. Zira paraya aşırı bir değer verilmiyordu.
Bundan dolayı emek ürünü eşyalar kolayca atılmadığı gibi, bir Türk atasözünde denildiği gibi “can malın yongasıdır” denilerek muhafaza edilir. İnsanlar da şimdiki zamanda olduğu gibi kolayca atılmıyor harcanmıyordu. Kısaca insanın kıymeti olduğu gibi eşyanın da kıymeti de vardı.
Bir zamanlar şimdiki zaman gibi her şey makine ürünü fabrikasyon da değildi. Her şey el emeği alın teri idi. Bunlar giyilen eşyalardan, serilen, yiyecek, içecek her şey el ile doğal ürünlerle yapılırdı.
Her şey doğaldı. Ekmeğimiz gibi her ürün daha henüz bozulmamıştı.
Ünlü bir şairimizin dediği gibi sanayi ve makileşmeyi kast ederek önce Ekmeğimiz bozuldu der. Şairimiz çok doğru söylemiş. Önce Ekmeğimiz bozuldu. Her şeyde olduğu gibi ekmekte önce bir tat ve lezzet vardı. Ekmeğin taze doğal nefis kokusu pişirildiğinde ta uzaklardan gelirdi.
Şimdi ise her şey taklit ve yapay.
Konumuz elişi eski değerler olduğu için bu eski değerlerden biri olan doğal zamanların doğal işi keçecilik sanatının rahatlıkla son temsilcisi diyebileceğimiz Hamza Çakallı usta bizlere, daha doğrusu yeni nesillere keçecilik nedir diye bilgi verecek. Bir zamanlar Urfa'da sergi denilince akla genellikle keçe gelirdi. Hamza ustanın belirttiğine göre bir zamanlar keçeci esnafına kayıtlı 150 keçeci vardı. Hamza Usta 60 yıldır bu keçe işini icra ediyor.
Kayıtsız sanatkarlarla birlikte bu sayı yaklaşık 170 esnaf vardı, diyor.
Her esnaf her gün düzenli bir kazanç sağlamaları için bir çift keçe yani iki tane keçe yapmaları gerekiyordu. Keçe işi diğer el işleri gibi meşakkatli, zahmetli zor bir iştir. Belki her sanattan daha zordur. Hamza usta bizlere bu sanatın yapılışını anlattı. İyi bir keçe yapmak için altı aylık kuzu yünü gerekiyor. Keçe üç kişi tarafından yapılır. Kuzu yünü önce tertemiz yapılır, yere serilmiş beze nakışlar yapılır. Bir kat yün serilir, onun üzerine bir kat yine aynı miktarda yün serilir, tekrar bir kat yün serilir, Bu her üç katının arasına da su serpilir sonra katlanır, beze aynı miktarda üç kat yün katlanmış olur. Beze sarılı katlanmış, yuvarlanmış, nakışlı yün bir saat üç kişi tarafından ayakları basarak yerde yuvarlanarak yapıştırılır. Sonra tekrar aynı işlem bir saat daha yapılır.
Bundan sonra hamam faslı başlar.
Özel keçeci hamamına getirilen keçeler üç dört saat sıcakta göğüsle sürekli vurularak, sağlamlaştırılır, pişirilir, yani kıvamına getirilir. Nihayet halı gibi bir keçe olur. Halis kuzu yününden yapılan bir keçe halı gibi 40- 50yıl kullanılabilir. Büyük bir emekle yapılan keçeler, bir dönem Urfa’nın en önde gelen çarşısı olan sipahi pazarına getirilir, günde 25- 30 çift keçe satılırdı.
Keçeler keçeci tellalları tarafından gösterilip gezdirilerek açık artırmayla satılırdı. Belki 50 tane keçeci tellalı vardı. Her meslek dalının bir bu kadar tellalı vardı. Her mesleğin el işi ürünleri, kürk, kilim, hali, aba, vs eşyalar, kendi mesleklerinin tellalları tarafından sabahleyin dernek Şıhı “başkan” huzurunda Tellal başı denilen bir telal tarafından okunan bir dua ile öğleye kadar satış yapılırdı. Öğleden sonra satış yasak olurdu. Her gün aynı şekilde yapılan dua da esnafa ve telalarla doğru dürüst olun, hayırlı iş yapın şeklinde olurdu. Bu ticari ahlaka uymayan esnaf veya tellal ceza alırdı. Bu çarşının diğer adı halk arasında oturakçı pazarıdır.
Hamza usta bu işi yaz kış demeden severek, isteyerek yaptığını belirtiyor. Hamza ustaya ustan kimdir diye sorduğumda ünlü keçeci deve İsa olduğunu söyledi. Bu keçecinin diğer ünlü keçeci kardeşi deve aboydu. Aslında keçeci sanatı bir anlamda çakallı ailesinin geleneksel bir sanat koluydu desek doğrudur. Hamza ustanın belirttiğine göre Çakallı ailesinden 25 kişi keçe işi yapardı.
En iyi keçe yapanlardan diğerlerini sorduğumda, fakçı Mustafa, babası çakallı şıhe, amcası çakallı Mustafa ve Çakallı Cıme olduğunu söylüyor. Konumuzu bu efsane mesleğin bir efsane söylencesi ile bitirelim. Çakallı Hamza ustanın babası Şihe amca keçesini pişirmek yani tuturmak için bir gece tarihi eski arasa hamamına götürür. Şihe amca hamamda tektir.
Bir an, arkadan görünmeyen, cin diye tabir edilen bir varlık arkadan omzuna şiddetli bir şekilde vurur, gün görmüş, cesur Şıhe amca korkmaz, belinden kamasını çıkarır görünmeyen varlıkla mücadele eder. Ancak bu görünmez varlık bir birkaç lülukten girer çıkar. lülük Urfa lehçesinde taştan yapılmış, bir nevi musluk. Şihe usta kamasını belki iki saat salar bu belayı def eder. Bizde bu efsane söylence ile efsane bir sanatı elimizden geldiği kadar tanıtmış oluyoruz. Devam Edecek…