NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -88-

El işleri son demlerini yaşıyor.  Ekonomide hızla işleyen arz talep yasası el sanatını olduğu gibi olumsuz bir şekilde etkiliyor. Talep sanayi ürünlerine olunca doğal el sanatında talepte az, dolaysıyla arz da üretim de az oluyor. Yetersiz oluyor. Karın doyurmuyor. Bu işin gönüllü talepli kişileri olmaz olsa, kalan üç beş esnafta kepenk kapatacak. Bir zamanların yüzlerce sanat erbabının olduğu sanat üretim pazarlama merkezi Urfa’da yaşlı birkaç usta ancak kaldı. Bu mesleklerden biri belki en önemlisi olan Keçecilikti. Zira şimdinin halıları koltukları ne ise Sanayi öncesi dönemde ilimizde keçe ve kilim aynı değerdeydi. Keçeci mesleğinin şimdi bu işi hala gönüllü olarak sürdüren son temsilcisi sayılan iki kişi kalmıştır. Bunlardan birinin Hamza usta olduğunu söylemiştik. Diğer keçeci ise Hamza usta ile aynı yaşlarda olan Ramazan usta kaldı. Ramazan usta Urfa’nın Tarihi mahallerinden birinde tarihi ilginç dükkanında   tarihi mesleği hakkında kendisiyle sohbet ettik. Keçecilik eski Anadolu devletlerinden beri binlerce yıldan beri devam eden bir sanat. Yaygın kanaat olarak Orta Asya Türklerinin milli sanatı olduğu söyleniyor. Ramazan usta altmış yıldır bu işi yaptığını, bu kadar yıldır da bu dükkânda olduğunu bu işi icra ettiğini belirtiyor. Önceleri ortalama yüz yirmi keçeci esnafının olduğunu söylüyor. Keçeciliğin büyük bir emek bir isteyen zor bir sanat olduğunu söylüyor. Keçenin ham maddesinin safi yün olması gerektiğini, her yünün de keçe yapımında kullanılamayacağını belirtiyor. İlla da kuzu yünü olması gerekiyor. Yani tümüyle kuzu yününden oluşuyor.  Keçe yapımına başlanınca önce kuzu yünü iyice temizlenir. Temizlenen kuzu yünleri beyaz bezler üzerine üç kat serilerek, ıslatıldıktan sonra katlanır yuvarlak yapılır, el ve ayakla basılarak gezdirilir birleştirilerek tek parça haline getirilir. Üç kişi tarafından aralıklı olarak üç saat yerde yuvarlanarak yapıştırılır. Bundan sonra işin daha zor kısmı devreye girer. Keçeler keçeci hamamında ustalar tarafından saatlerce göğüsle vurularak kıvamına getirilir. Keçeciler buna keçe pişirilir derler. Hamamdan çıkan keçeler kuru yere serilerek bir müddet bekletilip ıslaklığı giderilip kurutulup kıvamına getirildikten sonra satışa dolaysıyla kullanmaya hazır hale getirilir.  Mezat pazarının, yani sipahi pazarının yolu tutulur, keçeler satılmak üzere keçeci telalarına teslim edilirdi. Keçeler yalnız Urfa yöresine değil, civar illerden gelen esnaflar tarafından sürekli alınırdı. Oda keçeleri üç dört metre boyunda ortalama bir metre eninde olur. Ayrıca yoğun olarak namazlık keçe ve çoban keçesi yapılırdı. Ramazan ustanın verdiği bilgiye göre eski dönemin en ünlü ustaları tıpkı Hamza ustanın dediği gibi fakçı Mustafa ve hacı Mehmet cano, deve Abo ve deve isa denilen ustalardı. Bu ustalardan fakçı Mustafa doksan yaşında olmasına rağmen hala mesleğini icra ederdi. Ayrıca ilimizde daha evvel belirtildiği gibi Çakkalı adlı ailenin neredeyse tümü Keçecilik yapardı. Anlatılana göre Hacı Cane Ömer çok iyi bir Urfa keçesi yapar, Ankara’ya gider Atatürk’e hediye eder. Atatürk bu hediyeye karşı Cane ustaya bir altın madalya verir, keçeyi müzeye gönderir. Bölgemizde adı duyulmuş diğer ünlü bir keçeci Mardinli Hanen usta olduğu belirtiliyor. Hanen usta yaklaşık yüzyıl evvel yaptığı keçe kalıplarına aslan, ağaç, çiçek gibi resimler çizer keçe yaparmış. Şimdi yok olma sürecine girmiş el sanatları bir milletin kültürüdür. Bu nedenle merkezi hükümetin ve özelikle yerel yönetimlerin milli kültür varlıklarını ileriki nesillere tanıtmaları için maddi destek verip kurslar açmaları gerekir. Devam Edecek…
Ekleme Tarihi: 07 Nisan 2022 - Perşembe

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -88-

El işleri son demlerini yaşıyor.  Ekonomide hızla işleyen arz talep yasası el sanatını olduğu gibi olumsuz bir şekilde etkiliyor.

Talep sanayi ürünlerine olunca doğal el sanatında talepte az, dolaysıyla arz da üretim de az oluyor. Yetersiz oluyor. Karın doyurmuyor.

Bu işin gönüllü talepli kişileri olmaz olsa, kalan üç beş esnafta kepenk kapatacak. Bir zamanların yüzlerce sanat erbabının olduğu sanat üretim pazarlama merkezi Urfa’da yaşlı birkaç usta ancak kaldı.

Bu mesleklerden biri belki en önemlisi olan Keçecilikti. Zira şimdinin halıları koltukları ne ise Sanayi öncesi dönemde ilimizde keçe ve kilim aynı değerdeydi.

Keçeci mesleğinin şimdi bu işi hala gönüllü olarak sürdüren son temsilcisi sayılan iki kişi kalmıştır. Bunlardan birinin Hamza usta olduğunu söylemiştik. Diğer keçeci ise Hamza usta ile aynı yaşlarda olan Ramazan usta kaldı. Ramazan usta Urfa’nın Tarihi mahallerinden birinde tarihi ilginç dükkanında   tarihi mesleği hakkında kendisiyle sohbet ettik.

Keçecilik eski Anadolu devletlerinden beri binlerce yıldan beri devam eden bir sanat. Yaygın kanaat olarak Orta Asya Türklerinin milli sanatı olduğu söyleniyor. Ramazan usta altmış yıldır bu işi yaptığını, bu kadar yıldır da bu dükkânda olduğunu bu işi icra ettiğini belirtiyor. Önceleri ortalama yüz yirmi keçeci esnafının olduğunu söylüyor. Keçeciliğin büyük bir emek bir isteyen zor bir sanat olduğunu söylüyor.

Keçenin ham maddesinin safi yün olması gerektiğini, her yünün de keçe yapımında kullanılamayacağını belirtiyor. İlla da kuzu yünü olması gerekiyor. Yani tümüyle kuzu yününden oluşuyor.  Keçe yapımına başlanınca önce kuzu yünü iyice temizlenir. Temizlenen kuzu yünleri beyaz bezler üzerine üç kat serilerek, ıslatıldıktan sonra katlanır yuvarlak yapılır, el ve ayakla basılarak gezdirilir birleştirilerek tek parça haline getirilir. Üç kişi tarafından aralıklı olarak üç saat yerde yuvarlanarak yapıştırılır.

Bundan sonra işin daha zor kısmı devreye girer. Keçeler keçeci hamamında ustalar tarafından saatlerce göğüsle vurularak kıvamına getirilir. Keçeciler buna keçe pişirilir derler. Hamamdan çıkan keçeler kuru yere serilerek bir müddet bekletilip ıslaklığı giderilip kurutulup kıvamına getirildikten sonra satışa dolaysıyla kullanmaya hazır hale getirilir.  Mezat pazarının, yani sipahi pazarının yolu tutulur, keçeler satılmak üzere keçeci telalarına teslim edilirdi. Keçeler yalnız Urfa yöresine değil, civar illerden gelen esnaflar tarafından sürekli alınırdı. Oda keçeleri üç dört metre boyunda ortalama bir metre eninde olur. Ayrıca yoğun olarak namazlık keçe ve çoban keçesi yapılırdı. Ramazan ustanın verdiği bilgiye göre eski dönemin en ünlü ustaları tıpkı Hamza ustanın dediği gibi fakçı Mustafa ve hacı Mehmet cano, deve Abo ve deve isa denilen ustalardı. Bu ustalardan fakçı Mustafa doksan yaşında olmasına rağmen hala mesleğini icra ederdi. Ayrıca ilimizde daha evvel belirtildiği gibi Çakkalı adlı ailenin neredeyse tümü Keçecilik yapardı.

Anlatılana göre Hacı Cane Ömer çok iyi bir Urfa keçesi yapar, Ankara’ya gider Atatürk’e hediye eder. Atatürk bu hediyeye karşı Cane ustaya bir altın madalya verir, keçeyi müzeye gönderir.

Bölgemizde adı duyulmuş diğer ünlü bir keçeci Mardinli Hanen usta olduğu belirtiliyor. Hanen usta yaklaşık yüzyıl evvel yaptığı keçe kalıplarına aslan, ağaç, çiçek gibi resimler çizer keçe yaparmış. Şimdi yok olma sürecine girmiş el sanatları bir milletin kültürüdür. Bu nedenle merkezi hükümetin ve özelikle yerel yönetimlerin milli kültür varlıklarını ileriki nesillere tanıtmaları için maddi destek verip kurslar açmaları gerekir. Devam Edecek…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.