İnsanların yaşadıkları toplumlarda bazı kişiler toplum tarafından daha çok sevilir. Daha çok tanınır. Bu durum yetenek olduğu kadar, Allah vergisi bir sevgi olsa gerek. Bunun nedeni de ayrıca böylesi kişilerin bazı meziyetlerinin olmasından dolayıdır. Bazıları yardım severlikleri, bazıları bizim Urfa deyimiyle sofra sahibi olması iledir.
Yani cömert olmaları yemek yedirmeleriyle tanınmışlar. Ünlü olmuşlardır. Burada sırası gelmişken, Ortadoğu ve İslam kültüründe yemek ikram etmenin yedirmenin çok önemli olduğunu belirtmeliyim. Toplumda bazı kişiler ise olumsuz bir şekilde isim yapmışlar çevreye korku salarak maddi çıkar sağlayarak kendilerinden söz ettirmişler. Bu köşe yazımda söz konusu olan, bunların dışında toplumda aktör özellikleriyle, tiyatro yetenekleriyle, bu yetenekle birlikte bir de çalışkanlık ve iş becerileriyle tanınan kişiler vardır. Bunlardan biri de şehrimiz Urfa’nın çınarlarından Köprübaşında 64 yıldır fıstık satan fıstıkçı Mehmet ustadır. 80 yılı aşan ömrüne rağmen hala bir genç gibi duyarlı, enerjik, ve çevresiyle ilgili. Hem de hafızası gayet yerinde, eski anıları hatırlıyor. Kendisiyle kısa bir sohbet yaptık. Eski Urfa günlerini konuştuk. Böylesi insanlar, abarttığımı düşünmeyin. Bir şehrin bir bakıma belleğidir, yani hafızasıdır, kültürüdür, bir bakıma sosyolojisidir. Çalışkan Mehmet usta ekonomik yaşamında fıstıkçılık dışında daha birçok işler yapmıştır. Sonuçta taze fıstık satışı 2-3 ayı kapsar. Diğer yaptığı bir iş, bundan 50- 60 yıl evvel yine aynı yerde çiğköfte yapar satar. Çok temiz lezzetli yaptığı bu çiğköfte çok sevilir, Bir yiyen bir daha yer. Mehmet usta ile yaptığımız sohbette aslında böyle bir şeyi yapmayı düşünmediğini, ancak fıstık tezgahının yanında çiğköfte satan gene bu anlamda ünlü, eski Urfalı şerbetçi Mahmut ustanın sebep olduğunu söyledi. Nedeni de bir gün bir gariban gelir, gönlü çiğköfte ister, cebinde 50 kuruş vardır. Çiğköfte 1 liraya satılıyor. Hem de kapışılıyor. Gariban kişi Mahmut ustadan köfte ister, Mahmut usta hiç yapmadığını yapar köfte 1 liradır, 50 kuruşa gelmez der. Bunu gören Mehmet usta kızar, ben şimdiye kadar seninle arkadaşlık ve esnaf ahlakı gereği çiğköfte satmıyordum. Sen böyle yaptığından dolayı bundan sonra çiğköfte yapacağım, Hem de herkes yesin diye 50 kuruşa satacağım der. Mehmet usta gerçekten aynı yerde çiğköfte yapar. Şerbetçi Mahmut ustadan daha lezzetli yaptığından dolayı çok Urfalı evde yapılmış gibi bu çiğköfteden yer. Mehmet usta çiğköfte satışına daha sonra Urfa Samsat kapısı civarında devam eder. Burada daha çok satış yapar. Nedeni bu konuda tecrübe kazanması ve tanınması olmuştur. Olayın asıl özelliği ustamızın yaptığı işi severek yapmış olması gerek. Zaten bir işi severek yapmanın başarının anahtarı olduğu bilinen bir gerçek. Mehmet usta uzun yaşamında daha birçok iş yapmıştır. Bu işlerden biri de Urfa’nın bizlerin tabiri ile aşağı çarşıda, yani Haşimiye meydanında gazoz satmasıdır. Bundan 60 yıl evvel gazoz içeceği yeni çıkmıştır. Karla, buzla çok soğuk hale gelmiş gazozu, Halk yazın severek çok içermiş. Mehmet Usta günde 150 kasa gazoz sattığını belirtiyor. Bu da tahmini 2000 adet gazoz eder. Gazoz tanesi 15 kuruşa satılır. Ucuz olduğu için çok kimse içer. Satışı çok olurmuş. Mehmet ustanın anlattığına göre bu satışlardan çok memnun olan gazoz işletmesinin sahibi İsmet Mesçi haftada bir Mehmet ustanın şerefine bir oğlak kesermiş. Bu kısa sohbette şimdi metropol bir şehir olan Urfa’nın tarihte kalmış, küçük doğal bir nevi kasaba kültürünü vermek istedim. Çünkü eski bir şehrin simgeleri olan Mehmet usta gibilerin artık nesilleri tükeniyor, tarihte kalıyor. Bu nedenle bir dönem toplumda öne çıkmış tanınmış sevilmiş insanları ve yaşadıkları dönemlerin kültürünü kayıt altına almak gerekiyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi doğal kalmıyor.