Dünya’da denilebilir ki İslam dini kadar istismar edilmiş, egemen sınıfların kendilerine göre yorumladıkları belki başka bir din yoktur dememiz mümkün. İdeolojiler için de buna örnek olarak Marksizm gösterilebilir. Ülkemiz Türkiye için ise Kemalizm örneğini verebiliriz.
Oysa gerçek anlamda İslam dinin olsun saydığımız iki ideolojinin olsun herkes çıkarlarına göre yorumlasalar bile, dinimizin tartışmaya muhal vermeyecek denli belli farzları, belli ilkeleri, belli şartları vardır. Konumuz peygamberimiz Hazreti Muhammet (a.s.v.) atfen söylenen Harp hiledir hadisin açıklamasını analizini yapacak olursak, ne yazıktır ayetler ve hadisleri çıkar çevreleri yine çoğu kez kendilerine göre yorumlamışlar. Hadislerin çoğunun da maalesef uydurma olduğu kuran ayetleri yorumundan açıkça anlaşılır. Zira kuran ayetleriyle örtüşmeyen hadislerin doğru olduğunu akıl ve mantık sahibi kimse kabul etmez. Bu nedenle uydurma hadisleri gerçek hadisler olarak iddia etmek mümkün olmaz. Konumuz harp hiledir hadisine gelirsek, bu hadisin doğruluğu tartışılabilir. Çünkü peygamberimizin yaşamını incelediğimiz zaman savaş şartlarının zorunlu doğal akışı dışında, inancından ilkellerinden haşa hile yaptığı taviz yaptığı görülmemiştir.
İslam dinini savunanlara, sıkı bir dindar olduğunu söyleyip bu hadisi örnek alarak güya İslami amaç uğruna bazen demokrasi taktiği yaparak şeriat devleti isteyenler şunu çok iyi bilsinler ki İslam dini kendilerinin kabul ettiği Emevi halifesi Muaviye tarzı bir din değildir. İslam dini kapitalizm ile kesinlikle ayrılır. Sermayeye ağırlık veren, orta direğin yani orta sınıfın kalmadığı zenginin daha zengin fakirin daha fakir olduğu bir din değildir. İslam dinine gönül veren beyler, kuran ve gerçek hadisleri incelediğimiz zaman İslam dini ekonomik olarak bırakalım kapitalizme yakın olmayı, bu sömürü sistemine karşıdır. Aralarında uzlaşmaz çelişkiler vardır. Bu konuda bu görüşü destekleyen birçok ayet vardır. Zenginin malında fakirin hakkı vardır hadisinin özü zengin malını servetini fakirle yoksulla paylaşsın demektir. Bir köşe yazısında fazla ayrıntıya girilmiyor. Özcesi İslam dini ekonomisi servetin bazı ellerde birikmesini kabul etmez. Bundan dolayı saray gibi evlerde, trilyonluk lüks arabalarda gezmeyi israfı, lüks yaşamı, şatafatı kabul etmez. Kimse gücenmesin benim bildiğim böylesi yaşam tarzına dinimiz israftır haramdır der. Kendimden söz edecek olursam çok dindar bir aileden geliyorum. Merhum babamı Urfa’da yakın çevremiz sağlam bir mümin olduğunu çok iyi bilir takdir ederlerdi.
Bundan dolayı Dinimizi kendimce çok iyi araştırdığımı zannediyorum. Önceleri açık söylersem bir şeriat düzenini istiyordum. Ancak bunun bu çağda istismara yol açacağını, gerçek anlamda uygulanamayacağını araştırdım inceledim. Doğru olanın bu çağda gerçek bir demokrasinin din özgürlüğü, düşünce özgürlüğü Sosyal adalet olduğunu anladım. Çağımızda kutsal dini değerlerin, siyaset esnafının halk üzerinde bir rant sağlama aracı olarak, “ele verir telkini kendileri yer salkımı” olduğunu bilmek gerek.
İslam inancının güya savaş hiledir hadisi ile bazı Müslüman geçinen politikacıların bir nevi çıkarcı Makyavelci felsefesinin “amaca ulaşmak için her yol mubahtır” taktik anlayışı ile politik manevralar yapmak İslam dininin ruhuna aykırıdır. Sonuç olarak bu düşüncede olan kişiler bilmelidir ki gerçek şeriat yalnız ibadet değil, sosyal adalet de demektir.