NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

HAYAT TİYATRO GİBİ

Bilinmez garip bir alemde, adeta sırlar aleminde yaşıyoruz. Yaşam bir büyü gibi bir sihir gibi… Nereden geldik, nasıl Dünyaya geldik, nasıl insan olduk, nereye gideceğiz, ölüm bir son mu ölümden sonra diriliş olacak mı, gibi soruların sonu gelmiyor bitmiyor. Halen bu soruların tatmin edici cevabı verilmiş, cevabı alınmış sorular değil… Belki hiçbir zaman bu soruların tam cevabı verilemeyecek alınamayacak… dinlerin söylediğini ise ancak inanç ve iman kabul eder. Akılla mantıkla çok izah edilemez. Zaten bu büyük sanat eserleri karşısında bilim neymiş, akıl bilim aciz kalır. Bu nedenle Kim bilir derya içerisinde deryayı bilmeyen balık misali gibi kalacağız. Ancak evrenin daha doğrusu sonsuz denilecek evrenlerin nihayet mükemmel bir denge ve düzen şekilde dizayn edilmiş olması elbette öyle basit sıradan bir olay değil ve olamaz. Evrenin meydana gelişini bilim, aşırı ısı artışı sonucu oluşan büyük patlama teorisi ile, evrim teorisi ile de Darvin canlıların ve insanların meydana gelişini açıklıyor. Kusura bakılmasın bunun gibi saptamalar bana ucuz ve basit geliyor. Daha doğrusu bu şekil izahı aklım almıyor. Bu konuda dini inanç ve görüşü bilimsel görüşten daha doğru ve daha tutarlı görüyorum. Çünkü evrenlerin meydana gelişi akıl ile izah edilemeyecek bir durum, bilim bu gibi konularda varsayımlar, olasılık, olabilirlikle yetiniyor. Sonuçta mutlak doğru olmadığı gibi, mutlak doğru da yok. Olağanüstü bir kozmosu yaşam doğal seleksiyondur şeklinde belirleme eksik ve yetersiz kalır. İnsan ve yaşamı ise bu büyük bilinmezlikle beraber bilinmezliğini esrarını koruyor. Zaten insan denilen akıllı şuurlu varlık evrenin ve Dünyanın bir nüvesi benzeri. Hazreti Alinin “insan oğlunda ne alemler gizlidir” sözü bir anlamda bu gerçeği teyit eder. Kısaca çok bilinmeyen bir alem ve insan denilen varlık gerçeği var. Çocukluk ve gençlik yıllarında hiç bitmeyecek gibi gelen çok uzun bir zaman, Şimdi ortalama yetmiş seksen yıllık bir ömür, sanki bir an gibi daha dün gibi insana gelen zaman algısı. Hepimiz zaman zaman yahu seneler yıllar ne çabuk geçiyor deriz. Adeta bir oyun gibi, adeta bir rüya gibi, adeta bir tiyatro gibi. Zaten Hazreti Muhammet (SAV) bir hadiste Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir demişti. Din ve bilim her ne kadar biri biriyle çelişir görünürse bile bana göre çoğu kez örtüşür. Din, Evren ve Dünyanın bir gün son bulacağını kıyametin kopacağını haber verir. Bilimde benzer şeylere değinir. Örneğin, varoluş felsefesinin ünlü temsilcisi Jean Paul Sartre konumuzla benzer belirlemelerinden birinde, İnsan Dünya’da bir yabancı gibidir. Fanidir. İnsan tam özgür olamaz, eksik bir varlıktır, özgürlük insana göre değildir der. İnsan yaşamı hakkında şu örneği verir, bir palyaço düşünelim içeri kan ağlasa bile tiyatroda görevini yapıp halkı güldürmek zorundadır. Hayatta her şeyde olduğu ikili bir unsur var. Soğuk sıcak gibi acı sevinç gibi değişiklikler arz eder. Gene anlaşılmayan bu Yalancı Dünya’da bu kısacık denilecek ömürde İnsanın hırsından geri kalmaması, veya öleceğini fazla düşünmemesi garip bir durum. İyisi mi biz bu yazıyı Mevlana ile bitirelim. “ bu hır bu gır bu savaş nereye kadar sen benim ben senim işte” Keşke haddimizi bilsek ne kadar iyi olur.
Ekleme Tarihi: 06 Eylül 2018 - Perşembe

HAYAT TİYATRO GİBİ

Bilinmez garip bir alemde, adeta sırlar aleminde yaşıyoruz. Yaşam bir büyü gibi bir sihir gibi…

Nereden geldik, nasıl Dünyaya geldik, nasıl insan olduk, nereye gideceğiz, ölüm bir son mu ölümden sonra diriliş olacak mı, gibi soruların sonu gelmiyor bitmiyor. Halen bu soruların tatmin edici cevabı verilmiş, cevabı alınmış sorular değil…

Belki hiçbir zaman bu soruların tam cevabı verilemeyecek alınamayacak… dinlerin söylediğini ise ancak inanç ve iman kabul eder. Akılla mantıkla çok izah edilemez. Zaten bu büyük sanat eserleri karşısında bilim neymiş, akıl bilim aciz kalır. Bu nedenle Kim bilir derya içerisinde deryayı bilmeyen balık misali gibi kalacağız.

Ancak evrenin daha doğrusu sonsuz denilecek evrenlerin nihayet mükemmel bir denge ve düzen şekilde dizayn edilmiş olması elbette öyle basit sıradan bir olay değil ve olamaz. Evrenin meydana gelişini bilim, aşırı ısı artışı sonucu oluşan büyük patlama teorisi ile, evrim teorisi ile de Darvin canlıların ve insanların meydana gelişini açıklıyor. Kusura bakılmasın bunun gibi saptamalar bana ucuz ve basit geliyor.

Daha doğrusu bu şekil izahı aklım almıyor. Bu konuda dini inanç ve görüşü bilimsel görüşten daha doğru ve daha tutarlı görüyorum.

Çünkü evrenlerin meydana gelişi akıl ile izah edilemeyecek bir durum, bilim bu gibi konularda varsayımlar, olasılık, olabilirlikle yetiniyor. Sonuçta mutlak doğru olmadığı gibi, mutlak doğru da yok. Olağanüstü bir kozmosu yaşam doğal seleksiyondur şeklinde belirleme eksik ve yetersiz kalır. İnsan ve yaşamı ise bu büyük bilinmezlikle beraber bilinmezliğini esrarını koruyor.

Zaten insan denilen akıllı şuurlu varlık evrenin ve Dünyanın bir nüvesi benzeri. Hazreti Alinin “insan oğlunda ne alemler gizlidir” sözü bir anlamda bu gerçeği teyit eder. Kısaca çok bilinmeyen bir alem ve insan denilen varlık gerçeği var. Çocukluk ve gençlik yıllarında hiç bitmeyecek gibi gelen çok uzun bir zaman, Şimdi ortalama yetmiş seksen yıllık bir ömür, sanki bir an gibi daha dün gibi insana gelen zaman algısı.

Hepimiz zaman zaman yahu seneler yıllar ne çabuk geçiyor deriz. Adeta bir oyun gibi, adeta bir rüya gibi, adeta bir tiyatro gibi. Zaten Hazreti Muhammet (SAV) bir hadiste Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir demişti. Din ve bilim her ne kadar biri biriyle çelişir görünürse bile bana göre çoğu kez örtüşür. Din, Evren ve Dünyanın bir gün son bulacağını kıyametin kopacağını haber verir.

Bilimde benzer şeylere değinir. Örneğin, varoluş felsefesinin ünlü temsilcisi Jean Paul Sartre konumuzla benzer belirlemelerinden birinde, İnsan Dünya’da bir yabancı gibidir. Fanidir. İnsan tam özgür olamaz, eksik bir varlıktır, özgürlük insana göre değildir der. İnsan yaşamı hakkında şu örneği verir, bir palyaço düşünelim içeri kan ağlasa bile tiyatroda görevini yapıp halkı güldürmek zorundadır.

Hayatta her şeyde olduğu ikili bir unsur var. Soğuk sıcak gibi acı sevinç gibi değişiklikler arz eder. Gene anlaşılmayan bu Yalancı Dünya’da bu kısacık denilecek ömürde İnsanın hırsından geri kalmaması, veya öleceğini fazla düşünmemesi garip bir durum. İyisi mi biz bu yazıyı Mevlana ile bitirelim. “ bu hır bu gır bu savaş nereye kadar sen benim ben senim işte” Keşke haddimizi bilsek ne kadar iyi olur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.