Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir Hadis-i Şerif’inde şöyle buyurmuştur: “Haklı da olsa sürtüşme ve münakaşayı terk eden kişiye cennetin çevresinde bir köşk, şaka da olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk, ahlakını güzelleştirene de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim.” (Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace).
Bu Hadis-i Şerif’ten de anlaşılacağı üzere güzel ahlak bu dünyada olduğu gibi ahirette de kullara iyi bir menfaat sağlıyor. Kötü ahlakın ahiretle ilgili yönünü din adamları anlatarak bitiremiyor, Rabbim; “güzel ahlakla ahirete gitmemizi nasip etsin” diyelim ve biz dünya hayatımızdaki ahlakımızla ilgili yorumumuza geçelim…
Ahlak, dünya hayatındaki yaşantımızı da önemli bir şekilde etkiler. Ahlaklı olan bir insan herkesle iyi geçinir ve mutlu olur. Mutluluk yani stresten uzak bir yaşam “sağlıklı bir hayat” demektir. Sağlıklı bir insan daha güzel düşünür daha güzel kararlar verir, böyle olunca da bulunduğu çevrede itibar görür, bu itibar sayesinde maddi, manevi menfaat sağlar…
Ahlak, iş alanımızda da çok önemli rol oynar. Güzel ahlaklı olan; işini en güzel şekilde yapmaya çalışır, mesai arkadaşlarıyla kavgası gürültüsü olmaz. Dolayısıyla çalıştığı kurumun vazgeçilmez elamanı sayılır.
Ahlak, sadece eleman için değil patron için de pozitif ya da negatif gelişmelere yol açar. İşini iyi yapan, dili tatlı, güzel ahlaklı birisi sirke satsa da bal satandan daha fazla ciro elde edebilir. Bir insan hangi işi yapıyorsa yapsın; ister çöpçü isterse doktor olsun hakkını “bilerek” vermiyorsa ahlaklı davranmamış olur…
Bu girizgahı, geçenlerde yaşadığım ve iş ahlakına uygun olmadığını düşündüğüm bir konuyu gündeme getirmek için yaptım. Yaşadığım olay şöyle: Aracımı kontrol amacıyla yetkili servise götürdüm. Test yaptıktan sonra “arıza mazot filtresinden kaynaklanıyor” uyarısıyla birlikte onarım için onay istediler. Onay verdik, aracın işi bitti, ödemeyi de yaptıktan sonra “Bekleme salonunda çayınızı için biz aracı yıkatıp size öyle teslim edeceğiz” dediler. İşime geldi, bu kadar beklemişken biraz daha beklerim hiç olmazsa aracımızı temiz alıp giderim” diye düşündüm. Bir ara baktım mesai saati bittiği için personel söz konusu iş yerini terk ediyor. Aracı teslim alan müşteri temsilcisine kadar ortada kimse kalmadı. Göreve yeni gelen bir personele aracımı sordum. O da müşteri temsilcisini aradı ve anahtarın yerini öğrendi. Otomobilimizi yıkama yerinde teslim aldım. Ancak yıkama şöyle dursun, servise gelindiğinde kontrol için koltukların üzerine çekilen naylonlar bile öyle duruyordu…
Bana göre bu ihmal iş ahlakıyla ilgili olmalı. Mesai bitiyor diye işi yarım bırakan personel veya personellerin işlerine saygı gösterdikleri düşünüle bilinir mi? Saygı duyulmayan bir işte başarılı olmak mümkün mü?
Şikayet etmek istemedim. Çünkü işveren için de ahlak önemli. İyi ve güzel ahlaklı bir yönetici eğitime çok önem vermeli. “Hata” yaptı diye bir personelini kovma yerine onu alıp eğitmeli, gerekirse küçük bir müeyyide ile ıslah yoluna gitmeli. İşte bu tereddütlerim olduğu için önce şikayet etmek istemedim. Sonra da aklıma “Ben uyarmasam, başkası uyarmasa bu hata nasıl düzeltilir?” düşüncesi geldi...
KADINLAR GÜNÜ 8 MART’TAN İBARET DEĞİL
Erkeğe kadına vurmak değil vurulmak yakışır… Sana ruh üflendiğinde bir kadının karnındasın, ağladığında bir kadının kucağındasın, aşık olduğunda bir kadının kalbindesin…
Bu süslü sözlerin bol bol kullanıldığı bir 8 Mart’ı daha geride bıraktık. Dünya Kadınlar Günü ilan edilen 8 Mart öncesi ve sonrası topu topu birkaç günü kapsayan söylemler bir sonraki 8 Mart için raflara konuldu. Ha bir de Allah muhafaza, kadınlara saldırılar yapıldığında kadınlar hakkında birkaç kelam edilir o kadar…
Oysa kadınlar hayatın her anında, her aşamasında, hastalıkta, yoklukta her türlü sıkıntıda başrolde oynarlar. Özetle; Yüce Mevla’nın emaneti kadınlar bir haftaya sığdırılmayacak kadar öneme sahiptirler…