NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

URFA'DA ŞİMDİ MODA KARAKÖPRÜ

  Evvela konumuzla ilgili moda kavramının şimdi revaçta olan ve bir slogan haline gelen milli ve yerli olmadığıdını belirtmekle başlayabiliriz. Böylece belki kötümser bir imaj çizmemiş oluruz. Sermaye sömürü sistemi kapitalizm, Ahtapotun kolları gibi Dünya'ya dal budak sarmış bir vaziyette... Dur durak bilmiyor, doymak bilmiyor. Teknoloji sanayi çıkışlı üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan bencil bireyci bu sistem çıktığı Avrupa Amerika devletlerinde tarihsel süreç içersin de Vahşi yönü olan bırakın yapsınlar bırakın geçsinler ehileşip nisbetten sosyal demokrasi adalet paradiğmasına getirildi. Tabi bu değişim özü itabarıyla işçi emekçi sınıfın, sınıf bilinciyle, hak verilmez alınır direnmesiyle oldu. Bizim gibi ülkeler de ise kapitalizmin ilkel yönü hala devam ediyor. Bununla kalınsa iyi...  Olayın ironik yanı belki bu durumun hiç farkına varmayan dini bütün Müslüman kişiler, kapitalizmin bu acımasız şeklinin bir ürünü olan bireyci bencil düşünce yapısına, kültüre, tabir caizse teslim olduğudur. Ve bu durumu hiç sorgulamadığıdır. Çünkü bu düşünce yapısının İslami olduğu zan edilir. Gerekçe olarak bazı ayetler ve hadisler zikr edilir. Bir köşe yazısı içersinde bu ayet ve hadislerin kasıtlı olarak bir yönün anlatıldığına dair ayrıntılara girilmiyor. Sonuç olarak şunu rahatlıkla demek mümkün. İslami yaşam tarzı, İslam ekonomisinin kapitalist ekonomi ile uzaktan yakından tabir caiz se bir akrabalığının olmadığını söyleyebilirim. Çünkü bu ekonomik düşünce tarzının kaçınılmaz, doğal sonucu yaşama biçimi olan tek değer para döngüsüne giriyor. Çünkü kim ne derse desin bilim yaşama tarzının düşünce tarzını belirlediğini söylüyor. Sanırım bir Çin atasözü olsa gerek. Tanrı bizi geçiş dönemi sürecinden korusun şeklinde çok anlamlı aynı zamanda felsefi içerikli bir öz deyiş vardır. Bu söz anlaşılacağı üzere sosyal, ekonomik, kültürel değişimi Anlatıyor. Kültür emperyalizmini anlatıyor. Yoz yaşama biçimini anlatıyor. İşte şimdi Dünya genelinde olmasa bile Ülkemizde ve bölgemiz Güneydoğu Anadolu da özelikle namı değer ilimiz Şanlıurfa bu geçiş dönemi süreci ve sancısını bariz bir şekilde yaşıyor diyebilirim. İlimiz Urfa Yakın denilecek bir zaman süresi içersinde yapay sağlıksız bir şekilde gelişti. Sınıfsal yapılar arasında mesafe oldukça açıldı. Tabi belirtmek gerekir bunda aşırı bir nufüs artışı etkili oldu. Bu nedenle arsalar, araziler gibi yeni rant alanları oluştu. Dünya'nın diğer yerleşim yerlerinde Benzeri az olan değişimle, rantla, toplumun sermaye birikimine sahip olan kesimleri neredeyse ne oldum kabilinden bir kimlik ve kişilik bunalımına girildi denilebilir. Zira arsa ile rantla oluşan sistem sonucunun uzantısı olarak Bahçelievler Yenişehir gibi yeni semtler dahi beğenilmiyor terk ediliyor. Evler odalar küçük diye... Hem de üç- Dört oda yetmiyor deniliyor. Oysa daha yakın dönem denilen bir sürede ortalama yedi- sekiz kişi bir oda da kalındığı halde.. Şimdi  İlin parlayan yıldızı Karaköprü oldu. Şimdi Karaköprü modası oluştu. Gene doğruyu demek gerek. bu yeni yerleşim semti ilkel kapitalizmi simgeliyor. Artık Bahçelievler de Yenişehir de satlık yazılan evlerin sahiplerinin çoğu Karaköprü'ye yeni semtlere taşınıyor. Tek düşünce maddiyat para, evler odalar büyük olsun yeter. Öyle Çelişkiler yaşanıyor ki bu anlamda, Müslümanım deniliyor ölümü düşünüp, iyilik yardım eden çok az.  Şimdi böyle geri bir şekilde mi kalalım diyen kişilerin akıllı diye geçinen adamların seslerini duyar gibiyim. Geri kal demiyorum. Canım kardeşim. Ya ne diyorum dinden imandan İslam’dan söz ediyorsak komşusu Yakubi’ye de küçücük odalar da kötü şartlar da yaşarken sen dört odayı beğenmezsen bunun adına İslami yaşam tarzı denilmez. Hiç olmazsa bilip bilmeden bunun İslami bir yaşam tarzı iddiasını taşıma. Çünkü artık söylemekten, yazmaktan usandık, İslam dini lükse israfa karşıdır. Bu böyle biline... Ey dinim bütün sağlam diyen Müslüman kardeşim bu gerçeği anla. Belki genelde bu tür yaşam Tarzı isteğine orta sınıf kapitalist yaşam tarzı da denilmez. Ve hiç olmazsa bu anlamada İslami olma iddiasını taşıma... Çünkü canım kardeşim gelişmiş Japonya’da gelişmiş Avrupa'da senin benim gibi lüks büyük binalar da odalar da israf içinde yaşamıyor. Bizim gibi ben Müslümanım da demiyor. Paylaşmasını da biliyor. Ama varlıklı olmak, tamam da! Gene canım kardeşim var olmadan yani kendisi olmadan, yani biz olmadan, varlıklı olmak, çok anlamlı değerli olmuyor. Gerçeği yansıtmıyor. Asıl sorun bilmeden bilgiçlik taslamak, ben her şeyi biliyorum demek... Böyle diyenler düşünenler çok sevdiklerini iddia ettikleri peygamberleri Hazreti Muhammet’in ünlü bir hadisi olan "bir kimse ben her şeyi biliyorum derse o cahilin ta kendisidir" dediğini acaba bilyorlar mı?. Sanmam bilsinler...  Ama neylersin gönül. Kış kışlığını kapitalizm, kapitalistliğini bilir.  Şimdi sözüm bizedir bir kısım yerli Urfalılar dediklerimizin bazıları.... Sol sosyal adalet bize mı kaldı?. Gerçi böyle demenin çok anlamı yok.  Çünkü Atı alan Üsküdar’ı geçti. Karaköprü, Sırrın dağ taş altın oldu. Eski sosyal düzeni biraz adil şekle getirerek biraz reforme yaparak böyle süreceğini zan eden fena halde aldandı. Her ne kadar peygamber Müslümanlar bir vücudun parçaları gibidir sözüne inansak ta! Sistem bizim irademiz dışında bazı organları aşırı büyütüyor kanser gibi...  Yani yeni rant sınıflarının buna arsa ağaları apartman ağaları demek mümkün. Böyle çelişkiler yetmiyormuş gibi bir de Suriyeli beş yüz bin mültecinin Urfa'nın sosyal kültürel demografik yapıyı bozmasına neden olması sorunları daha da çoğaltıyor, içinden çıkılmaz bir şekille geliyor. Umut ise bir şehirin sosyal kolektif bir ruh oluşturması.       
Ekleme Tarihi: 22 Mart 2018 - Perşembe

URFA'DA ŞİMDİ MODA KARAKÖPRÜ

  Evvela konumuzla ilgili moda kavramının şimdi revaçta olan ve bir slogan haline gelen milli ve yerli olmadığıdını belirtmekle başlayabiliriz. Böylece belki kötümser bir imaj çizmemiş oluruz. Sermaye sömürü sistemi kapitalizm, Ahtapotun kolları gibi Dünya'ya dal budak sarmış bir vaziyette... Dur durak bilmiyor, doymak bilmiyor. Teknoloji sanayi çıkışlı üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan bencil bireyci bu sistem çıktığı Avrupa Amerika devletlerinde tarihsel süreç içersin de Vahşi yönü olan bırakın yapsınlar bırakın geçsinler ehileşip nisbetten sosyal demokrasi adalet paradiğmasına getirildi. Tabi bu değişim özü itabarıyla işçi emekçi sınıfın, sınıf bilinciyle, hak verilmez alınır direnmesiyle oldu. Bizim gibi ülkeler de ise kapitalizmin ilkel yönü hala devam ediyor. Bununla kalınsa iyi...  Olayın ironik yanı belki bu durumun hiç farkına varmayan dini bütün Müslüman kişiler, kapitalizmin bu acımasız şeklinin bir ürünü olan bireyci bencil düşünce yapısına, kültüre, tabir caizse teslim olduğudur. Ve bu durumu hiç sorgulamadığıdır. Çünkü bu düşünce yapısının İslami olduğu zan edilir. Gerekçe olarak bazı ayetler ve hadisler zikr edilir. Bir köşe yazısı içersinde bu ayet ve hadislerin kasıtlı olarak bir yönün anlatıldığına dair ayrıntılara girilmiyor. Sonuç olarak şunu rahatlıkla demek mümkün. İslami yaşam tarzı, İslam ekonomisinin kapitalist ekonomi ile uzaktan yakından tabir caiz se bir akrabalığının olmadığını söyleyebilirim. Çünkü bu ekonomik düşünce tarzının kaçınılmaz, doğal sonucu yaşama biçimi olan tek değer para döngüsüne giriyor. Çünkü kim ne derse desin bilim yaşama tarzının düşünce tarzını belirlediğini söylüyor. Sanırım bir Çin atasözü olsa gerek. Tanrı bizi geçiş dönemi sürecinden korusun şeklinde çok anlamlı aynı zamanda felsefi içerikli bir öz deyiş vardır. Bu söz anlaşılacağı üzere sosyal, ekonomik, kültürel değişimi Anlatıyor. Kültür emperyalizmini anlatıyor. Yoz yaşama biçimini anlatıyor. İşte şimdi Dünya genelinde olmasa bile Ülkemizde ve bölgemiz Güneydoğu Anadolu da özelikle namı değer ilimiz Şanlıurfa bu geçiş dönemi süreci ve sancısını bariz bir şekilde yaşıyor diyebilirim. İlimiz Urfa Yakın denilecek bir zaman süresi içersinde yapay sağlıksız bir şekilde gelişti. Sınıfsal yapılar arasında mesafe oldukça açıldı. Tabi belirtmek gerekir bunda aşırı bir nufüs artışı etkili oldu. Bu nedenle arsalar, araziler gibi yeni rant alanları oluştu. Dünya'nın diğer yerleşim yerlerinde Benzeri az olan değişimle, rantla, toplumun sermaye birikimine sahip olan kesimleri neredeyse ne oldum kabilinden bir kimlik ve kişilik bunalımına girildi denilebilir. Zira arsa ile rantla oluşan sistem sonucunun uzantısı olarak Bahçelievler Yenişehir gibi yeni semtler dahi beğenilmiyor terk ediliyor. Evler odalar küçük diye... Hem de üç- Dört oda yetmiyor deniliyor. Oysa daha yakın dönem denilen bir sürede ortalama yedi- sekiz kişi bir oda da kalındığı halde.. Şimdi  İlin parlayan yıldızı Karaköprü oldu. Şimdi Karaköprü modası oluştu. Gene doğruyu demek gerek. bu yeni yerleşim semti ilkel kapitalizmi simgeliyor. Artık Bahçelievler de Yenişehir de satlık yazılan evlerin sahiplerinin çoğu Karaköprü'ye yeni semtlere taşınıyor. Tek düşünce maddiyat para, evler odalar büyük olsun yeter. Öyle Çelişkiler yaşanıyor ki bu anlamda, Müslümanım deniliyor ölümü düşünüp, iyilik yardım eden çok az.  Şimdi böyle geri bir şekilde mi kalalım diyen kişilerin akıllı diye geçinen adamların seslerini duyar gibiyim. Geri kal demiyorum. Canım kardeşim. Ya ne diyorum dinden imandan İslam’dan söz ediyorsak komşusu Yakubi’ye de küçücük odalar da kötü şartlar da yaşarken sen dört odayı beğenmezsen bunun adına İslami yaşam tarzı denilmez. Hiç olmazsa bilip bilmeden bunun İslami bir yaşam tarzı iddiasını taşıma. Çünkü artık söylemekten, yazmaktan usandık, İslam dini lükse israfa karşıdır. Bu böyle biline... Ey dinim bütün sağlam diyen Müslüman kardeşim bu gerçeği anla. Belki genelde bu tür yaşam Tarzı isteğine orta sınıf kapitalist yaşam tarzı da denilmez. Ve hiç olmazsa bu anlamada İslami olma iddiasını taşıma... Çünkü canım kardeşim gelişmiş Japonya’da gelişmiş Avrupa'da senin benim gibi lüks büyük binalar da odalar da israf içinde yaşamıyor. Bizim gibi ben Müslümanım da demiyor. Paylaşmasını da biliyor. Ama varlıklı olmak, tamam da! Gene canım kardeşim var olmadan yani kendisi olmadan, yani biz olmadan, varlıklı olmak, çok anlamlı değerli olmuyor. Gerçeği yansıtmıyor. Asıl sorun bilmeden bilgiçlik taslamak, ben her şeyi biliyorum demek... Böyle diyenler düşünenler çok sevdiklerini iddia ettikleri peygamberleri Hazreti Muhammet’in ünlü bir hadisi olan "bir kimse ben her şeyi biliyorum derse o cahilin ta kendisidir" dediğini acaba bilyorlar mı?. Sanmam bilsinler...  Ama neylersin gönül. Kış kışlığını kapitalizm, kapitalistliğini bilir.  Şimdi sözüm bizedir bir kısım yerli Urfalılar dediklerimizin bazıları.... Sol sosyal adalet bize mı kaldı?. Gerçi böyle demenin çok anlamı yok.  Çünkü Atı alan Üsküdar’ı geçti. Karaköprü, Sırrın dağ taş altın oldu. Eski sosyal düzeni biraz adil şekle getirerek biraz reforme yaparak böyle süreceğini zan eden fena halde aldandı. Her ne kadar peygamber Müslümanlar bir vücudun parçaları gibidir sözüne inansak ta! Sistem bizim irademiz dışında bazı organları aşırı büyütüyor kanser gibi...  Yani yeni rant sınıflarının buna arsa ağaları apartman ağaları demek mümkün. Böyle çelişkiler yetmiyormuş gibi bir de Suriyeli beş yüz bin mültecinin Urfa'nın sosyal kültürel demografik yapıyı bozmasına neden olması sorunları daha da çoğaltıyor, içinden çıkılmaz bir şekille geliyor. Umut ise bir şehirin sosyal kolektif bir ruh oluşturması.     

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.