Dünya milletlerinin her birinin kendilerine özgü adetleri kültürleri bulunur. En muhafazakâr toplumun Japonlar olduğu söylenir. Tabi bu konuda bilmediğimiz her şeye rağmen daha geleneklerini koruyan nice topluluklar vardır. Bu arada kapitalist merkezlerden biri İngiliz halkı da geleneklerine bağlı bir toplumdur.
Sembolik te olsa İngiltere hala birleşik bir krallıktır. Ama Avrupa kıtasında başlayan Ronensans ve reform hareketi, Aydınlanma Çağı ile Bilimde teknikte ilerlemeler, yeni buluşlar makineler sanayi devriminin oluşmasına neden oldu. Böylece Binlerce yıllık her toplumun kendilerine özgü kültürleri değişmeye, alt üst oluşlar yaşanmaya başladı. Elişleri elemeği Üretimi, yerini büyük ölçüde aşamalı olarak makinelere bıraktı. Avrupa toplumlarında ekonomik sınıfsal yapılar değişti. Yeni sınıflar oluştu. Üretim araçlarını, fabrikaları ellinde tutan sanayi burjuvazisinin tek amacı Kar ve para oldu.
Bu amaç bir şekilde toplumların tüm kesimlerine sirayet etti. Çünkü üretim araçlarını ellerinde tutan güç, toplumsal ahlak ilkelleri üzerinde etkindir.
Son çözümde istisna kaideyi Bozmaz, sosyolojik ve siyasal bilime göre insanların ve toplumun düşüncelerini belirleyen yegane güç ekonomik maddi güçtür. "insanların varlığını belirleyen bilinci değil bilincini belirleyen maddi varlıklarıdır". Biraz felsefi oldu, ama insan düşününce böylesi teorik önermeleri çözebilir. Aydınlanma ve sanayi devriminin neredeyse birlikte geliştiği batı devletlerinde kapitalist sistem, sosyal kültürel değişimlerle birlikte içseleştirildi, yerleşti.
Bu nedenle oralaların halkları bilinçli bir tercih yaparak, Kendi bünyelerinden çıkan teknolojiyi ve kültürü özümledi, benimsedi. Bu nedenlerle sorun yaşamıyor hallerinden memnunlar. Bu Yeni düzen Türkiye gibi Müslüman ülkelerde sosyal kültürel sorun oluşturuyor. Zira durmadan gelişen değişen teknoloji devrimi bizim gibi toplumları olumsuz etkiliyor. Çünkü bir anlamda teknolojinin yol açtığı bir kültür şoku veya gerilemesi yaşıyoruz desek doğrudur. Bunun adı bize ait olmayan bir kültür istilası moda deyimi ile kültür emperyalizmidir. Çünkü bizden çıkmayan, bizim özgül somut koşullarımıza uymayan yeni bir durumla karşı karşıya kaldık. İki arada bir derde Ne tam anlamı ile müslüman doğulu olduk, nede batılı olduk...
Kilise ile cami arasında kaldık kararsız desek sanırım doğru bir tesbit olur. Batı toplumlarında olan komşuda pişer bize de düşer misali tabir caizse bu yemek bize uymadı bize yabancı, midemiz kaldırmadı. kavram karışıklığı oluştu. Duymuşuz Horasan'da halı dokunur eni boyu rengi nedir bilmeyiz ahkam keseriz. kendimizi bilgili bilgiç zan ederiz. Biraz ironik olacak Aziz Nesin'ın bir oyunun adı gibi"Yaşar ne yaşar ne yaşamaz" Oysa batılı toplum insanlarnda sistem maddi manevi oturmuştur. kavram karışıklığı kafa karışıklığı yok sayılır. Bireyim der ama genelde bireyci değil...
Bir sorumluluk duygusu içinde görev bilinci oluşmuş. kendilerini düşündüğü kadar biz düşüncesi uygulaması toplumsal hasasyetleri vardır ve örgütlüdür. Örneğin çöpleri yerlere atmaz. yerlere tükürmez. Böylesi çirkin hareketleri yapanları bana ne demez uyarır. Bizim gibi milletlerin yapması gereken okumak, okumak, eleştirel düşünceyi, iyiyi kötüyü bilmekle olur. Batı kültürünün Doğru taraflarını almalı...
Yalnız kendini düşünen bireyci olmayan, birey olmakla birlikte biz hepimiz diyen birlik ruhunu tekrar oluşturmak gerek. Millet ve fert olarak kendimiz olabilmemiz için bu zorunludur. Bunun somut koşulu sosyal adaleti gerçekleştirmek, demokrasiyi işletmek, en önemlisi farklı görüşlere hoş görülü olarak, kutuplaşmadan birlik beraberlik içinde olmakla mümkündür.