Günler, aylar ne çabuk geçiyor. İşte bir sonbahar gene geldi. Sanki bu mevsimler bizlere Evrenin, Dünyanın devingenliğini, bir başlangıcı ve sonu olduğunu somut bir biçimde gösteriyor gibi. Tıpkı insan yaşamı gibi. Başlangıcı ve sonu olan bir varlık… Bu nedenle sonbahar diğer mevsimlerden daha çok insanı duygusal ve felsefi olarak düşündürüyor. Bir de İlk baharı unutmayalım. İlkbahar da doğanın ve yaşamın yeniden dirilişini andırıyor. Bu nedenle biraz şairce olacak ama, Sonbahar ve ilkbahar kardeşler diyelim. Çünkü özelikle bu her iki mevsim bizlere, düşünenlere, şairlere çok şey anlatıyor. Hele Sait Nursi; belki o muazam eserlerinin oluşmasında, yazılmasında bu mevsimlerin kendisine verdiği anlam ve İlham sonucunda olsa gerek. Çünkü bu her iki mevsim bizler gibi düşünenlere ilahi bir gücün varlığını zıtların birliğini kanıtlıyor. Yani ölüm içinde yaşam, yaşam içinde ölüm de var. Evet; Sonbahar yaşam ve ölümün birlikteliğini anımsatıyor. Ezcümle yaşamın ve ölümün bir son olmadığını anlamak isteyenlere lisanı hal ile anlatıyor. Aynı şey elbette ilkbahar için de geçerlidir. Doğanın yeniden canlanışı, çeşit, çeşit bitkilerin tekrar ortaya çıkması. Kuruyan ağaçların tekrar yapraklarının oluşması, meyveler vermesi, düşünenler için elbette az bir şey değil. Şeyh tarikat pirinin kerameti, mucizesi ne ola ki… Düşünsek biz insanlar bir mucizeyiz, büyük bir mucizeyiz. Doğa, Dünya en büyük bir mucize. Ama ne yazı ki biz insanlar, bir şairin dediği gibi” ol mahiler ki derya içerisinde deryayı bilmezler” misali gibiyiz çoğunluk olarak. Bir de çok acaip bir huyumuz var. Buna kötü bir huy da diyebiliriz. Kendimizi aldatmak huyu. Ölüm deriz ders almayız. Üç günlük Dünya deriz, Bildiğimizden geri durmayız. İyilik yapmak iyi denilir kötülük yapmak iyi değil denilir bunlar çoğu kez maalesef sözde kalır. Vicdanlar biraz reklam vari sadaka vererek tatmin edilir. Ölüm var denilir, dil söyler kalp demez. Yazımız eylül ayının bize verdiği ilhamla nereden nereye geldi. Zaten yazımızın konusu Türk edebiyatının usta ismi merhum Yahya Kemal Bayatlının eylül sonu adlı şiirinden alınmış bir konu. Nedense ben Her sonbahar geldiğinde özelikle eylül ayı geldiğinde bu şiri anımsarım. Kendi kendime söylerim. Bu defa Bayatlının ölümü tasvir eden “sesiz gemi” şiirinin bir benzeri olan bu şiiri sizinle paylaşalım.
EYLÜL SONU
Günler kısaldı… Kanlıca’nın ihtiyarları
Bir hatırlamakta geçen sonbaharları.
Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa…
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa…
İçtik bu nadir içki’yi yıllarca kanmadık...
Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık!
Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor ;
Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor.
Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile,
Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.
Anlamlı, değerli yaşamak istiyorsak, Ölümü az da olsa hatırlayıp, Geçici Dünya malının peşinden koşmadan, iyilik yapmak gerek.