NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

CUMHURİYET DEMOKRASİ İLE GÜZELDİR

Osmanlı devletinin 1918 de yıkılmasından sonra Türkiye cumhuriyeti devleti 29 Ekim 1923 de kurulur. cumhuriyetin 96 yılı geçtiğimiz Salı günü tüm yurtta törenlerle kutlandı. Biz de bu vesileyle Türkiye Cumhuriyetinin kurulma sürecine ilişkin bir inceleme yapalım dedik. Osmanlı devletinin birinci Dünya savaşından sonra yıkılması 30 ekim 1918 Mondros anlaşması sonrası oldu. 25 maddelik bu anlaşma aslında buna ateşkes ve işgal demek mümkün. Böylece anlaşma denilen maddeler aslında yıkılış belgesi oldu. Altı yüzyıldan fazla süren kocaman bir imparatorluğun sonunu getirdi. Bunun akabinde Yurdun her tarafı düşman saldırısına uğradı. Batıda Yunanlılar 15 mayıs 1919 da İzmir’i işgal etti. İngilizler İstanbul’u iki kez işgal etmişti. İlki 13 kasım 1918 de İstanbul’un önemli stratejik yerleri noktaları kontrol altına alınmış ancak idareye el konulmamıştı. 16 mart 1920 de ikinci defa işgal ile idareye el konuldu. Fransızlar ise Güneydoğu illerini işgal etti. Ama bu arada padişah tarafından ordudan atılan taktik ve strateji ustası Mustafa Kemal yurdu düşmandan kurtarmak için boş durmuyor, durmadan vatan için çalışıyordu. Türk kurtuluş savaşının ilk adımı ilk meşalesi Mustafa Kemal’in Samsuna çıkmasıyla başladı. Artık kesin karar verilmişti düşmanlar geldikleri gibi gidecekti. Padişah tarafından yakalanma emri verilen Mustafa kemal Kuvayı Milliye yani Milli kuvetler, Milli güçler anlamına gelen milis sivil güçleri kuruyor ve örgütlüyordu. Ayrıca bu dağınık durumdaki sivil milis güçleri bir çatı altında toplayarak örgütledi. Bu örgütlü yapının ismine Müdafaa-i hukuk cemiyetleri denildi. Anadolu ve Rumeli Müdaffa-i hukuk cemiyetleri tek çatı altında birleşme kararları 4 eylül ile 11 eylül arasında yapılan Sivas kongresinde alındı. Böylece Milli direnişe gidilen yolda çok önemli bir adım atılmış oldu. Mustafa Kemal ya istiklal ya ölüm kararını Sivas kongresinde verdi. Padişah Vahidettin Osmanlının başkenti İstanbul’da kendi sarayında neredeyse tutsak bir durumdaydı. Ancak Osmanlı imparatorluğunda 23 aralık 1876 da anayasaya (Kanuni Esasi) göre kurulmuş meclis-i Mebusanın yurtsever üyeleri 28 ocak 1920 de kurtuluşa yönelik altı maddelik Misaki Milli kararları alırlar. Bunun üzerine işgalci İngiliz yönetimi 18 mart 1920 de meclis-i Mebusanı kapatır. Bunun hazırlığını yapan Mili güçler 23 Nisan 1920 de Ankara’da “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarı ila Türkiye büyük Millet meclisini kuruluşunu ilan eder. Bir gün sonra yapılan seçimde Mustafa Kemal Meclis başkanlığına seçilir. İlk meclis Milletvekilleri nerdeyse ikiye ayrılmış durumda idiler. Bir tarafta Mustafa Kemalin etrafında toplanan hilafet ve saltanat karşıtı grup. Diğer tarafta Trabzon Millet vekili önderliğinde birleşen padişah yanlısı grup arasında sürekli bir muhalefet vardı. Zira Mustafa Kemal hilafete karşı Halk egemenliğine dayalı Cumhuriyet yönetimini getirmek istiyordu. Ali Şükrü bey bunu anlıyor biliyor, bu nedenle sert bir muhalefet yapıyordu. Bu muhalefetinin bedelini canıyla ödedi. Çete başı Topal Osman tarafından öldürüldü. Ankara’da Mecliste bunlar yaşanırken, Yurtta tüm İstilacı güçler yenilerek geri çekildiler. Böylece laik Cumhuriyet ilan edildi. Kurtuluşun önderi Mustafa Kemal Meclis kararıyla Atatürk ismini alır. Ancak egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir denilen bir cumhuriyet uzun yıllar demokrasi olmadan tek adam Atatürk ve silah arkadaşı İsmet İnönü tarafından yönetildi. 1950 de yapılan çok partili seçimi kazanan Demokrat parti ile sınırlı bir demokrasiye geçildi. 2002 yılına kadar gelen tüm Cumhuriyet hükümetleri tam demokrasiye geçemediler. Ancak 2002 yılında iktidara gelen Ak parti ilk iki döneminde neredeyse tam demokrasiye geçiş sinyallerini verdi. Şartlarını hazırladı. Bu sayede Türkiye önemli reformlara imza attı. Dünya’da ve Avrupa’da kendinden söz etti. Büyük itibar kazandı. Ancak ne olduysa buna talihsizlikte diyebiliriz demokrasi rotasından çıktı. Gerileme başlamış oldu. Başlıktaki sözü tekrarlarsak cumhuriyet gerçekten demokrasi ile güzeldir. Demokrasi ile anlam ve erdem kazanır.  
Ekleme Tarihi: 31 Ekim 2019 - Perşembe

CUMHURİYET DEMOKRASİ İLE GÜZELDİR

Osmanlı devletinin 1918 de yıkılmasından sonra Türkiye cumhuriyeti devleti 29 Ekim 1923 de kurulur. cumhuriyetin 96 yılı geçtiğimiz Salı günü tüm yurtta törenlerle kutlandı. Biz de bu vesileyle Türkiye Cumhuriyetinin kurulma sürecine ilişkin bir inceleme yapalım dedik. Osmanlı devletinin birinci Dünya savaşından sonra yıkılması 30 ekim 1918 Mondros anlaşması sonrası oldu. 25 maddelik bu anlaşma aslında buna ateşkes ve işgal demek mümkün. Böylece anlaşma denilen maddeler aslında yıkılış belgesi oldu. Altı yüzyıldan fazla süren kocaman bir imparatorluğun sonunu getirdi. Bunun akabinde Yurdun her tarafı düşman saldırısına uğradı. Batıda Yunanlılar 15 mayıs 1919 da İzmir’i işgal etti. İngilizler İstanbul’u iki kez işgal etmişti. İlki 13 kasım 1918 de İstanbul’un önemli stratejik yerleri noktaları kontrol altına alınmış ancak idareye el konulmamıştı. 16 mart 1920 de ikinci defa işgal ile idareye el konuldu. Fransızlar ise Güneydoğu illerini işgal etti. Ama bu arada padişah tarafından ordudan atılan taktik ve strateji ustası Mustafa Kemal yurdu düşmandan kurtarmak için boş durmuyor, durmadan vatan için çalışıyordu. Türk kurtuluş savaşının ilk adımı ilk meşalesi Mustafa Kemal’in Samsuna çıkmasıyla başladı. Artık kesin karar verilmişti düşmanlar geldikleri gibi gidecekti. Padişah tarafından yakalanma emri verilen Mustafa kemal Kuvayı Milliye yani Milli kuvetler, Milli güçler anlamına gelen milis sivil güçleri kuruyor ve örgütlüyordu. Ayrıca bu dağınık durumdaki sivil milis güçleri bir çatı altında toplayarak örgütledi. Bu örgütlü yapının ismine Müdafaa-i hukuk cemiyetleri denildi. Anadolu ve Rumeli Müdaffa-i hukuk cemiyetleri tek çatı altında birleşme kararları 4 eylül ile 11 eylül arasında yapılan Sivas kongresinde alındı. Böylece Milli direnişe gidilen yolda çok önemli bir adım atılmış oldu. Mustafa Kemal ya istiklal ya ölüm kararını Sivas kongresinde verdi. Padişah Vahidettin Osmanlının başkenti İstanbul’da kendi sarayında neredeyse tutsak bir durumdaydı. Ancak Osmanlı imparatorluğunda 23 aralık 1876 da anayasaya (Kanuni Esasi) göre kurulmuş meclis-i Mebusanın yurtsever üyeleri 28 ocak 1920 de kurtuluşa yönelik altı maddelik Misaki Milli kararları alırlar. Bunun üzerine işgalci İngiliz yönetimi 18 mart 1920 de meclis-i Mebusanı kapatır. Bunun hazırlığını yapan Mili güçler 23 Nisan 1920 de Ankara’da “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarı ila Türkiye büyük Millet meclisini kuruluşunu ilan eder. Bir gün sonra yapılan seçimde Mustafa Kemal Meclis başkanlığına seçilir. İlk meclis Milletvekilleri nerdeyse ikiye ayrılmış durumda idiler. Bir tarafta Mustafa Kemalin etrafında toplanan hilafet ve saltanat karşıtı grup. Diğer tarafta Trabzon Millet vekili önderliğinde birleşen padişah yanlısı grup arasında sürekli bir muhalefet vardı. Zira Mustafa Kemal hilafete karşı Halk egemenliğine dayalı Cumhuriyet yönetimini getirmek istiyordu. Ali Şükrü bey bunu anlıyor biliyor, bu nedenle sert bir muhalefet yapıyordu. Bu muhalefetinin bedelini canıyla ödedi. Çete başı Topal Osman tarafından öldürüldü. Ankara’da Mecliste bunlar yaşanırken, Yurtta tüm İstilacı güçler yenilerek geri çekildiler. Böylece laik Cumhuriyet ilan edildi. Kurtuluşun önderi Mustafa Kemal Meclis kararıyla Atatürk ismini alır. Ancak egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir denilen bir cumhuriyet uzun yıllar demokrasi olmadan tek adam Atatürk ve silah arkadaşı İsmet İnönü tarafından yönetildi. 1950 de yapılan çok partili seçimi kazanan Demokrat parti ile sınırlı bir demokrasiye geçildi. 2002 yılına kadar gelen tüm Cumhuriyet hükümetleri tam demokrasiye geçemediler. Ancak 2002 yılında iktidara gelen Ak parti ilk iki döneminde neredeyse tam demokrasiye geçiş sinyallerini verdi. Şartlarını hazırladı. Bu sayede Türkiye önemli reformlara imza attı. Dünya’da ve Avrupa’da kendinden söz etti. Büyük itibar kazandı. Ancak ne olduysa buna talihsizlikte diyebiliriz demokrasi rotasından çıktı. Gerileme başlamış oldu. Başlıktaki sözü tekrarlarsak cumhuriyet gerçekten demokrasi ile güzeldir. Demokrasi ile anlam ve erdem kazanır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.