Seçimlerde iktidar ve muhalefet milletvekilleri, şehirlerde semtlerde sokaklarda çalmadık kapı iş yerleri bırakmazlar. İlçelerde, köylerde, bayır bucaklarda gezerler. Bize oy verin diye rica minnet ederler. Halkın içerisinde yaklaşık iki üç ay bulunurlar. Seçimlerde milletvekilli olup mazbatalarını aldıktan sonra Ankara’nın yolunu tutarlar. Gidiş o gidiş artık geri dönmezler. Geri gelseler bile genel olarak işleri akrabaları için gelirler. Halkın içlerine gidip haliniz vaktiniz nedir diye çoğu kez sormazlar. Bazen sınırlı halk görüşmeleri yaparlar o da, o kadar olacak. Nasrettin hoca örneğinde olduğu gibi halk alış verişte görsün, zevahiri kurtarma misali olur. Özelikle iktidar partisine mensup vekiller seçim sürecinde memleketin kalkınması ve sorunları hakkında çözüm üzerine sözler vermişlerdir. Şanlıurfa kalkınacaktır diye. Oysa şimdi Şanlıurfa acı ama gerçek, sosyal, ekonomik, eğitim, yaşanabilir şehirler sıralamalarında, orta sıralarda bile değil. Türkiye’nin en geri illeri arasında son sırada bulunuyor. Yaklaşık 20 yıllık Ak parti iktidarı döneminde Şanlıurfa’ya ne yapıldı? Çok şeyler yapıldı da acaba biz mi bilmiyoruz! Kendi bildiklerimi doğruları söylemem gerekirse düşünüyorum taşınıyorum aklıma bu kadim ilde rutin yapılan işler dışında ciddi yatırımlar yapılmadı yönünde bir algım vardır. Ciddi yatırımlar denilince Demirel ve Erbakan hocayı anımsıyorum. Vicdanlı olmak gerekirse sevelim sevmeyelim. Yiğidi öldür hakkını inkar etme barajlar kralı Demirel’in Urfa’ya yaptığı Atatürk barajı ve Harran ovasını sulu tarıma açma projesini inkar etmek insafla bağdaşmaz. Ak Parti iktidarı MHP ile birlikte çıkardıkları cumhurbaşkanlığı yönetim sistemiyle, vekiller belki istekli gönüllü yapmak isteyecekleri kalkınma projeleri sekteye uğradı diyebiliriz. Zira dünya’da eşi benzeri olmayan yönetimin tek adamda toplandığı bir düzende meclisin imkanları önemli ölçüde kısıtlandı. Parlamenter sistemle şimdiki cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi arasında deyim yerindeyse dağlar kadar fark vardır. Parlamenter sistemde milletvekillerin bir özgül ağırlığı vardı. Bakanlar seçimle gelen vekillerden oluşuyordu. Şimdiki sistemde cumhurbaşkanı bakanları kendi seçiyor. Seçilmiş vekillerden seçmiyor. Şayet vekillerden seçiyorsa bunları vekillikten istifa ettirerek seçiyor. Çünkü bakanları seçilmiş vekillerden seçerse bu vekillerin cumhurbaşkanına karşı bir irade ve tavırları olabilir. Şimdi bakanlar kurulu cumhurbaşkanın emrinde birer memur gibiler. Çoğu vekil sanırım cumhurbaşkanı ile görüşemiyor. Dertlerini sorunlarını anlatamıyor. Belki bakanlara bile zor ulaşıyor. Ulaştıkları bakanların iş çözme kapasiteleri sınırlı, cumhurbaşkanına bağı oldukları için çözüm gücü olamıyor. Ülkemizin kalkınması gelişmesi güçlü parlamenter sistemle mümkün olacak. Güçlü cumhurbaşkanlığı sistemiyle sorunların giderilmediği hatta artığını söylemek mümkündür. Şahsım yazılarımda mümkün mertebe objektif, yansız, tarafsız olmaya dikkat ediyorum. Ak parti iktidarının olumlu icraatlar yaptığını konu açıldığında söylerim. Ama hataları olduğunu da yazarım. Ama demokratik ilkellere uymayan bir biçimde, anlaşılmayan ve kabul edilmeyen iktidarın eleştiriye fazla açık olmadığıdır. Eleştiri yapanları bazı iktidar mensupları neredeyse hasım kabul ediyorlar. Oysa hatasız bir Allah vardır. Şahıslar ve iktidarların artıları ve eksilerinin olması gayet doğaldır. Sonuç olarak ne olursa olsun vekillerimiz Urfa’nın sorunlarını çözmek için ısrarlı olmalıdır. Bunun için vekillerimiz arasında birlik olması lazım. Gerekirse ilin sorunları çözülmezse, hiç olmazsa taktikte olsa istifa mesajı bile verilebilir. Yeter ki ilimizin sorunları gündeme getirilsin. Milletvekilleri bunun için seçildiler. Çalışma çaba gösterilirse, tüm zor şartlara rağmen vekillik görevi hakkıyla yapılmış olunur. Siyaset ve ticaret bazı yönlerden birbirine benzer. Nasıl ki ticarette azim, hedef, istek, yılmamak önemli ise, siyasette de durum böyledir, verilen gayretin karşılığı alınır. Urfa’nın sorunları dedik! Hangisini söyleyelim. En önemlilerini belirtelim. İşsizlik en önemli bir problemdir.
Uyuşturucu madde alışkanlığı, bu illet azalacağına artarak devam ediyor. İntihar olayı, üç dört aydır devam eden intihar vakalarında resmi rakamlara iki ayda 60 kişi intihar etmiştir. İntiharların başka bazı nedenleri olsa da daha çok işsizlik ve ekonomik nedenlerden dolayı insanlar çaresizlik içerisinde canlarına kıyıyor. Çağrımız sonuçta sorun giderecek makam olan Şanlıurfa Ak parti milletvekillerine olacaktır. Bu halkın sizi seçmelerinin amacı gidip orada oturup hoşça vakit geçirip sorunlardan bihaber olasınız diye değildir. Çalışıp sorunları gidermeye en azından asgari düzeye indirmek için bu onurlu görev size verildi. Ama benim gördüğüm kadarıyla iktidar partisi milletvekilleri arasında ilin sorunlarını çözmek amacında olan eski belediye başkanımız Ahmet Eşref Fakıbaba oluyor. İşsizlik, intihar ve uyuşturucu ileti gibi önemli sorunlarda çalışma yaptığı biliniyor. Ayrıca yıllardır sabahtan akşama kadar PTT önlerinde üç beş yüz lira için sıra bekleyen yoksul vatandaşların bu sorununu gidermek için duygu adamı, garip dostu Fakıbaba, gönüllü bir şekilde çalışma yaptığını biliyorum. Yeniurfa gazetemizde kuyruk çilesi hakkında defalarca haber yapıldı. Son olarak köşemde bu mağduriyeti yazdım. Sayın Fakıbaba bu yazıyı okuyunca belki hiçbir vekilin yapmayacağı bir şekilde üç defa beni aradı. Çok üzüldüğünü samimi olarak belirtti. İlgili bakanla iki defa görüştü. Ancak cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminde atanmış bakanlarla sonuç almak kolay değil. Önemli olan bir çaba göstermektir. Umarız diğer vekillerimiz de bundan sonra sosyal medyada cumhurbaşkanına övgüler düzeceklerine, Şanlıurfa’nın sorunlarını çözmek çabasına girerlerse görevlerini yapmış olurlar. Sanırım sayın cumhurbaşkanı vekillerin övgüsünü değil bizim dediğimiz gibi çalışmalarını ister.