Amerikan emperyalizmin büyük Ortadoğu projesi BOP'un bir sonucu olarak Suriye coğrafyası; devleti ve halkı darmadağın edildi.
Bu iç savaşa taraf olmayan Suriye vatandaşları yurtlarını yuvalarını ülkelerini terk etmek zorunda kaldılar.
İnsani bir trajedi yaşandı. Masum insanlar can korkusuyla Çevre Arap ve Müslüman ülkelere dağıldılar.
Bir kısmı dünyanın çeşitli ülkelerine en çok ta Avrupa ülkelerine sığındılar.
En büyük sığınmacı nüfusu yaklaşık 4 milyon insan çoluk çocuk Türkiye'ye geldiler.
Türkiye elbette gelen bu insanları insani ve İslami ahlak olarak kabul etmemezlik yapamazdı.
Kabul etmeleri doğru olmuştur. Ancak iktidar sığınmacılar sınıra gelirken adeta bir açık kapı bırakarak, ülkenin ekonomik sosyal yapısına, olası zararlarını hesaba katmadan, modası geçmiş muhacir ensar inancıyla adeta ne kadar varsanız gelin ne olur gelin algısıyla hareket etmesi real politika olarak anlaşılması zordur.
2011 den yaklaşık on yıldır ülkemizde bulunan Suriyeli sığınmacıların çoğu zor şartlarda sefalet içerisinde yaşıyorlar.
Ülkemizdeki asgari ücretin yarısı kadar ücretle en zor işlerde çalışıyorlar.
Son günlerde nedense Suriyeli sığınmacılar sorunu tekrar ülkemizin gündemine geniş boyutlu bir şekilde geldi.
Halk arasında TV'lerde sosyal medyada ciddi bir şekilde tartışılır oldu.
Yapılan anketlerde Türkiye halkının çoğunluğu bu insanların ülkelerine gitmeleri gerektiğini söylüyor. Muhalefet partilerinden CHP ve İYİ parti iktidara geldiklerinde bu insanları ülkelerine göndereceklerini açıkça söylüyorlar.
Sığınmacılar konusunun bu günlerde fazlasıyla gündeme gelip tartışılmasının iki önemli nedeni vardır.
İlki Afganistan'dan kaçıp gelen binlerce sığımacının yüzlerce kilometre yaya yol yürüyerek ülkemize kaçak yollardan gelmesi İkinci bir Suriye sığınmacı vakasının olabilecek korkusu yaşatmış olmasıdır. İkinci neden ise Suriye iç savaşı büyük ölçüde sona ermesine rağmen hala bugün bu insanların ülkelerine gitmemesidir.
Üstelik AKP iktidarı kurban bayramında yayınladığı bir bildiride, Suriye vatandaşlarının altı ay şartıyla ülkelerine gidip geleceklerini, kalabileceklerini söyledi. Bu durum halkta ve iktidar dışı medyada tepkiyle karşılandı.
Madem bu insanlar bayram ziyaretlerine ülkelerine rahatça gidip kaldıklarına göre neden tekrar buraya gelecekler diye tepki gösterildi. Bu konuda en sert mesajı parti çalışması yapan "ayyıldız hareketi" lideri Gaziantep bağımsız milletvekili Ümit Özdağ yaptı.
Özdağ özetle Suriyelilerin artık gitmeleri, gitmedikleri takdirde halktan zorla gönderilmelidir anlamına gelebilecek bir bildiri yayınladı. Bunu Bolu CHP belediye başkanı Tanju özcan ırkçı bir beyanat vererek izledi.
Özcan hiç olmayacak bir şekilde sığınmacıların su ve vergi faturalarının on misli artırılacağını söyledi. Buna iktidar partisi AKP ve partisi CHP haklı olarak sert tepki gösterdi. Olacak bir durum değil. İnsanları susuz bırakarak gitmelerini istemek insanlık dışıdır.
Ak parti eski genel başkan yardımcısı Prof ünvanli Yasin Aktay ise Suriyeli tartışmasına talihsiz bir açıklama ekledi. "Suriyeliler olmasa ülkemizin ekonomisi batar" dedi.
Gülermisin ağlamısın. Koskoca bir adam nasıl böyle duygusal çocukça bir açıklama yapar. Halk arasında buna "kaş yapım derken göz çıkarmak denilir". Tam trajik komik bir durum.
Gel; devlet ve halk olarak milyarlar dolarlar harca, halkını yoksullaştır. Sonra pişkince sanki Suriyeliler gelmese ülkemiz batacak anlamına gelebilecek diye bir beyanat ver. Bunlar olmayacak hayaller içerisinde yaşıyorlar. Hele Ak parti genel başkan yardımcısı Mustafa Şen'in twitter hesabında, Suriyelilerle konuştuğumda Türkleri kast ederek onlar geldikleri yere gitsinler sonra biz buraya alışalım sonra gideriz açıklamasını yapmasını en hafif deyimle iş zıvanadan ehlinden çıkmıştır demeliyiz. Ak partinin böylesi dar görüşlü kişilere önemli görevler vermemesi gerekir.
Tüm bu hay huy içerisinde en doğru açıklamayı AKP MYK üyesi Şamil Tayyar yaptı.
Tayyar partisinin ensar eksenli sığınmacı politikasının yanlışlığını belirterek bu yanlış politikanın siyasi, sosyal, ekonomik yansımalarının olumsuz olacağını belirtti.
Bizden de son söz olarak, atalarımızın engin tecrübelerini nakil edelim "Zararın neresinden dönülürse kardır". Bunun gereği de bizden söylemesi, zamanı geçmiş Osmanlı politikasından vazgeçerek birlik içerisinde demokratik bir Türkiye koşullarını oluşturmaktır. Bundan başka akıllıca bir çare yoktur.