Edessa’da tam bir Hıristiyan fanatizmi vardı.
Öyle ki kendilerini çok dindar kabul edenler evlenmiyorlar, evlenmedikleri gibi Hadım oluyor, yaşamları süresince cinsel ilişkiden muaf oluyordular.
Ancak Abgar krallarından Büyük Abgar hadım uygulamasını yasaklamıştır. Edessa sikkelerinin üzerinde bu Abgar’ın bir portresi vardır. Çağdaşı olan bir tarihçi Africanus onu kutsal, dindar ve bilgili ve bir insan olarak değerlendirir. Onun Edessa’nın filozof şairi Bardaysan’la dostça ilişkileri olduğu söylenir. Bir kültür adam olan Abgar tebaasının güven ve refah içerisinde yaşamasını sağlayan bilge bir dünya adamı yönetici olduğu söylenir.
Abgar birçok hayır kurumu ile birlikte şehrin muhtelif yerlerinde şifa evleri hastaneler kurmuştur. Bunların en kapsamlısı Urfa’nın güneyinde Hazreti Eyyüb’ın çile çektiği mağaranın yanında suyu şifa verici bir kuyunun civarında hastane ve misafirhanedir. Cüzamlı hastaların bu kuyu suyu ile yıkanıp şifa buldukları söyleniyor. Yine şehrin bu tarafında bir Kilise olduğu yazılıdır.
1164 yılında Edassa’yı fethetmiş olan İmadeddin Zengi, damla hastalığını iyileştirmek için Eyyüp kuyunun suyu ile yıkanmıştır. On ikinci yüz yılda bu kuyu fil hastalığına tutulan kişilerin kuyusu olarak ün yapmıştı.
Eyyüp kuyusunun şifa verici bir suyu olduğuna inanılıyordu. Bundan dolayı şehirde on üçüncü yüz yılda görülmemiş bir kuraklık olunca, bu kuyunun civarına her mezhepten Hiristiyanlar dört gün boyunca Tanrıya yalvarmışlar, yağmur yağması için dua etmişlerdir. Bu Mahalleye şimdi Eyyübiye Mahallesi denilmektedir.’
Eski dönemlerde en büyük üç dert vardır. Bunlar savaş, hastalık ve açlıktır.
Savaş en büyük derttir tarih boyunca Edessa her şehir gibi belki çok daha fazla savaşın getirdiği yıkımdan zarar görmüştür. Bu savaşlar en çok Edessa,nın bağlı olduğu Roma imparatorluğu ile Partlar yani Medler arasında oluyordu.
Ancak Edessa halkı Putperestlikten Hiristiyan dinine geçince bu savaşların yıkımından bu dertten kısmen mücizevi bir şekilde kurtulmuştur. Bu mücizenin adı Hazreti İsa’nın Kral Abgar’a elçisiyle gönderdiği “senin şehrin mutlu olacak ve hiçbir düşman onun efendisi olmayacaktır” sözlerinin yazıldığı mektup olduğuna inanılıyordu.
Gerçekten, Edessa halkı saldıran tarafa bu mektupu gösterince saldıranların geri püskürtüldüğünü bazı tarihçeler yazar. Yine Hazreti İsa’nın bir portresinin savaş zamanında mektup gibi aynı işlevi gördüğünü bazı tarihçiler belirtir.
Bu mektup’ta yazılan bu cümle Suruç’un ünlü Piskoposu olan Yakup (451-521) tarafından biliniyor, onun çağdaşı olan Zahit Yeşau’nın yazılarında da vardır. Mektup mücizesi çeşitli tarih kesitlerinde ortaya çıkar. Edessa en çok Roma ile Partların diğer adı medler olan askeri güçlerin saldırısına uğradığını belirtikmiştik, ancak Edessa yönetimi askeri güçleri çoğu zaman Romalıların yanında yer alırdı.
Oysa Edessa halkı Medlerin bir şehri sayılırdı.
Bunu ünlü İngiliz bilim insanı tarihçi arkeloğ Judah Benzion Segal, Edessa’nın Partların politik ve kültürel bir şehri olduğunu bilimsel verilere göre saptar. Devam edecektir.